Elinden tutuyordum ama hala inanamıyordum bu siyah beyaz bir rüya gibiydi. Gerçekten benim miydi diye göz ucuyla bakıyordum o da omuz hizasından gözlerini gözlerime dikerek "ne oldu?" anlamında gülümsüyordu. Onun gülümsemesini gördüğüm anda gönlümün çiçeklerle dolu arka bahçeleri aralanıyordu. "Nereye gidiyoruz?" dedim. "Fark eder mi?" diye karşılık verdi. Gerçekten fark etmezdi onunla olduktan sonra. Tok sesiyle "arabama" dedi. Biraz daha yürüdükten sonra siyah jeepinin kilidini açınca ışıkları yanıp söndü. Kapımı açınca gülümseyip binerken saçımdan bir kez daha öptü. Bir elini koltuğuma koyup arka arka park yerinden çıkarken yüzünü doya doya inceliyordum...
Siyah gözleriyle yolu takip ederken bir elini direksiyondan ayırıp elimi tuttu. "sürekli elini tutmak istiyorum, tutmazsam kaybolacaksın gibi geliyor." dedi. "anlatacaklarına bağlı" diye karşılık verince siyah gözleri donuklaştı. "istemediğin şeyler duyarsan gidecek misin yani?"dedi. "gidebilirim." dedim ama o cevap vermedi. Ekin bir sitenin otoparkından içeri girdi. Burası oldukça lükstü ve harika görünüyordu. "Burada mı yaşıyorsun?" dedim. "evet, şehre gelince burada kalıyorum." dedi arabadan inerken "Eee hani Bora'nla eviniz vardı bir dakika.." dedim.
"Oraya sen orada olduğun için geldim." diye muzır bir şekilde gülümsedi.
"Sen var ya..." dedim. Saçlarını karıştırarak "Tabii kızım, seni o yapışkan herifle yalnız bırakır mıyım" dedi. Bana söyledikleri aklıma gelince yüzüm birden donuklaştı. Bunu fark eden Ekin "özür dilerim söylediklerim için sadece çok öfkelendim" dedi.
"Neyse" dedim ve yürümeye devam ettik.
En üst kata çıkarken içimden "tam da ondan beklediğim gibi" diye geçiriyordum. Daireden içeri girdiğimde tanıdık kokuyu içime çektim. Buraya geldiğimiz için aşırı geriliyordum ama yine de soramıyordum, elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırıyordum. Yüzümdeki gerginliği fark ederek kabanını koltuğun üstüne bırakıp yanıma geldi ve ellerini dizlerini üstüne koyarak benim hizama eğildi. "Gergin misin?.." dedi. Ben ise gözlerime rahat bir hava vermeye çalışarak "yook" derken "haklısın, benimle yalnız olmak seni geriyor olmalı." dedi ve dudağını üste doğru kıvırarak güldü. "Ölmek mi istiyorsun?" diye sorarken gayet ciddiydim. Havaya kalkan ellerimi geniş göğsüne bastırdı ve "sana kendimi tanıtmak istiyorum. O yüzden buraya geldik ve sana yemek yapacağım." diyerek gülümsedi ve sonra avuç içimi öptü. O mutfağa yönelirken ben de evine göz atmaya başladım. Boran'ın aksine Ekin'in evi baştan aşağı siyahtı. Koltuklar, halı, tablolar... ve camlar perdesizdi. "Neden bu kadar siyahsın?" dedim. Güldü ama cevap vermedi. Buradaki evinde de "ok ve yay" figürlü bir tablo koltuğun hemen başında asılıydı. "Okçuluğa özel ilgin falan mı var?" dedim.
"Evet, lisedeyken olimpiyatlara falan katılmıştım ama sonra bıraktım."
"Bu çok güzel, neden bıraktın?"
"Babam engel oldu. Ne kadar dirensem de onun kadar güçlü olamadım. Hala kendimce okla ilgileniyorum. Oku yaya gerdiğim zaman yeterince odaklanırsam kazanamayacağım hiçbir şeyin olamayacağını görüyorum. Ne kadar uzak olursa olsun...uzakları yakın ediyor bana. " dedi.
"Neden vücudunun belli yerlerinde ok dövmesi var peki?" dedim.
" Bunun benim için özel bir anlamı var, daha sonra söylesem olur mu?" dedi." Onu zorlamak istemediğim için bir şey demedim.
Elektro gitar mı çalıyorsun?" dedim gitarını elime alıp tellerine dokunarak. "Sana daha sonra çalarım belki" dedi. Şehrin ışıkları buradan harika görünüyordu ve uzansam yıldızları tutacak gibiydim. Ekin ikimize güzel bir levrek pişirip salata yaptı ve ben de onları camın yanındaki ahşap masaya taşıdım. Yemeğimizi sessizce yerken Ekin peçeteyle ağzını silip bana baktı. "Çok güzel olmuş." dedim. "Afiyet olsun." dedi. Siyah gözlerinden geçen derin düşünceler kalbime saplanıyordu. Ağzından çıkacak olan kelimeler şu kapıdan çıkıp gitmeme sebep olmasın diye dua ediyordum. Ben de yemeğimi bitirince Ekin "gel koltuğa oturalım" dedi. Ben oturunca o da önümdeki sehpaya oturdu. "Sana yalan söyledim." deyince gözlerimi kısarak arkama doğru yaslandım. Ellerimi iki dizinin arasına aldı ve siyah gözlerindeki kararlılıkla konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYUDAKİ GÜN IŞIĞI
RomanceHer başlangıç korkutucudur ve başladığından itibaren bitişe doğru geri sayım başlar. Başlamanın kaçınılmaz sonucudur bu. Seçimse bizimdir. Ya kaçarsın başlangıçlardan ya da dibi görmeye hazırsındır. Herkesten uzaklaşıp çiftlik evimize taşınmıştım. U...