2 Gün Sonra
Haftasonu gelip çattığında saat 11.00'da kalktım ve güzel bir kahvaltı yaptık. Barışlar yarın gidiyorlardı. Bugün Barış'ı da Edizlere götürecektim. Kahvaltım bitince il olarak annemden Edizlere gitmek için izin aldım. Zaten Ediz'le tanıştığı için ve benim nadiren dışarı çıktığımı bildiği için aynı zamanda Barış'ta bizimle olacağı için izin verdi.
Hemen odama gidip üzerimi değiştirdim. Üzerime siyah bir sweatshirt, altıma da dar paça bir pantolon giydim. Siyah en sevdiğim renklerden biri olduğu için üzerimde de seviyordum. Sonra saçlarımı tarayıp salık bıraktım. Ve Barış'a seslendim:
-Barış sen hazır mısın?
-Evet. Hadi gidelim.
Dedi ve aşağı inip arabaya bindik. Cansu'yu da alıp Edizlere doğru gitmeye başladık. Kuzey bize konumu attığı için kolayca bulduk. Önünde durduğumuz ev iki katlı bir villaydı. Ben ağzım açık bir şekilde buraya bakarken Barış'ın sesini duydum.
-Ağzını kapat sinek girecek.
Diye dalga geçince hemen ağzımı kapattım. Sonra zile bastık. Kapıda bizi Kuzey karşıladı. İçeri girdiğimizde Ediz'in sesini duydum.
-Barış sen burada ne arıyorsun?
Barış'da şaşkın bir şekilde:
-Alya'nın bahsettiği Ediz sen miydin?
Dedi. Ve birbirlerine sarıldılar. Ben:
-Ne oluyor burada ya?
Dediğimde Barış açıklamaya başladı:
-Biz Ediz'le Ankara'da tanışmıştık. Sonra başka bir şehre taşınmışlardı. Demek buraya gelmiş.
-Emre ve Kuzey'i tanıyor musun?
-Hayır. Ben sadece Ediz'i tanıyorum.
Dedi. Bende onu diğerleriyle de tanıştırdım. Sonra oturduk sohbet etmeye başladık. Kuzey:
-Hadi şişe çevirmece oynayalım.
Dediğinde Ben:
-Hayır ben o oyunu sevmiyorum.
Ediz:
-Bende.
Cansu:
-Böyle oturacak mıyız sadece oynayalım işte.
Kuzey:
-O zaman oylamaya sunuyorum. Oynayacaklar?
Barış,Emre,Cansu ve Kuzey parmak kaldırdığında çoğunluk oldukları için Ediz ve bende mecbur kalıp oyuna katıldık. Cansu:
-Söylenileni yapmayana ceza verelim.
Diye bir fikir sunduğunda Kuzey:
-Aynen. Söylenileni yapmadığında başka bir ceza vereceğiz. Ve sürekli doğruluk demek yok.
Dedi. Ve şişeyi çevirdi. Şişe Emre ve Cansu'nun arasında durdu. Cansu soruyordu:
-Doğruluk mu cesaretlik mi?
-Doğruluk.
-Kalbinde biri var mı?
-Hayır.
Dedi ve şişeyi çevirdi. Şişe Kuzey ve benim aramda durduğunda. Kuzey soruyordu:
-Doğruluk mu cesaretlik mi?
-Doğruluk.
Dediğimde bana imalı bir sırıtış gönderdi. Ve soruyu sordu:
-Ediz'le aranızda ne var?
-Daha kaç kere söylemem gerek hiçbir şey yok.
-Dışarıdan bakınca öyle görünmüyor ama.
-Kes artık Kuzey.
Dedim ve şişeyi çevirdim. Bu sefer şişe Cansu ve Ediz arasında durdu. Cansu sormadan Ediz:
-Cesaretlik.
-Peki. Söylüyorum o zaman. Alya'yı öp.
Ediz ve ben aynı anda:
-NE?!
Diye bağırıdığımızda Kuzey:
-Yapmazsanız ceza alırsınız.
Dedi. Ben:
-Saçmalamayın ne öpmesi ya?
Kuzey:
-O zaman size ceza vereceğiz.
Ediz ve ben birbirimize baktık. Ve tamam anlamında kafa salladık.
Cansu:
-O zaman gidin bize yemek hazırlayın acıktık.
Dedi. Kuzey:
-Aynen. Cezanız bu.
Bizde mecburen kabul ettik ve mutfağa gittik. Ediz:
-Seni öpmemi bu kadar istemiyorsun demek?
-Neden öpeceksin ki biz sevgili miyiz?
Ediz'le hastalandığımdan beri neredeyse hiç konuşmamıştık. Nedenini bende bilmiyordum. Ben:
-Ee be yapacağız şimdi? Ben sadece makarna ve yumurta yapabiliyorum.
-Valla orasını sen düşün artık. Ben seni öpseydim bu cezadan kurtulabilirdik. Ama sen istemedin.
-Ne bekliyordun Ediz hemen kabul etmemi mi ?! Ben öyle biri gibi mi görünüyorum senin gözünde?!
-O zaman şu yanında gezen Kağan mıdır nedir onu çağıralım nasıl olsa her zaman yanında şimdi de yardım eder sana.
-Ne alaka Ediz? Siz benim nasıl arkadaşımsanız o da sizin gibi bir arkadaşım.
-Ya ben arkadaş olmak istemiyorsam?!
-Ne? Ne olmak istiyorsun o zaman?
-Boşver ya hadi ne yapacaksak yapalım. Bitsin işte.
Dediğinde hala ona bakıyordum. Ne demeye çalışıyor du ki? Benimle arkadaş olmak istemiyorsa ne olacaktık? Kafam bunlarla meşgulken Ediz soğuk bir tavırla:
-Yemek yapmayı düşünüyor musun?
Dedi. Bende kafamı sallayıp:
-Ben ne yapayım?
-Şuradaki patatesleri ve domatesleri doğra.
-Hangi yemeği yapacağız?
-Sebzeli güveç. Daha fazla soru sorma ve dediğimi yap.
Dediğinde içimden 'odun işte' diye mırıldanıp dediğini yaptım. Ve domatesleri doğrarken elimi kestim. (Zaten sakarlık yapmasam olmazdı.) Ve hafif bağırdığımda Ediz hemen yanıma geldi.
-Dur bekle ben yara bandı getireyim.
Dedi ve dolapların birinden yara bandını aldı. Yanıma tekrar geldi. Elimi peçeteyle sildikten sonra üzerine yara bandını yapıştırdı. Bunları yaparken ne kadar yakınlaştığımızı farketmemiştim. Kafamı kaldırdığımda dudaklarımızın arasında sadece bir kaç santimetre vardı ve nefesinin sıcaklığını hissedebiliyordum. Ediz dudağıma üfleyerek:
-Alya ben seninle arkadaş olamam. Biz seninle Alya ve Ediz'iz arkadaş olamayız.
Ona hipnoz olmuş gibi bakarken:
-Neden Ediz? Bana nedenini söyle.Beğenmeniz dileğiyle...
🌹🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATÜRNÜMÜN HALKASI
Novela Juvenil"Satürn'ün halkasız bir anlamı kalmaz. Benim de sensiz bir anlamım kalmaz. Benim Satürnümün Halkası olur musun Ediz?" ... Bu benim ilk deneyimim hatam olursa affola. 🌹