BÖLÜM 9

47 6 0
                                    

Saat gece 02.00'ı gösteriyordu. Gözlerime çöken yorgunluğa direniyordum. Kapının kolunu tuttum ve yavaşça açılırken hafif gıcırdadı. Bir süre nefesimi tutarak koridorda bekledim.Üstümde Ekin'in giymem için bıraktığı pijamaları vardı. Uzun paçalarını ellerimle toparladım. Telefonumun ışığını açarken sessiz koridorda ince parmak uçlarım üzerinde ilerledim. Ekin'in köpeği bu gece dışarıdaki kulübesinde olduğu için şükrettim.Koridorda sadece karşı karşıya duran iki kapı vardı. Birinin kapısını yoklayarak açmaya çalıştım fakat kilitliydi. Diğerini yokladım ve kapı açıldı. Burası bir çalışma odasıydı. İçeriye süzülüp ardımdan kapıyı kapadım. Çekmeceleri, masanın üzerini yokladım. Ne aradığımı bilmiyordum. Masanın üzerinde Ekin'e ait olduğunu düşündüğüm çizimler ve projeler vardı. Bir çekmece kilitliydi. Karşıda duran kapaklı dolaplar üzerinde telefonumun ışığını gezdirdim. Dolapların yanına doğru yürüdüm ve açıp kapamaya başladım. Bir tanesinin içinde kasa vardı ve tabii ki şifreliydi. Aklıma gelen dört haneli rakamlar yazdım fakat hiçbiri uymadı. Birden aşağıda bir ses duydum. Ekin uyanmış olabilir miydi? Hızlı olmam gerekiyordu. Koşarak kapıya ulaştım ve sonradan odama doğru yöneldim. Kapıyı ses olmasından endişe ettiğim için kapamadım. Yatağımın içine girip hızlıca alıp verdiğim nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Aşağıdaki ayak sesleri bir süre sonra kesilmişti. Yorganı kafamdan çekip derin bir nefes alarak hafif aralık kalan kapıdan karanlık koridora baktım. Tekrar odaya girmek istiyordum ama buna cesaret edemiyordum. Ekin'e yakalanma fikri beni ürpertiyordu. Benden bir şeyler saklasa da bana evini açmıştı. Bu şekilde ikinci defa yakalanmak istemiyordum. İçimdeki merakı şimdilik susturdum. Ne aradığımı da zaten bilmiyordum.

 Birden odadaki duvar aplikleri aydınlandı. Elektrik gelmişti. İçimden derin bir oh çektim. Ekin'in siyah şifonyeri üzerinde duran gri çerçeveli fotoğraf dikkatimi çekti. Ayağa kalkarak çerçeveyi aldım ve gözlerim hafızamın raflarından bir anıyı çekip çıkardı!  Bu gülen çocuğun gözlerine baktım. Bu derin siyah gözler o zamanlar ağlıyordu ve O.. O bir valizin üstünde oturmuş ellerini dizinde birleştirmişti. 13 yaşlarında bir çocuktu tahminimce. Başı yine sağa doğru yatıktı. Gözlerinden süzülen yaşlar dudaklarından dökülüp kaldırıma damlıyordu. Şoförümüz dayımın talimatıyla o sırada eşyalarımı arabaya koyuyordu ve ben de ağlıyordum, annemden ve bu evden ayrılmak istemiyordum... Karşımda gördüğüm çocuğu hiç tanımıyordum. Kahyamız elime çok sevdiğim meyveli keklerden tutuşturmuştu beni teselli etmek istercesine. O çocuğun yanına doğru küçük adımlarımla yürümüştüm. Güneşi minik bedenimle biraz da olsa kesmiştim ve o da başını yerden kaldırıp etrafı kül edecek kadar delici bakışlarını gözlerinden yaşlar süzülürken bana çevirmişti. Küçük bir çocuğun adamca bakışlarıydı bunlar, o kadar derin ve görmüş geçirmişçesine öyle bitkin ve yorguncasına bakıyordu...Elimdeki keklerden bir tane ona uzatmıştım fakat o elimdeki keki yere savurmuştu ve "git başımdan" demişti. Uzun süre ve şaşkınlıkla ona bakakalmış ve biraz da korkmuştum. O ise delici bakışlarını benden çekmemişti. Dayım çoktan yanıma gelmiş ve beni kolumdan sürüklemeye başlamıştı. Ben ise "anne" diye feryat ediyordum. Arabaya binip uzaklaşırken geride kaldırımda parçalanmış bir kek ve valizi üstünde öfkeden ağlıyor gibi duran o çocuk kalmıştı. Anlar silik silikti ama yine de gözümün önüne geliyordu. Geçmişime dair her şeyi silmişti aklım, annemin yüzünü bile zar zor hatırlar haldeydim. Annemin ölümü üstümde büyük bir travma yaratmıştı. Şimdi ise yapboz misali bütün her şey yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyordu.Bu bakışların sahibini şimdi hatırlıyordum ve şaşkınlıkla gülümsedim. O çocuk Ekin'di. Çok kısa bir anımız vardı ama içimde bir yerlerde onu daha önce tanıyormuşum hissini şimdi idrak edebiliyordum. Onu hiç böyle içten ve parlak gülerken görmemiştim.

Ekin'i o zamanlar tanımıyordum eğer o zamanlar da bu evde oturuyorsa daha önce karşılaşmış olmalıydık ama ben onu sadece o gün hatırlıyordum. O zamanlar aşağıdaki yolda kaldırımın kenarında tek başına ağlayan bu çocuk şimdi karşımda duruyordu. Bu nasıl bir tesadüftü? Ekin'in aslında eskiden beri yakınımda bir yerlerde oluşu ona karşı kendimi daha yakın hissettirdi. İçimde onu görme isteği uyandı. Bu çalışma odasında yakalanmamdan daha tehlikeliydi diye düşündüm. Geçmişte yaşamış olduğu zorlukları merak ediyor ve bunları düşününce ona karşı bir şefkat damarlarımda dolaşıyordu. Onu görme isteğime karşı koyamadım. Aramızda değişik bir çekim gücü vardı. Onunla her göz göze gelişimde bunu hissedebiliyordum. Hatta onu uyandırıp bu anımızı tekrar tekrar sormak istiyordum. Aralık duran kapıdan koridora tekrar çıktım ve merdivenin trabzanlarından tutunarak aşağı indim. Ortada duran sehpa üzerindeki mum öncekine göre küçülmüştü. Koltuğun önünden dolanarak mumları üfledim ve söndürdüm. Dizlerimin üzerine eğildim. Ekin'in üzeri açılmıştı geniş omuzları ve uzun boyuyla kanepeye pek sığamamış gibiydi, gülümsedim... Bir elini alnına koymuştu ve kolundaki pazısı şişkindi. Diğer eli ise koltuktan sarkıyordu. Ensesinde kısalan saçlarının sadece ön tarafı hafifçe uzundu ve dalgalıydı. Göğsü yavaş nefes alıp verişleriyle kalkıp iniyordu. Kıvrımlı ve dolgun dudakları hafif aralıktı. Sivri çene hatları uyurken bile gergin gözüküyordu. Dikkatlice baktığımda oldukça yakışıklı bir yüzü vardı. Onu böyle izlerken içime yayılan sıcaklıkla kalbim daha hızlı çarpıyordu. Elimi havaya kaldırarak tenine değdirmeden yüz hatlarında gezdirdim... Bu genç adam o zamanlar ne yaşamış olabilirdi ki...Sonra bir an bana göl kenarında söyledikleri geldi aklıma. Keşke şu an olduğu gibi masum olsaydı. Peki Ekin Giray kimdi? Hayatın karanlık yüzü müydü yoksa aydınlığa açılan bir yol muydu? Sorularımın cevaplarını bulmak için benim yanımda mıydı yoksa herkes gibi karşımda mı? Karanlık onun gizlendiği maskeyse ve içinde bir yerlerde iyi biriyse benim onun hayatındaki rolüm neydi ya da bir rolüm olabilir miydi? Ben tesadüflere inanmazdım. Bu kaderdi... ve hayat onu karşıma yeniden çıkardıysa kesinlikle bir planı vardı...Tekrar içime yerleşen kaygılarla ayağa kalktım ve üzerini örttüm. Ekin uyanmadan parmak uçlarım üzerinde yukarıya doğru çıktım. Yastığa başımı gömerek  ve uzun zaman sonra yalnız bir evde uyumadığım fikriyle rahatlamış bir şekilde uykuya dalmaya çalıştım. 

KUYUDAKİ GÜN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin