BÖLÜM 10 "BAŞLANGIÇ"

37 5 0
                                    

Öfke içinde patika yoldan evime yürüyordum. Annemin fotoğrafını kaybettiğime inanamıyordum.

Boran neredeyse gelecekti. Kendimi hemen evin kapısından içeri attım ve odama çıktım, koşarak banyoya gelip yüzümü bol su ile yıkamaya başladım. Aynaya baktım ve yüzüme yapışan saçlarımı çektim. Hızlıca hazırlandım. Bu dönemi bir an evvel bitirmek istiyordum.

Boran arabasının kornasına bastığında  ben botlarımı çoktan giymiştim. Arabaya bindiğimde "Boran iki saattir seni arıyorum ve mesaj atıyorum neden cevap vermiyorsun?" dedi. Elimi alnıma vurarak telefonu Ekin'in portmantosunda unuttuğum geldi. Sanırım sessizde olduğu için Ekin fark etmemişti. Şu an oraya da gidemezdim. Boran'a bunu açıklayabileceğimi sanmıyordum. Boran "ne oldu?" dedi. "Şeyy duymamışım hadi gidelim, geç kaldık." diye geçiştirdim.  Başlangıç için iyi bir gün değildi ve ders dinleyecek havamda değildim. Onu bir daha görmeye tahammülüm yoktu. Belki daha sonra Defne'den rica ederdim. Ya da bilmiyordum, şimdilik düşünmek istemiyordum. 

 Boran'ın dün söyledikleri de hala kulağımdaydı. Ardımızdan gelen spor araba sinyal veriyordu ve bizimle aynı hizaya gelince film cam aralandı. Daha yakına gelince Aslı'nın arabasını tanıdım. Aslı "selam" dedi. Boran gülümsedi ve "okula mı?" dedi. Aslı "evet, bol şanslar" dedi. O anda başımı hızla çevirdim ama Aslı gaza yüklenmiş ve beni çoktan egzoz dumanına boğup gitmişti. "Bu kendini ne zannediyor?" dedim. Boran "sakin ol onun tarzı da bu" dedi. Bu sefer ona gününü göstereceğim diye tekrarladım içimden. Aslı'nın yanındaki boş koltuk dikkatimden kaçmamıştı. Ekin'e uğramış olmalıydı ama Ekin onunla gelmeyi tercih etmemişti anlaşılan.

Üniversite kapısından içeri girdiğimizde beyaz tarihi bir bina ile karşılaştım. Bahçesi oldukça güzel ve yeşildi. Üniversitenin önünden uzun büyük merdivenler uzanıyordu. Bahçede bankların üstünde öğrenciler vardı. Kimisi kitap okuyor kimisi muhabbet ediyordu. Biraz gergindim çünkü sınıf arkadaşlarım oldukça cana yakındı(!)  Boran, gerginliğimi fark etmişti. "Bazı derslerimizi ortak alacağız" dedi. Rahatla, Defne'de yanına olacak. Nedense bu beni hiç rahatlatmamıştı. Defne ,mesajıyla geç kalacağını haber vermişti. Amfiden içeri girip kendime ortalarda bir yer seçtim ve gelen gideni izlemeye başladım. Çok fazla okula gelmek zorunda kalmayacaktım. Bitirme çalışmamla ve seçime bağlı bir kaç dersime girecektim. Defne bir anda sınıfın kapısından girdi ve "üzgünüm geç kaldım." dedi. "Sorun değil" dedim. Biraz sonra danışman hocamız kapıdan içeri girdi. "Herkes proje sınıfına geçsin" diyerek duyuru yaptı. Etrafımdakiler söylene söylene "bu da nereden çıktı, ne yapacağız orada? eve gitmeyi planlıyordum!" diyerek sınıftan çıkıyordu. En son Defne'yle biz çıktık. Sınıfa girdiğimde oldukça kalabalık gözüküyordu. Arka sırada kapüşonunu başına örtmüş geniş omuzlu biri kafasını sıraya koymuş yatıyordu. Defne, "Boran' ın yanı boş oraya geçelim." dedi. Arkaya doğru yürürken geri gitmem bir oldu çünkü kapüşonlu kişi başını sıradan kaldırdığında Ekin olduğunu fark ettim. Göz göze geldik ama ben hemen ön sıralarda boş yer bakındım. Boran "Nil!" diye seslendi. En önde kimsenin oturmayı tercih etmediği kırık sıranın yanına oturarak "burası daha iyi" dedim. Ekin'le aynı sınıfta ne işim vardı? Ondan kaçarken neden hep bir araya geliyordum bilmiyordum. Defterimi ve kalemimi sıranın üstüne koydum. Sanki herkes bana  tuhaf bir şekilde bakıyormuş gibi hissediyordum. Sırtımda hissettiğim bakışları bir kenara bırakarak hocanın söylediklerine odaklandım.

 Siz son sınıflardan bir proje istiyoruz. Herkesi belli ayarlamalarla eşleştirdik. İnşaat mühendisliği öğrencileri ile mimarlar bir arada çalışacak. Çiftlik evlerinin orada yaşayan insanlar için koşullar zor olabiliyor. Onların yararına olacak bir proje tasarlamanızı istiyoruz. Devletle birlikte yürütülen bir proje. Eğer güzel bir şey ortaya çıkarsa proje uygulamaya konulacak. Genelde çiftlik evlerinde emekliye ayrılan insanlar yaşıyor. İçimden geçirdiklerimi Ekin' de düşünmüş müdür merak ediyordum. Ekin Giray, diyerek hoca arkaya doğru seslendi. Başımı arkaya doğru çeviremiyordum. Hoca " başını kaldır Giray çünkü bu proje seni de ilgilendiriyor." dedi. O tok ve çekici sesiyle " ben o projeyle ilgilenmiyorum profesör, beni es geç ." diyerek cüretkar bir cevap verdi. Hoca "bu projeyi hazırlamazsan asla geçemezsin." dedi. Sadece gülümsediğini hissedebiliyordum, hocaya cevap vermedi. Hocanın sözleri beni daha da endişelendirmişti. Birden profesör gözlerini bana çevirdi. "Üniversitemize hoş geldin Nil Atabay" gülümsemeyle hafifçe yerimde doğrularak "Teşekkürler." dedim. Bu projeye Ekin ve sen başkanlık edeceksin. "Ne.. ney anlayamadım hocam?" gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu. Sınıfta bir gürültü ve ardından kahkaha yükselmişti. Profesör devam etti: "Orada oturan iki öğrencimiz var. Onlar da sizsiniz. Arkadaşlarınıza bölge adına yardımcı olun ve gerçekten orada yaşayan biri olarak bölge adına en gerekli şeyi düşünün. Yani bu durumda ben ve Ekin projeyi yönetecektik. Hocaya şu an ne söyleyeceğimi bilemiyordum. "Ben olmasam hocam." diyebildim. Daha yeni geldim, orayı ben de çok biliyor sayılmam. Ekin'e başka biri yardımcı olsa. O sırada Boran elini kaldırdı ve" ben bu konuda Nil ile çalışabilirim profesör." dedi ve "Ekin zaten gönüllü değil." diye ekledi. Profesör, Boran'ın cümlesini bitirmesine müsaade bile etmeden "karar verildi" dedi. Ayrıca Ekin'in babası da bize bu konuda destek verecek." dedi. Ekin, "hocam çıkabilir miyim?" dedi. Sesi öfkeli ve endişeli gibiydi. Profesör, başıyla onayladı. Ekin, yanımdan rüzgar gibi geçti. Geriye kalan ardında bıraktığı kokuydu. Hoca "herkes çıkabilir." dedi. Hemen profesörün yanına gittim. "Lütfen hocam... Onunla anlaşmam mümkün değil." dedim.

KUYUDAKİ GÜN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin