5.0

2.3K 429 403
                                    

[story.]

"Mark?"

"Sus!" Babası tabancayı çocuğun alnına daha sert dayadığında Donghyuck'un aralanmış kalp şeklinde dudakları kapandı. İçimdeki öfke giderek körüklenirken elimi kaldırdım.

Donghyuck'un babası alayla gülerek bana iğrenç gözleriyle baktı. "Ooo! Elini kaldırdın! Ne yapacaksın ha? Ne yapabileceksin?"

Ona baktım. Bir süre sessizlik oldu. Ne yaptığının, ne dediģinin farkında değildi. Nelere sonuç olacağını düşünemeyecek kadar aptaldı.

Güldüm.

Sinirle gülüp başımı hafifçe sağa yatırdım ve alt dudağımı dişlerken babasına baktım. Ardından gülmem durdu.

"İşte şimdi sıçtın."

İşaret parmağımın tek hareketiyle silah yere sertçe uçtu, adamın bileği kırıldı. "AAH!" Acıyla bağırırken ve Donghyuck ile o, bana şaşkınlıkla bakarken havadaki elimin parmaklarını yavaşça avuç içime çekmeye başladım. Adamın bedeni yavaşça havaya yükselirken elleriyle göğsünü tutup bağırmaya başladı.

Çünkü kaburgalarının nasıl yavaş yavaş kırıldığını hissediyordu. Nasıl içindeki tüm kemiklerin organlarına battığını, damarlarının koptuğunu hissediyordu.

"DUR! DUR!" Babası acıyla çığlık atarken bir adım ilerledim. Havadaki bedeni duvara dayandığında adamın dudaklarının kenarlarından kanlar akmaya başladı. Öksürmeye başladı ve öksürdükçe yerlere, üzerine kanlar saçılıyordu.

Parmaklarım avuç içime değmek üzereyken soğuk kanlılıkla konuştum: "Seni uyarmıştım."

"DUR!"

"SENİ UYARMIŞTIM!"

Tüm gücümle parmaklarımı avuç içime kapattığımda çıtırtı sesleri geldi. Adamın bedenindeki tüm kaslar serbest kalırken başı öne düştü. Elimi indirdiğimde ölü, iğrenç bedeni gürültüyle yere düştü.

Nefes nefeseydim. Burun deliklerimden akan kanların farkına vardığımda bir adım sendeledim. Başım feci ağrıyordu ve tüm enerjim birden gitmişti.

Bir adım daha sendelediğimde Donghyuck ile göz göze geldim. Kıpkırmızı olmuş gözleriyle, korku dolmuş irisleriyle göz göze geldim.

Ona doğru bir adım attığımda kıpırdandı. Arkasında duruduğumda ise titrediğini fark ettim.

"Gitmeliyiz."

"Nesin sen?"

İpleri çözerken ne kadar korksa da güçlü çıkarmaya çalıştığı sesiyle sordu. İpleri çözdüm. Cevap vermedim. Ayağa kalkıp elini tuttuğumda elini hızla benden çekti ve hışımla ayağa kalkıp arkasındaki sandalyeyi yere düşürerek bağırdı: "NESİN SEN?!"

"Sana söylemiştim," dedim kolumun tersiyle burnumdan akan kanları silip. Kahverengi gözlerine baktım. "Benden korkacaksın demiştim. Benden nefret edeceksin demiştim. Dinlemedin Donghyuck. Asla dinlemiyorsun değil mi?"

"A-anlamıyorumㅡ" Donghyuck iki eliyle yüzünü kapatırken daha çok titriyordu. Uzanıp ellerini tuttum. Bana baktı. Ona baktım.

"O, bendim Donghyuck," elini daha sıkı tutup sol elimi yanağına götürdüm. "Nuitman bendim."

nuitmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin