Sabah kalktığımda üzerimde bir uyuşukluk vardı. Canım hiç yataktan çıkmak istemiyordu. Ama devamsızlık hakkımı daha ilk haftalarda kullanamazdım. İstemeyerek de olsa kalktım ve banyoya gidip yüzümü yıkadım. Sonra formamı giyip aşağı indim. Mutfağa girdiğimde kahvaltının hazır olduğunu gördüm. Annemler yine erken gitmişti. Hemen birkaç bir şey atıştırdım, sofrayı topladım ve evden çıktım. Sonra Cansu'yu da aldım ve beraber okula gittik.
Sabahki uyuşukluk hala üzerimden gitmemişti. Büyük ihtimalle hasta olacaktım. Sırama gittim ve oturduğum gibi kafamı sıraya koydum. Kuzey:
-Kanka ne oldu bugün sana hiç konuşmuyorsun?
-Galiba hasta olacağım üzerimde bir uyuşukluk var.
-Dur bi bakayım ateşin var mı diye.
Dedi ve alnıma elini yasladı.
-Kanka sen yanıyorsun. Hayır zaten normalde de yanıyorsun da. Şu an gerçekten yanıyorsun.
Gibi saçma bir cümle kurdu. Ediz:
-Ne saçmalıyorsun oğlum sen?!
Diyerek resmen içimdekileri söyledi. Çünkü ağzımı açacak halim yoktu. Kuzey:
-Ne ya! Ben gerçeği söyledim.
Dedi. Ediz onun söylediğini duymazdan gelerek bana:
-Alya iyi değilsen eve git.
Dedi. Ben:
-Gerek yok ya. Birazdan geçer.
Dedim. Sonra hoca geldi. Ders matematikti, kitaplar daha dağıtılmamıştı. Ama hocalar ısrarla ders işliyorlardı. Yoklama alındı ve hoca dersi anlatmaya başladı. Ama ben dersi dinlemiyordum çünkü kafamı kaldıramıyordum. Ediz bana:
-Alya sen gerçekten iyi değilsin.
Dedi. Ve elini alnıma koydu. Sonra:
-Dün hasta oldun değil mi? Ben sana yağmurda durma dedim. Hadi gel seni hastaneye götüreyim.
Ağzımı zorla açarak:
-Hayır. Gerek yok.
Dedim. Ama Ediz bunu umursamadı ve beni zorla ayağa kaldırdı. Ayakta duracak halim yoktu. Ediz hocaya:
-Hocam biz dışarı çıkabilir miyiz? Dedi. Hoca:
-Ne oldu? Niye dışarı çıkıyorsunuz?
-Alya biraz rahatsızlandı da.
-Tamam bakalım çıkın o zaman.
Dedi. Sınıftan zar zor yürüyerek çıktığım an Ediz beni kucakladı. Ona:
-Ne yapıyorsun? Bırak biri görecek!
Dedim (yalnız parfümü harika kokuyor çaktırmayın) ama o bir şey demeden beni arabaya götürdü, ön koltuğa oturttu. Sonra emniyet kemerimi bağladı ve kendi sürücü koltuğuna geçti. Bende o sırada Cansu' ya beni merak etmemesi gerektiğini ifade eden bir mesaj gönderdim.
Hastanenin önüne geldiğimizde Ediz beni yine kucaklamak istedi ama izin vermedim. Hastaneye girdiğimizde bana bir serum bağladılar. Ve birkaç ilaç yazdılar. Serum bittiğinde biraz daha iyiydim. Ediz eczaneye gidip ilaçları aldı. Sonra benim evime geldik. Ediz'e:
-Teşekkür ederim. Sana da çok zahmet oldu.Dedim mahçup bir ifadeyle. O da:
-Etme. Ayrıca zahmet falan da olmadı. Seni ben kendi isteğimle götürdüm. Dedi. Ben de:
-İyi be! Sana teşekkür edende kabahat.
Dedim ve arabadan indim.Arabadan indiğimde başım hala biraz dönüyordu. Ama aldırmadım. Evin kapısına gelmiştim ki başım birden döndü ve merdivene takıldım tam düşecekken Ediz beni tuttu. Sonra:
-Evin anahtarlarını ver.
Dedi. Bir şey demedim ve çantamın içinden çıkarıp verdim. Sonra kapıyı açıp beni kucakladı ve tam asansöre bincekken:
-Dur! Asansöre binemeyiz. Dedim. Ediz:
-Neden bozuk mu?
-Hayır.
-Niye binmiyoruz öyleyse.
-Şeyy benim dar alan korkum var. Asansöre binemiyorum.
-Korkma bir şey olmaz. Dedi ve asansöre bindi. Ben:
-Ediz ne olur inelim bak ben burada nefes alamam. Ediz ne olur, ne olur...
Derken o bunları umursamadan bana:
-Eviniz kaçıncı katta? Diye sordu.
-3. Katta.
-Tamam.
Sonra Ediz benim kafamı göğsüne yasladı ve bana:
-Gözlerini kapat ve ben aç diyinceye kadar açma. Tamam mı?
Bende dediğini yaptım ve Ediz'in göğsüne kafamı yasladım, gözümü kapattım. Sonra asansörün durduğunu hissettim ve Ediz'in sesini duydum:
-Gözlerini açabilirsin sarı cadı geldik.
-Ya yine mi sarı cadı oldum.
-Sen hep sarı cadısın. Dedi alaycı bir tavırla. Daha sonra evimin kapısını açıp içeri girecekken:
-Ayakkabılarını çıkar. Dedim. Dediğimi yaptı ve beni içerideki kanepelerin birine yatırdı ve benim ayakkabılarımı da çıkardı. Ona:
-Ediz sana da çok zahmet oldu. Gitmek istersen gidebilirsin ben kendi başımın çaresine bakarım.
Benim dediğimi duymazdan gelerek:
-Annenler yok mu?
-Onlar ancak akşam gelebilirler.
-O zaman ben de akşam giderim.
-Ediz bak gerçekten gerek yok. Ben kendi başımın çaresine bakarım.
-Mutfak nerede?
-Bir şeye mi ihtiyacın var. Ben hemen getireyim.
-Sadece mutfağın yerini söyle.
-İleride soldan ilk kapı.
Dedim ve mutfağa gitti. Bende yavaşça kalktım ve kendi odama gidip üstümü değiştirdim. Sonra Ediz'in yanına gittim. Ediz beni görünce:
-Sen neden yerinden kalktın?!
Dedi. Onun dediğini umursamadım çünkü şu an şoktaydım. Ediz bana çorba yapmıştı.Beğenmeniz dileğiyle...
🖤🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATÜRNÜMÜN HALKASI
Teen Fiction"Satürn'ün halkasız bir anlamı kalmaz. Benim de sensiz bir anlamım kalmaz. Benim Satürnümün Halkası olur musun Ediz?" ... Bu benim ilk deneyimim hatam olursa affola. 🌹