TURN BACK

392 25 15
                                    

Akşam Türkiye ile evde dizi izlemiştik. Artık mutluydum. Boktan olan hayatım artık harika idi. Türkiye'nin göğsünden çıkan mutlu hırıltıları duyabiliyordum. O da benim gibi mutluydu artık. Hayat ikimizi birleştirmişti. Kimse benim umrumda değildi. Göz kapaklarım kapanırken sıkıca Türkiye'ye sarıldım...


OYᑌᑎ KᗩᔕTı!

 ...


Sabah kalktığımda bir sıranın üstünde yatıyordum. Ama ben akşam burada değildim ki. Ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve sıradan aşağıya indim. Gerindim ve sınıftan dışarı çıktım. Etraf hâlâ karanlıktı. Etrafı daha iyi görmek umuduyla gözlerimi kıstım. İleride siyah bir cisim gördüm ve belki yardım edebilir umuduyla yanına doğru ilerledim.

"ORADA  KİM VAR!? YAKLAŞMA!"

Bu Yunanistan'dı. "Benim Yunanistan! Ukrayna!" Yavaşça ona doğru yaklaştım. 

"Beni buraya sen mi getirdin!?" Yunanistan'ın çığlığıyla söylediği kelimeler üstüne kulaklarımı kapattım sinirle ona baktım.

"He aynen! Diyorum zaten 'Keşke Yunan'ı kaçırıp okula getirsem' Salak, yemin ederim, salak!" Söylenirken de onun üstünü inceliyordum. Yine elbise giymiş, ona uyumlu kurdela takmıştı. Tipik Yunan. Elinde süslemeli bir hançer tutuyordu.

"Hançeri nerenden çıkardıysan orana sok da şuradan gidelim." dedim ve önden yürüdüm. Arkamdan söylendiğini duyabiliyordum. Koridora binanın malzemeleri dökülmüştü. Ne oldu ki burada? Okuldan dışarı çıktım çıkmasına da ama burası okula benzemiyordu. Binalar çökmüş, gökyüzü kırmızı ile siyah tonlarında, hava ise iğrenç kokan bir halde idi. Gözlerimi kısarak etrafa baktım. O sırada Türkiye'nin sesini duydum. Ona dönmem ile bana sarılması bir oldu.

"Aman Tanrım! Ukrayna senin için çok korktum! İyi misin? Zarar gördün mü?" diye soruları ardı ardına sorarken gülümseyerek ona baktım. "Ben iyiyim." gibi şeyler geveledim. İyice beni kendine bastırdı. Ayrıldıktan sonra sordum.

"Neden buradayız?"

Kalktığımdan beri neden burada olduğumu düşünüyorum. O gözlerini benden kaçırdı ve başka tarafa bakıyordu. Dudaklarında zoraki bir gülümseme vardı. Omuzlarımdan canımı yakmıyacak şekilde tuttu ve gözlerime baktı. Gözlerinde yorulmuşluk ifadesi vardı.

"Son bölümdeyiz. Artık daha fazla bölüm yok. Tabi kararına bağlı.. "

Türkiye ara sıra pixelleniyordu. TANRIM! Burada ne oluyor? Türkiye'nin neden bahsettiğini anlamamıştım. O sırada kürsüye çıkmış olan kişi mikrofona konuştu.

"𝘽𝙖𝙮𝙡𝙖𝙧 𝙫𝙚 𝙗𝙖𝙮𝙖𝙣𝙡𝙖𝙧 𝙡ü𝙩𝙛𝙚𝙣 𝙗𝙪𝙧𝙖𝙮𝙖 𝙗𝙖𝙠ı𝙣!"

Kürsüye döndüğümde onu gördüm. Nefesim kesilmişti. Öğürme isteğim giderek artıyordu. Kendimi nefes almak için zorladım.

Karşımdaki saman tonu ile kahverengi renk arasında takım giymiş birisi idi.

Evet artık tahmin edebildiniz mi? 

Nazi..

Karşımda Nazi vardı. Bunun şokunu yaşarken etrafımdaki ülkelerin ruhu parçalanıyor ve toza dönüşüyordu. Türkiye'ye dönmem ile şaşkınlığım arttı. Yere çökmüştü ve ağzından siyah sıvı akıyordu. Öncekiler gibi.. Güney Kore ile Japonya gibi!

Yere çöktüm ve Türkiye'ye şaşkın halde baktım. 

"Ukrayna..." sesi kısıktı Türkiye'nin. Göz yaşlarım akıyordu. Ellerim suratına gitti. Yavaşça elini kaldırdı yanağıma koydu. Elimi elinin üstüne koydum. Hıçkırıklarım artmıştı iyice. Gözlerimi sıkı kapalıydıki dudaklarımız buluşana dek. Hem hıçkırıp hem de öpücüğüne karşılık vermeye çalışıyordum. Ama her güzel şeyin sonu vardır.

Ellerimde toza dönüşmesini izledim. Geriye kıyafetleri ve tozları kalmıştı. Kıyafetlerini suratıma sürdüm sanki bana dokunuyormuşçasına. O güzel parfümünün kokusunu içime çektim. Kıyafetlerini yavaşça yere bırakıp kalktım.

Ve hayatta kalan sadece iki ülke olduğunu fark ettim. Nazi ve ben.

Yavaşça Nazi'nin yanına gittim. 

"Neden bunu yapıyorsun? Neden! Onlar sana hiç bir şey bile yapmamıştı! Sen tam bir... Şerefsizsin!"

Nazi bunlara gülümsemekle yetindi. O iğrenç gülümsemesi yayılırken yüzümü buruşturdum. 

"Neden yaptığımı merak mı ettin ha Ukrayna? O zaman izin ver anlatıyım..

Ölmek üzereydim. Ben ölmek istemiyordum. Ve ben nasıl olduğunu bilmediğim şekilde yarı ölü, yarı canlıydım. Ve ben sadece intikam istiyordum. USSR..

Ama ben planımı kuramadan yaşlı adam çoktan cehenneme gitmişti. Ben hâlâ nefret doluydum ve onun çocukları olduğunu fark ettim. Ve çarkı çevirdim. Hangi çocuğun hayatını bok edecektim? Ve çark seni seçti. Senin hayatını bok etmek eğlenceliydi." 

Kahkahasını duyunca içimdeki nefret artmıştı.

"Sen sadece... Pisliksin.. Sana zarar vermeyenleri öldürdün. Turkiye'yi öldürdün. Peki neden?! İntikam için... İntikam için! Adi pislik!" dedim ve üstüne doğru atladım. Yok olmuştu. Yere düşmüştüm. Ağlıyordum..

Dizimin acısından değil, kalbimin ağrısından ağlıyorum. Hayatımı bok ettiği için ağlıyorum. Nefes alamıyordum. Sadece hıçkırıp Türkiye'nin toza dönüşünü hatırlayıp ağlıyorum. 

Nefret ediyorum! Bu boktan hayattan nefret ediyorum!

Gozlerimi kapatip ölmeyi bekledim. Ama ölmüyordum.

Sadece gozümü bir ışık alıyordu. Göz kapaklarımi yavaşça araladım. 

🅖🅔🅡🅘🅨🅔 🅐🅛?

Gördüğüm buton parlıyordu. Elimi yavaşça uzattım. Butonun dokusu... Sertti.. İçimdeki son güçle butonu ittirdim.

Bir uyari metni çıktı karşıma. Kafami kaldirıp okumaya çalıştım.


𝐻𝑒𝑟 ş𝑒𝑦𝑖 𝑔𝑒𝑟𝑖𝑦𝑒 𝑎𝑙ı𝑛𝑎𝑐𝑎𝑘? 

𝐸𝑚𝑖𝑛 𝑚𝑖𝑠𝑖𝑛𝑖𝑧? 𝐺𝑒𝑟𝑖𝑦𝑒 𝑎𝑙ı𝑛𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟 𝑠𝑖𝑧 ℎ𝑎𝑟𝑖ç ℎ𝑒𝑟𝑘𝑒𝑠𝑖𝑛 ℎ𝑎𝑓ı𝑧𝑎𝑠ı𝑛𝑑𝑎𝑛 𝑠𝑖𝑙𝑖𝑛𝑒𝑐𝑒𝑘𝑡𝑖𝑟. 

 𝐸𝑉𝐸𝑇                                           𝐻𝐴𝑌𝐼𝑅


Evet'e doğru süründüm. Yavşça evet'e bastım. O sırada Nazi'nin bağırışlarını duydum. Arkamdan ettiği küfürleri..                                                

                                                                 ●●●

Yağmurlu bir gündü. Herkes etrafımdan hizlıca geçiyordu. 

B-BEN GECMİSTEYİM?!

Geçmişteyim... Geçmiş...

Arkadan seri adım sesleri geliyordu. Türkiye geliyordu. T-Türkiye...

BENI HATIRLAMIYORDU!

Yere yavaşça çöktüm. Yağan yağmurla göz yaşlarım karışmıştı. Arkamda durduğunu hissettim. Arkamı dönmeye korktum. Beni unutmasından korktum.

"𝑆𝑒𝑛𝑖 𝑢𝑛𝑢𝑡𝑎𝑐𝑎ğı𝑚ı 𝑚ı 𝑧𝑎𝑛𝑛𝑒𝑡𝑡𝑖𝑛?"


                                                                 ♡♡♡                           

Hikaye bitti. Umarım hikayeyi sevmişsindir. Normalde uzüntülü son yapacaktım. Ama kimseyi üzmeyelim dedim...

Her zaman güçlu kalmaniz dileği ile...

Yağmur (Türkiye x Ukrayna)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin