Yatağımdan doğruldum. Saat daha akşam 6 idi. Kıyafetlerim ter yüzünden sırılsıklamdı. Göz yaşlarım ter ile karışıyordu. Olanların hepsi rüya mıydı? Elimi boynuma götürdüm. Kolyeyi boynumda hissettim. Kolye boynumdaydı...
Peki bunlar rüya mıydı yoksa gerçek miydi? Peki Türkiye?
O sırada telefonum titreşti. Hemen telefonumu elime aldım. Mesaj ondandı.
Türkiye
Hey, iddiayı kazanmam için evime gelmeyi nedersin?O iyiydi. Derin bir nefes aldım ve cevap yazdım. Sanki hiç o olay olmamış gibi cevap yazdım.
Siz
Elbette, saat kaçta geliyim peki?Türkiye
Şimdi benim için uygun. Hadi seni bekliyorum.Görüldü atıp üstümdeki kıyafetleri çıkardım. Kolyenin soğuk zinciri üşümeme yetmişti bile. Üstüme siyah bir sweatshirt giydim. Altıma lacivert bir tayt giydim. Kolyeyi içime koydum. Görünmesini istemezdim. Telefonumu alıp cebime koydum. Kapıyı açtığımda karşımda Türkiye vardı. Üstünde yine bir asker yeşili ceket vardı ama altında "Ayran" yazan bir tişört vardı. Aklımın bir kenarına not aldım "Türkiye ile alış-verişe çıkarsam kesinlikle tarz tişörtler almalıydım."
Kendimden ve Türkiye'nin de beklemediği bir hareket ile ona sarıldım. Çok korkmuştum. Ona bir şey olmuştu diye. Türkiye'de sarılmama karşılık vermişti. Yine parfüm kokusu aynıydı.
Türkiye benden ayrılınca gülümseyip "Bir sorun mu var Ukrayna?" diye sordu.
Sırıtıp "Sadece kaybediceksin diye seni teselli ediyorum." dedim.
"Kendinden fazla emin olma. Klasikler çok güzeldir. O zaman hadi gelin arabama binelim."
Sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Ve Türkiye'de yanıma oturdu. Gerildiğimi hissettim. Eve gelince Azerbaycan karşımıza çıktı.
"Selam abi ve Ukrayna! Ben Japonya'ya gidiyorum. Ha, bu arada Japon sen müsait olduğunda aramanı istiyor." dedi. Ve evden ayrıldı. İçeri girdiğimizde evi inceledim. Dekerasyon sadeydi. Salonun vitrinine bir sürü fotoğraf koyulmuştu. Türkiye çoktan ceketini çıkarmıştı.
Kısa kollu kıyafetinin altındaki sargılar belli oluyordu. Benim bakışlarımdan rahatsız olmuşçasına ellerini arkasına sakladı.
Fotoğraflara geri döndüm. Fotoğrafta minik Türkiye'nin yanında güzel bir kadın vardı. Ve boynunda ise Türkiye'nin bana verdiği kolye vardı...
Türkiye'ye döndüğümde bana şüpheli bir biçimde bana bakıyordu. Sağ kaşını kaldırmıştı.
Bu bakışları geçiştirmek için "Hani filmler nerede?" diye sordum.
"Gel, burada da. Sen kaybedeceksin." dedi hafif sırıtarak.
Televizyonun karşısına oturdum ve Türkiye filmi açtı. Yalan söylemiyeceğim film güzeldi.
Kadın erkeğe aşık oluyordu ve onu elde etmek için çok uğraşıyordu. Ya, bu kişiler tanıdık gelmişti de neyse. Ne olacak diye heyecanlı bir biçimde filmi izliyordum ve elimdeki cipsten yiyordum. Türkiye elini omzuma atmıştı. Omzuma bir ağırlık çöktü. Kafamı çevirdiğimde Türkiye başını omzuma koymuş ve uyuyordu. Kendi kendime gülümsedim. İstemeden derin bir nefes aldım. Alt dudağı masum bir çocuk gibi sarkmıştı. Türkiye'nin kafasını yastığa yerleştirdim.
Şimdi asıl işime dönebilirim. İhihihihihi... Evi keşfetmek!
Yavaş koridorda ilerledim ve üst kata çıktım. Bir kapıyı açtım ve karşımda Türkiye'nin yatak odası vardı. Odaya girince eski kitap kokusu suratıma vurdu. Kitaplar tahta masanın üstüne yayılmıştı. Biliyorum, yaptığım şey yanlıştı. Ama ne yapıyım merak ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur (Türkiye x Ukrayna)
FanfictionO sıcak ellerin benim kalbimi ısıtmıştı Türkiye. Senin bana verdiğin şemsiye beni ısıtamazdı ama sıcak gülümsemen kuzey kutbunu eritirdi... Sevgilisinden ayrılan Ukrayna'nın gözleri açılır. Onca yıldır nasıl görmemişti onu. Onsuz bir nefes almayacağ...