BÖLÜM 8

34 5 0
                                    

Gözlerim beni yanıltıyor olabilir miydi ama bu kadar benzerlik...Benim annemin bu adamla ne işi olabilirdi?  Annemin başka bir adamla ilişkisi mi vardı yoksa bu babamdan öncesine ait bir durum muydu?.. Başka bir şeyler bulmak için tekrar bodrum kata koşarken annemin odası önünde durdum. Koltuğunun yanında duran kitaplığının yanına doğru koştum ve teker teker kitapların içini karıştırmaya başladım, aradığım neydi bilmiyordum ama titriyordum. Ekin'e sormak istiyordum. Bu onu da ilgilendiren bir mevzuydu. Belki de bildiği bir şeyler vardı. Bilip de benden sakladıysa bu durumu?.. Amcasıyla babasından daha yakın olduğunu söylemişti. Hayır! Bu sefer ona gitmeyecektim. Bizzat Mehmet Asım'ı bulacaktım. Bunun için hastaneye gitmeyi düşündüm ve elimdeki fotoğrafla odama gidip yatağıma uzandım. Bir an evvel sabah olmasını diledim.

...

Sabah telefonumun sesiyle uyandım. Arayan Boran'dı. Hemen göl kenarına gel, dedi ve telefonu kapattı. Ne olduğunu anlayamamış ve biraz da endişelenmiştim. Hızlıca giyinip aşağı indim. Bugün için başka planlarım vardı fakat Boran'ın aramasıyla hepsi alt üst oldu. Patika yolda hızlı adımlarla yürümeye başladım. Göl kenarına geldiğimde gölün kenarında harika bir kahvaltı masasıyla karşılaştım. Defne beni görünce ayağa kalktı ve sarı saçlarını elleriyle düzelterek gülümsedi. Yanına doğru yürüdüm. "Bir şey oldu sandım oldukça korktum." dedim. "Endişelendirdiğimiz için üzgünüm. Sadece dün kötü görünüyordun ve sana bir sürpiz yapmak istedik hem de hatamı... Hadi soğutma dedi ve sandalyemi çekti Boran. "Buna gerek yoktu, teşekkür ederim" diyebildim ve oturdum. Sessizce kahvaltımızı ederken Boran "senin için yapabileceğim bir şey var mı?" dedi. 

"Kendim halledebilirim, çok incesin." dedim.

"Bak Nil, beni yanlış anlama. Sadece sana yardımcı olmak istiyorum. Kendini yalnız hissetme. Bunun için elimden gelen her şeyi yaparım."

" Beni tanıyalı çok olmadı ama yine de buna rağmen oldukça yakınsın bana. Bu masa için her şey için teşekkürler." Defne'ye hala kızgındım ve bu onun farkındaydı.

Boran bana olduğundan daha yakın davranıyordu. Altında başka şeyler aramak istemiyordum ama bir yandan da kalbim bu durumdan rahatsız oluyordu. Benim için böyle bir şey yapmasına çok da anlam verememiştim. Kahvaltımı bitirip bir an evvel merkeze inmek istiyordum.

Boran "sanırım seni pek uygun zamanda aramadık." dedi.

"Biraz öyle oldu aslında, merkeze gidecektim." dedim ve gülümsedim.

"Öyleyse kalkalım biz seni bırakırız." dedi Defne.

Olur anlamında başımı salladım ve birlikte masayı topladık ve sepete yerleştirdik. Arabaya doğru yürürken birden Ekin gözümün önünde belirdi. Elinde oltası vardı. Bizi gördüğü için oldukça şaşırmışa benziyordu. Yine kalbimi titretircesine başını sağa doğru eğdi ve gözlerini bana dikti. Ona kızgındım ve selam vermeyi düşünmedim. Boran "Selam" dedi. Ekin gözlerini üzerimden çekmeden Boran'a başını sallayarak karşılık verdi. "Hadi gidelim." dedi Boran. Sepeti almak için uzandım ama Boran elimden tutarak "bırak" dedi. Ekin arkasını çoktan dönmüş gölün aşağısına doğru yürüyordu. Arabaya doğru yürüdüm ve bindim. Ekin uzaktan tekrar bize baktı ve oltasını hızlı bir şekilde göle fırlattı. Cebimdeki fotoğrafı elimle sıktım ve şehre doğru yol alan arabadan, uzayıp giden ağaçların gölgelediği çamurlu yolları seyrettim.

Şehre geldiğimizde Boran'dan bir bahaneyle beni hastaneye bırakmasını istedim. Ufak bir işimin olduğunu ve beklemesine gerek olmadığına zar zor ikna ederek arabadan indim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Elimdeki fotoğrafa baktım ama kendimde içeri girecek cesareti bulamıyordum. Kime ne soracaktım ki?.. Konu annemdi ve merak ettiğim bir sürü şey vardı. Annemin bu adamla ne tür bir ilişkisi vardı öğrenmek istiyordum. Kapıdan içeri adım attım ve başhekimle görüşmek istediğimi söyledim. "Bahar Hanım ameliyatta. Bugün üç ameliyatı daha var. Randevunuz var mı? " dediler. Ekin'in adını kullanma hakkını bulamadım kendimde. "Beni tanıyor aslında.." diyebildim ve gösterdikleri yerde beklemeye başladım. Saatler dakikaları kovalıyordu ama gelen giden yoktu. Asistanına numaramı bıraktım ve beni kesinlikle araması gerektiğini tembihledim. Gelmişkenbir araba almak için bakınmaya karar verdim. Ama nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. Dışarı çıktığımda Boran'ı arabasının önüne yaslanmış beni beklerken buldum.  Elimi kaldırdım ve "sen burada beni mi bekledin?" derken ona doğru yürüdüm. Defne çoktan gitmişti. Kapıyı açtı ve "atla" dedi. Mahcup olarak bindim. "Nereye gidiyoruz küçük hanım?" dedi. 

KUYUDAKİ GÜN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin