Elim boş döndüğüm kulübeden dokunsalar yere yığılacakmış gibi geri geldim. Annemin arkadaşı Selim gözlerim önünde öldürülmüştü ya da yaşıyordu ama ben bunu bilmiyordum. Oraya gittiğimde ortalıkta kimse yoktu. Yerdeki kan izine kadar her şey temizlenmişti. Kulübenin içi bomboştu. Selim Bey'e ne olduğunu bilmiyordum. Yardım isteyebileceğim tek kişi Mehmet Asım'dı. Hem onun da arkadaşı olduğu için olanları bilmeye hakkı vardı. Aklımı kurcalayan durum ise "Mehmet Asım, Selim yurtdışına gitti demişti ve evlendiğini söylemişti. Selim olduğunu söyleyen kişi ise bir kaçağa benziyordu ve üstü başı eskiydi." Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Psikolojim iyice alt üst olmuştu ve şu an evde yalnız başıma olmaktan çok korkuyordum. Birilerinin ya benimle bir derdi vardı ya da annemin arkadaşı Selim bir şeylerden kaçıyordu. Nedense tam da benimle annemin ölümü hakkında bir şeyler paylaşacakken öldürülmüştü ya da başına her ne geldiyse bilmiyordum. Anneme kim neden kıymıştı onu da bilmiyordum ama o kişiyi bulursam kendi ellerimle öldüreceğime yemin edebilirdim. Ortalıkta bir şeyler döndüğünün farkındaydım en başından beri. Annemin kalp krizi geçirerek öldüğüne hiç inanamamıştım. Gözlerindeki acıyı görebilmiştim. Dayıma olanları anlatmak istiyordum ama önce her şeyden iyice emin olmalıydım. Böyle bütün gün ağlayarak bir yere varamazdım. Odama çıkıp duş alacaktım. Kapıdan içeri girmemle geri sendeleyerek bir çığlık atmam bir oldu. Odamın penceresine sabahki gördüğüme çok benzeyen maskeli biri tırmanıyordu. Bu manzara karşısında olduğum yere çivilendim. Adam beni görünce tırmanmak üzere olduğu camdan aşağı indi. Hızlıca merdivenlerden inmeye başladım, kapıya doğru koştum. Onu ne olursa olsun yakalamalıydım. Mutfaktan bir bıçak kaptım ve ormanın içine doğru koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyordu ve uzun boylu biriydi. Beni eve getiren kişi belki de şu an tam karşımda duruyordu. Benden ne istiyordu öğrenmeliydim ama ona yetişemiyordum. Aramızdaki mesafeyi giderek kapatıyordu. Ormanın içinden gürleyen sesimle arkasından bağırıyor ama onu durduramıyordum. En sonunda karanlık çam ağaçları içinde kayboldu ve ben ürkütücü ormanın içinde attığım çığlıklarla bir başıma kaldım. Gök bir karabasan gibi üstüme çökmüştü ve ağaçlar boğazıma sarılacak bir katil gibi ellerini uzatmış üstüme geliyordu sanki. Kuru otların üstünde korku içinde evime doğru koşmaya başladım.
Eve döndüğümde son zamanlarda hayatımın ne kadar karmaşık bir hâl aldığını görebiliyordum. Kaçışım kördüğüm olmuş ve karanlık bir girdapta boğulmak üzereydim. Buradan şehre taşınmak istiyordum. Ekin de gittiğine göre beni buraya bağlayan bir şey kalmamıştı annemin hatırası dışında. Ama hayatım tehlikede olabilirdi. Telefonuma baktığımda Defne ve Boran'dan yirmi dört cevapsız çağrı olduğunu gördüm ama şu an onlarla konuşmak istemiyordum. Odama bile çıkamayacak kadar yorgundum koltuğa kıvrılıp biraz uyumak istedim ama sürekli irkilerek uyanmaya devam ediyordum. Çok yalnızdım ve çok korkuyordum. Bugün yaşananlar hep gözümün önüne geliyordu ve her yeri sıkı sıkı kilitlemiş olsam da o kişinin tekrar geri dönmesinden korkuyordum. Beni görünce kaçıp gitmesi de bana ilginç gelmişti. Bana zarar verecek olsa bunu yapardı. Kafam karmakarışıktı ve yastığımın altındaki bıçak bana güven vermiyordu...
***
Koltukta iki büklüm uyuyakalmışken telefonumun çalmasıyla uyandım. Arayan Boran'dı ve artık telefonu açmam gerekiyordu. "Efendim" dedim bitkin bir ses tonuyla. "Neredesin seni çok merak ettim, evinin önündeyim." dedi. Yavaşça yerimden doğruldum ve güçsüz bacaklarımla kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açar açmaz Boran bana sarıldı. Onun sarılmasıyla gözyaşlarıma hakim olamayarak ağlamaya başladım. Boran yüzümü elleri arasına alırken "bu halin ne?" dedi endişeli bir ses tonuyla.
Ona her şeyi anlatmak istiyordum, benim için bu kadar endişelenirken belki de bunları duymayı hak ediyordu. Ya da ben bunları daha fazla içimde tutmak istemiyordum yoksa akıl sağlığımı yitirecektim. Boran beni lavaboya doğru götürürken "Nil, yüzün kireç gibi. Bu alnındaki yarada ne, noldu sana? Artık bir açıklama yap!" diye söyleniyordu ama ben cevap vermiyordum. Boran yüzümü yıkarken ben sadece gözlerimi boş bir noktaya dikmiş ve kendimi ona bırakmıştım. Suyu ayarladı ve "bir duş al, ben dışarıda seni bekleyeceğim. Sonra her şeyi konuşacağız tamam mı?" dedi. Başımla onu onayladım ve o dışarı çıkınca kendimi sıcak suyun içine bıraktım. Duştan çıkıp, saçlarımı kuruttum ve üstümü giyindim. Boran'a "hazırım" dedim. Boran odadan içeri girdiğinde yüzündeki endişe silinmemişti. Alnımdaki yaraya küçük bir yara bandı yapıştırdı. "Yalvarırım artık konuş." dedi. Ama önce şu tostu ye.
Teşekkür ederek bana getirdiği tosttan iştahsız bir şekilde küçük bir ısırık aldım ve olan biteni Boran'a anlatmaya başladım. Boran, duydukları karşısında yeşil gözlerini kocaman açmış ve bir daha kısmamıştı. Polise gitmeliyiz diyor ve odanın içinde dört dönüyordu. Notu gösterdim ve "polise gidemeyiz." dedim. "Emin misin?" diye sordu. "Evet." dedim gözlerimi kapayarak. Her şeyi öğrenmek istiyorum, riske atamam kendimi. O adamlar gerçekten tehlikeli. Neler yapabileceklerini gördüm. Evime kadar bile elini kolunu sallayarak girebiliyorlar!
Boran kararıma saygı duyduğunu belirtti ama düne dair bir sürü soru sormaya devam ediyordu. Daha sonra yanıma doğru geldi ve önümde diz çökerek ellerimi avucunun içine aldı. "Yanındayım, seni asla yalnız bırakmayacağım." dedi. "Artık burada kalamazsın, hiç güvenli değil. Benim şehirde bir evim var, ara sıra yalnız kalmak istediğimde oraya kaçıyorum. Seni oraya götüreceğim ve itiraz istemiyorum. Bu işi birlikte çözeceğiz, sana yardım edeceğim, söz veriyorum." dedi "Seni bu işe bulaştırdığım için üzgünüm ama güvenebileceğim kimse yok." diyebildim. "Saçmalamayı kes Nil, arkadaşımın yanında olmayacağım da ne yapacağım. Hadi eşyalarını toparla, seni bekliyorum aşağıda. Önce okula gideriz,çıkışta da eve geçeriz." diyerek aşağı indi. Boran aşağı inerken güç bela yerimden doğrularak şövaleme doğru yürüdüm ve üstündeki örtüyü kaldırdım. Kaldırır kaldırmaz gözlerimin buğusunda Ekin'in gülüşü bulanıklaştı. Ellerimi gamzesi üzerinde gezdirdim ve burnuma kokusu geldi. Sabırsız davranışları, gözleri kısık gülümseyişi, gerildiğinde başını sağa doğru yatırışı... Kaçırıldığım gün gözlerindeki korkuyu düşününce içimde bir yer sızladı. Ama artık veda zamanıydı. Ben çok başka bir noktaya sürüklenmiştim. Ekin ise benden çok uzağa. Ona duyduğum kızgınlık özlemlere karışıyordu ama ben içimde kopan fırtınalara rağmen sadece susuyordum ve bundan sonra hep susacaktım. Örtüyü kapattım ve hızlıca valizime bir şeyler tıkıştırarak aşağı indim. Boran valizimi alıp bagaja koydu. Evin kapısını tüm acılarımın ve korkularımın üstüne kapadım. Bir süre buradan uzaklaşmak daha iyi olacaktı. En önemlisi de artık yalnız kalmak istemiyordum.
Boran'la arabaya binerken Boran'ın gerginliği sürüyor kendince çözümler bulmaya çalışıyordu. Annemin ölümüne en az benim kadar üzülmüş gibiydi. Sanırım Boran bundan sonra benim için farklı bir yerde olacaktı. Bunu görebiliyordum. Ekin'in evinin önünden geçerken gözlerimi iyice açarak gördüğüm şeyi tekrar tekrar kontrol ettim. Boran, bendeki heyecanı fark etmişti ve "ne oldu?" diye sordu. Ben ise arabanın dikiz aynasından bakmaya devam ederken kalbim yerinden çıkacak gibiydi çünkü Ekin'in köpeği tam kapının önünde oturuyordu ve bahçe kapısı aralıktı. Yoksa?.. Hayır bu olamazdı!
Hayat ne zaman vazgeçseniz ve başka bir yola girseniz vazgeçtiğiniz şeyi tekrar karşınıza koyup hadi şimdi seçimini yap diyordu ve o seçim mutlaka birine ağır bir bedel ödetiyordu. Seçimimi yapmıştım ve ödemek zorunda olduğum bedele hazırdım. Arabayı durdurmadım. Boran'a ise "bir şey yok" dedim. Kafamı cama yasladım ve karla karışık yağan yağmuru seyrederken Ekin' in köpeğinin arabanın arkasından havlayışını duymazdan geldim. Kalbimin çarpıntısı ve hissetmediğim bacaklarım, mideme oturan ağrılı sancı...
Benim için geride kaldın Ekin Giray.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYUDAKİ GÜN IŞIĞI
Storie d'amoreHer başlangıç korkutucudur ve başladığından itibaren bitişe doğru geri sayım başlar. Başlamanın kaçınılmaz sonucudur bu. Seçimse bizimdir. Ya kaçarsın başlangıçlardan ya da dibi görmeye hazırsındır. Herkesten uzaklaşıp çiftlik evimize taşınmıştım. U...