Sabahtan beri odamdan çıkmayı reddediyordum. Annem kapıma dayanmış tehditler yağdırıyordu. Babam ise salondan yüksek ses ile kükrüyordu. Istemiyordum. Aklımda hala "O adamın oğluyla evleneceksin" sözleri geçiyordu. Ben ise buna karşıydım. Daha tanımıyordum onu bile. Kim olduğunu, mesleğini, kişiliğini bilmiyordum. Ailem zaten benim için karar vermeyi herzaman sevmiştir. Sırf şirketin CEO su olayım diye ticaret ve meslek lisesine yazdırmışlardı beni. Ama ben avukat olmak istiyordum. İçimde hala bu hayalimin ufak bir parçası vardı.
Sonunda gürültüden bikip odamdan çıktım. Salona koşar adımlarla gittim ve babamın karşısına geçtim. "Baba, yıllardır ne istediyseniz yaptım. İstediğiniz okullardan mezun oldum. Şirkette çalışmamı istediniz, çalıştım. İstemediğim herşeyi şimdiye kadar yaptırdınız bana. Sustum, annem ve babam istedilerse bir hayır vardır dedim ve yaptım. Ama bu son isteğiniz sineye çekilecek şekilden değil. Senin yaptığın hatanın neden ceremesini ben çekmek zorundayım? Suçum neydi? Her isteğini yerine getirmek mi? Yoksa herşeye sessiz kalmak mı?" Babam istifini bozmadı ve o mavi gözlerini bana dikti. Tam konuşacakken bir "of" çekip susmaya karar verdi. "Neden cevap vermiyorsun", dedim kısık sesimle. Babam bu sefer ayağa kalktı. "Başka seçeneğim var mı zannediyorsun?", dedikten sonra gözlerimin içine tekrardan baktı. "Evleniyorsun. Itiraz istemiyorum" İnanamıyordum. Hala istemediğimi dile getirdikçe dediğimin tersini yapıyordu. "Senin için demesi kolay!" Ilk defa babama karşı sesimi yükselmiştim. Babam büyük bir öfkeyle sert bir tokat atmıştı. Bir elimle kızaran yanağımı tutarken odama koştum ve diğer elimle kapımı kilitledim. Ne yapacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. Sadece bu olanların bir kabus olduğunun farkina varmak istiyordum ama olanlar gerçekti. Sinirim okadar bozulmuştu ki yüzümü yastığıma gömdüm ve ağlamaya başladım. Keşke yanımda en iyi arkadaşım Banu olsaydı. Zaten onunla da uzun zamandır görüşemiyorduk. Ailesi onu Kanada ya daha iyi bir eğitim alsın diye göndermişti. O günden beri görüşemiyorduk.
Zaman su gibi akıp geçmişti ve saat gece yarısı 12 ye gelmişti. Odamdan çıktım ve lavaboya gittim yüzümü soğuk su ile yıkadım. Aynadan kendime bakmaya başladım. Ağlamaktan gözlerim kızarmıştı ve şişmişti. Günlerdir bir şeyler yiyip içmediğimden rengim bembeyaz olmuştu. "Acaba ne yapmalıyım" diye düşüncelere kapılıyordum. Babam onlardan yüksek miktarda borç almakta hata yapmıştı. Şirket okadar kötü durumdaydı ki borcu ödemek şimdilik imkansızdı bizim için. Bu yüzden de babamın borç aldığı şirketin sahibi eğer beni kendi çocuğuyla evlendirirse ödendi olarak sayacağını söylediğinden ailem beni zorla o adamın oğluyla evlendireceklerdi. Düşüncesi bile kanımı donduruyorken gerçeğini cidden hiç de yaşamak istemiyordum. Kendimi düşüncelerden alıkoymak için telefonumu açtım ve şarkı dinlemeye başladım. Şarkı dinlemek beni herzaman rahatlatıyordu. Bir şarkı, iki şarkı, üç şarkı derken gözlerime bir ağırlık çöktü ve uyuya kaldım.
Sabah uyandığımda annemin başımda beklediğini fark ettim. Hay aksi! Gece kapıyı kilitlemeyi unutmuştum. "Gizem, kahvaltıdan sonra süslü birşeyler giyin ve hafif makyaj yap." Annemin böyle bir şey demesine şaşırmıştım. "Neye borçluyuz? Parti mi var?" Annem bir şey demeden yanıma oturdu. "Damat gelecek bugün. Perişan çıkma karşısına" Damat nerden çıktı? Sevmediğim, tanımadığım hatta şimdiye kadar var olduğunu bile bilmediğim bir insandi o. "Şu kim olduğu belirsiz kişiye damat deme." Bana keskin bakışları atmıştı annem. "Zaten odamdan çıkmayı planlamıyorum." Bunu duyduktan sonra annem saçımdan sıkıca tuttu. "Bak kızım, eğer dediklerimize uymazsan seni gebertirim anladın mi??" Bir de bu eksikti. Annem beni tehdit ediyordu. Açıkçası korkmuyordum ama annemin gözü döndüğü zaman heryeri dağıtmayı çok iyi beceriyordu. "Öldürebilirsin beni." Bu sefer annem saçımı daha sert tuttu ve daha sert çekti. Tamam manasında başımı salladım ve dolabımdan şık bir elbise çıkardım. Saçımı yaptıktan sonra eyeliner çektim ve biraz da parlatıcı sürdüm. Hazırlamayı bitirdiğimde kapı çalmıştı ve "kocam" olacak daha kim olduğunu bile bilmediğim kişi gelmişti.
Odadan çıktım ve misafire "hoşgeldin" demek için salona gittim. "Hoşgeldin, ben Gizem", dedikten sonra sessizcene koltuğa oturdum. Beni baştan aşağıya süzdükten sonra "Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Yiğit" Yiğit oldukça seri duruyordu. Biraz etrafdaki eşyaları süzdü. Annem ise sessizliği bozmam için bana işaretlerde bulunuyordu. "Ş-şeyy..." Ne diyebileceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Yiğit bir kaşını kaldırarak "Şey?" dedi. Yutkundum. Akıttığım soğuk teri oldukça iyi hissedebiliyordum. "Bir şeyler içmek ister misin?" Sesini çıkarmadı, ama sonra o koyu kahverengi gözlerini bana dikti. "Acaba baş başa konuşma imkanımız var mı?" Ben daha cevap vermeden annem ve babam salondan çıkmışlardı. O ise ayağa kalktı ve salonun kapısını kapattı. "Bak kızım, annene mi zırlıyorsun babana mı beni ilgilenrimez ama şu evlilik saçmalığını iptal ettirmek için elinden geleni yapıyorsun anladın mı?" Bütün manyaklar da beni bulur zaten. "Ben bunu denemedim mi zannediyorsun?? Karşılığını da en güzel şekilde aldım...." Bu cevaba kendisi çok köpürmüştü. Kolumu sıkıca tuttu ve beni çalkalamaya başladı. "Umrumda değil anladın mı? Hayatımı senin gibi değersiz bir kızla mahvetmek istemiyorum" Ani bir hareketle kolumu onun elinden kurtardım. "Seni anlıyorum, istemiyorsun. Sana da zor geliyordur elbette. Ama ne olur karşındakini de bir düşün..." Salonda sessizlik hakimdi. "Müsadenle", dedikten sonra ayağa kalktım ve salondan çıktım. Çıkar çıkmaz annemle babam bana dogru geldiler. "Ne konuştunuz?" Hiç bir şeye cevap vermek istemiyordum. Bu yüzden sessizcene odama gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Karısı #Wattys2019
RomanceAilesi tarafından zorla Yiğit ile evlenmişti Gizem. İlk başlarda bu olayı kabus gibi görsede sonradan hayatında başına gelebilecek olan en iyi şey olduğunu anlıyor.