EKİN GİRAY
O kadar güzeldi ki keşke farkında olsa, bana neler yapıyor bilse keşke. Karşımda ne yapacağını bilmeden beni sevmeye çalışıyor. Elini kolunu nereye koyacağını şaşırıyor ve sık sık utanıyor. Benim gibi bir adama alışması elbette kolay değil. Bense tüm soğukluğumla onun sıcak dokunuşlarını bastırıyorum. Benim olmak istiyor ve ben de tüm kalbimle onun. Ama kendimi çok fazla zorlanarak tutuyorum, bu hiç kolay olmuyor. Benden bir ay sonra belki de nefret edecek, pişman olmasını istemiyorum ama yemin ederim ki bu karanlığın ortasında beni kavramaya çalışan küçük ellerini, beni bir dağ sanıp yasladığı o küçük başını çok seviyorum. Birazdan onu öldürebilirim, belki daha sonra bilmiyorum. Ne kadar adi biri olduğumu da biliyorum ama çaresizlikten kafayı yemek üzereyim. Bir yanda annemin hayatı söz konusuyken bir yanda sevdiğim insan var, bu ikilemden birinin ve belki de benim sağ çıkmayacağım kesin. Ona ve hatta kendime yalanlar söyledim. Onun oraya geleceğini elbette biliyordum ama kapıma gelmesini beklemiyordum. Ben onu öldürmekle görevlendirilmiştim.Benden bunu nasıl isterlerdi? Babam, amcama bunu yaptırmayı başarmıştı ama ben bir insanın canına nasıl kıyardım!
Onsuz bir hayat düşünemiyorum değildi aslında. Hatta o güzel hayatına bensiz devam etmesini istiyordum. Uyurken onu izliyordum, bana her sokuluşunda canım yanmıyor adeta alev alev tutuşuyor can çekişiyordum. Benim gibi aşağılık biri onun tarafından sevilmeyi hak etmiyordu. Ona bizi mahvetmesi için bir yol gösterecektim ve bu onun da benim de son şansımızdı...
NİL ATABAY
Ekin, epey gittikten sonra ormanın içinde lüks bir villa önünde durdurdu. Gerçekten yollar o kadar kötü donmuştu ve oldukça zor gelmiştik. "Burası neresi?" dediğimde "içeri girince görürsün." diye karşılık verdi. O sırada Kerem bizi karşıladı ve atı ahıra götürdü. "Burası Keremlerin evi mi?" dedim ama elimi sıkıca tuttu ve içeri girdik. Ev çok büyüktü ve oldukça şık döşenmişti. Kimse yok gibiydi. "Burası da mı senin evin? Ne çok evin var öyle" diyerek koluna yaslanıp gülümsedim. "sayılır" dedi. Asansöre binip aşağı indik ve sonra cam kapı birden aralandı ve biz girince tekrar kapandı. İçeride yatan bir hasta vardı. Biraz daha yakınına giderken "bu kim?" diye sordum ama görür görmez beynim bu soruyu kendi cevapladı. "Selim, annemin arkadaşı Selim!" Nasıl yani ölmemiş miydi peki ya Ekin'le ne alakası vardı?" beynimde şimşekler çaktı.
"Bu da ne demek oluyor?"
Ekin siyah beresini çıkararak dağınık saçlarını düzeltti ve "onu kurtardım" dedi.
"Nasıl yani o gün orada gözümün önünde başından vuruldu ve bana önemli şeyler anlatacaktı ve ayrıca sen yurt dışında değil miydin!"
"Değildim, hiç gitmedim."
"O zaman sen....sendin dimi beni oradan çıkaran hatta o gece evime gelen.."
"Şeyy evet seni görmek istemiştim ama elime yüzüme bulaştırdım. Seni oradan çıkarmam gerekiyordu."
"Ne kadar korktum biliyor musun! Sizin bu işle ilginiz ne ve senin orada ne işin vardı?" dedim öfkeyle gözlerimi iri iri açarak.
"Onun ölüm emrini veren babamdı. Annen yaşadığı zamanlarda bizimkilerle baya uğraşmış doğal olarak çünkü ortağı olduğu şirket kaçakçıydı. Bir takım şeyler bulmuş tabi ve bunları polise götürmek istemiş ama buna ömrü yetmemiş ve ani bir kalp krizi geçirmiş."
Gözyaşlarıma engel olamayarak "annem öldürüldü." dedim.
"Tüm bildiğim bu ve kanıtları annen ona vermiş. Sanırım o da sana verecekti ama olmadı. Ben de nerede olduğunu bilmiyorum. Henüz onunla konuşma fırsatı yakalayamadım, sadece onu korumak istedim, senin için önemli olacağını düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYUDAKİ GÜN IŞIĞI
RomanceHer başlangıç korkutucudur ve başladığından itibaren bitişe doğru geri sayım başlar. Başlamanın kaçınılmaz sonucudur bu. Seçimse bizimdir. Ya kaçarsın başlangıçlardan ya da dibi görmeye hazırsındır. Herkesten uzaklaşıp çiftlik evimize taşınmıştım. U...