~10. BÖLÜM~

235 13 2
                                    

Medya;(ARAL)
Oy ve yorum yapmayı unutmayın.
(Keyifli okumalar.)

Tam kapıyı açıyordum ki duyduğum sesle olduğum yerde dondum kaldım.

Yavaşça arkama döndüm. Aral kapının önünde dikilmiş sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Korkudan hareket edemiyordum. Bana yaklaştı, tam önümde durdu.

"Demek anahtarı bulup biraz yaramazlık yaptın. Sıra cezana geldi sanırım."
Eliyle sert bir şekilde beni itti. Yatağın üstüne düştüm. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Acaba bu sefer ne yapacaktı. Gidip kapıyı kapattı. Yatağın önüne geldi. Üzerini çıkarmaya başladı.

"Bu odadan çıkmak girmek kadar kolay değil Arya. Kendi isteğinle girdin madem istediğini vermeden göndermek olmaz. Şimdi soyun üstünde birşey kalmasın. "
Karşımda çıplak bir şekilde bekliyordu.
"Hadi dedim. Yoksa benim yapmamı mı istiyorsun? Seve seve yaparım güzelim. Biliyorsun senin bana karşı gelmen sana zorla birşeyler yaptırmam beni daha çok tahrik ediyor."
Şok olmuş şekilde ona bakıyordum.
"Hayır ben yapmayacağım. Sende üstünü giy. Bu şaka fazla uzadı. Tamam korktum senden ama yeter."
Arkamı döndüm kapıya doğru yürümeye başladım. Arkamdan
"Arya işte benim kızım. Tabii sözde. Gerçekten benim kızım olmaya hazır mısın? Güzellikle olman senin için en iyi yol. Yok zorla diyorsan benim için en iyi yolu seçmiş olursun. Karar senin."

Yanıma yaklaştı üzerimi çıkarmaya başladı. Hem çırpınıyor hemde bağırıyordum.

" Bırak beni pis sadist! Bırak dokunma bana!!"

Ne kadardır dirensemde sonunda çıplak bir haldeydim. Kulağıma fısıltıyla "Seni çok özledim." dedi ve boynuma doğru eğildi...

*                      *                     *

Ben hala ağlarken o üzerine birşeyler geçiriyordu. Vücudumda yer yer morarmalar vardı. Pislik herifin tekiydi. Üzerini giyinince bana sırıtarak baktı. Elimde olsa onu şuan da öldürürdüm.

"İşimiz bitti sanma. Dediğim gibi bu odadan kolay kolay çıkamazsın. Şimdi senin için yiyecek bir şeyler almaya gidiyorum. Uslu bir kız ol ve buradan ayrılma." diyerek odadan çıktı.
O çıkar çıkmaz üzerime bir şey geçirip hızlıca aşağıya indim. Aral mutfaktaydı. Arka kapıdan kaçıp polislerin buraya gelmesini sağlayabilirdim. Sessiz olmaya çalışarak arka kapıya yöneldim. Kapı kolunu tuttuğumda arkamdan gelen sesle irkildim.

"Bir yere mi gidiyorsun güzelim?"

Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Aral sert bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Sana uslu durmanı söylemiştim. Sözümden çıkman büyük cesaret doğrusu."
Yanıma yaklaştı ve tam dibimde durdu. Gözyaşlarıma engel olamıyordum.
" Bu yaptıkların karşılıksız kalmayacak Arya. Bilirsin ben zoru severim böyle davranarak beni kendine daha çok çekiyorsun."
Ağlamam daha da artmıştı. Gözlerimi yumdum ve her şeyin bir rüya olmasını diledim.

Uyandığımda Aral ın odasındaydım. Kimse yoktu ve banyodan sesler geliyordu. Aral duşa girmiş ve eşyalarını burada bırakmış. Harika. Hemen yataktan kalktım cebime sıkıştırdığım kartı buldum. Hemen Aral ın telefondan Devrim e mesaj attım.

" Ben Arya. Aral geldi. Hemen buraya gelip bana yardım edin. Her an Aral ın işkencelerine maruz kalıyorum. Onu yakalamanız da size yardımcı olabilirim." mesaj yolladım ve hemen sildim. Telefonu yerine bırakıp yatağa geri girdim. Gözlerimi yumdum. Aral duştan çıktı. Dolaptan kıyafet seçerek giyinmeye başladı.

"Uyanık olduğunu biliyorum. Kalk ve sende duş al."

Uyanık olduğunu biliyorummuş. Ukala ne olacak. Kalkıp yüzüne bile bakmadan banyoya girdim. Aynadan kendime baktım. Her yanım morarmış saçım dağılmış ve gözlerim ağlamaktan kızarmış. Bu ben olamazdım. Dün geceyi hatırladım. Tüm masumluğumu çalmıştı benden. Gözyaşlarımı serbest bıraktım ve kendimi suyun altına attım. Elinin değdiği öptüğü dokunduğu her yeri sertçe yıkadım. Tüm pisliği üzerimden atmaya çalıştım. Beceremesem de.

Yaklaşık iki haftadır Aral la bu odadayım. Bana yapmadığını bırakmadı. Tacizleri ve tehditleri bitmek bilmedi. Bu ev cehennemden farksız artık. Keşke ilk geldiğimde yalnızlığımdan şikayet etmek yerine keyfini çıkarsaydım. Devrim ve Toprak ta gelmedi daha. Acaba mesajımı almadılar mı? Yoksa Aral onları bulup öldürdü mü? Yok canım o kadar da olmaz herhalde. Sanırım onlar vazgeçti Aral ı bulmaktan. Belki de bana yaptıklarını duyup korkudan gelemiyorlar.
Camın önündeki koltukta tek başıma dışarıyı seyrediyordum. Ben bunları düşünürken ağaçların arasında bir hareketlenme gördüm. Evin önüne doğru yürüyen iki adam. Devrim ve Toprak. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra hızla ayağa kalktım. Tam o sırada kapım açıldı. Aral içeri girdi. Perdeyi kapattı. Çok sıkıntılı görünüyordu. Bir kaç küfür mırıldandı ve bana döndü.

"Ben burada kalacağım. Bunlardan olabildiğince çabuk kurtul. Benim burada olduğumu sakın söyleme. Anlaşıldı mı?"

Kafamı salladım ve aşağı inip kapıyı açtım.
"Buyrun."
"Merhaba. Biz daha öncede gelmiştik. Hatırlarsanız. Bir haber var mı diye son kez sormaya geldik. Bu akşam gidiyoruz."
Bunları söylerken elime küçük bir şişe ve kağıt uzattı. Bozmamaya özen göstererek
" Ha yok kimse gelmedi bir yerden haber de almadım. Dediğiniz kişiyi görmedim bile. Benimle işi olacağını da sanmam."
" Tamam o zaman. Görüşürüz."
"Peki görüşürüz." dedim. Şişeyi cebime koydum. Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. Arkamı döner dönmez Aral la karşılaştım. Ani irkilme ile küçük bir çığlık attım.

"Umarım bir şey anlamamışlardır. Çok yapmacık konuşuyordun."
" Anlasalardı evi ararlardı zaten. Hem banane ki benimle sorunları yok. Seni korumak zorunda da değilim."
Saçlarımdan tutarak beni kendine çekti.
" Bana bak Arya. Sen beni kendi canın için koruyorsun. Beni korumayacaksan yaşamana da gerek yok." dedi. Saçımı bırakarak salona geçti.
Ben de gözyaşlarımı silerek banyoya yöneldim. Kapıyı kilitledim ve kağıdı çıkardım.
" Verdiğimiz şişede Aral ı bayıltmak için kuvvetli bir zehir var. Sadece bir damlası yeterli. Daha fazla kullanırsan onu öldürürsün. Bunun için içeceğine sadece bir damla damlatmalısın. Bol şans."
Elimdeki şeye baktım. Hepsini döksem mi acaba? Bu zevki kendim yaşamak isterdim ama Aral onlara canlı lazım. Kağıdı yırtıp klozete attım. Sifonu çektim ve şişeyi cebime geri koyarak banyodan çıktım.

Akşam iki tane kahve yapıp birine zehir damlattım ve Aral ın yanına gittim. Önünde durarak zehirli olanı ona uzattım. İlk önce bardağa sonra da bana baktı.
"Yavaş yavaş akıllanmaya başladın. Hayırdır hangi dağda kurt öldü?"
"Kendime yaparken sana da yapayım dedim. İstemiyorsan içme." dedim ve bardağı masaya bıraktım. Karşısındaki koltuğa geçtim ve kahvemi içmeye başladım. Gülerek
"Fazla alıştırma beni bunlara." dedi.
Gül sen gül. Bardağı eline aldı ve içmeye başladı. Birden sinirlenerek ayağa fırladı.
"Sen ne koydun buna?"
Hemen de anladı be. Belli etmemeye çalışarak.
"Hiç bir şey kahve var sadece. Ne oldu ki?" dedim. Bir şey diyemeden yere yığıldı. Sandığımdan daha kolay oldu. Hemen Devrim i aradım.
"Hallettim gelebilirsiniz."
Telefonu kapattıktan sonra yerde yatan Aral a baktım. Keşke başka şartlar altında tanışmış olsaydık. Yanına eğildim ve elimi yüzünde gezdirdim.

'Bunu yapmaya beni sen zorladın Aral. Yaptığın son şey bardağı taşıran son damlaydı. Şimdi acı çekme sırası sende...'

Arkadaşlar kusura bakmayın uzun zamandır yazmadım. Telefonum bozulduğu için giremedim. Ama bundan sonra sık sık yazacağım. Macera son hızıyla devam ediyor.

KARANLIKTA SAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin