İlk görev

1.3K 51 0
                                    

Sabah uyandığımda garipsediğim bir olay olmuştu. Sabah kalktığımızda Yiğit bana sarılarak "Günaydın" demişti. Hala onun benden hoşlandığına inanamıyordum. Mutfakta kahvaltıyı hazırlarken istemesemde bu konuyu defalarca aklıma getirdim. Ama ne yapabilirdim ki insan kolay kolay inanamıyor işte. Aptal aptal gülerken yanaklarım kızarıyordu. Beni şaşırtsada farkına varmadan mutlu ediyordu. Kendime gelmek için kafami salladım ve işime devam ettim. Salata için sebzeleri doğrarken aniden onun dedikleri aklıma pat diye geldi. Aptal gibi gülerken elimden gelen hafif acıyı hissettim. "Ah!" Kahretsin!! Elimi kestim. Tezgahdaki kağıt havluyu parmağıma bastırıp banyoya gittim. "Eline n'oldu?" Yiğit yanıma yaklaştı ve elime baktı. "Önemli değil, ufak bir mutfak kazası. " Yiğit banyodan yara bandını aldı ve parmağımı sardı. "Dikkat et kendine." "Y-yiğit..." Yanaklarım kızarmaktan alev alıyordu resmen. Yanaklarımı gören Yiğit keyifli bir kahkaha attı. Mutfaktaki yangın alarmı imdadıma yetişmişti resmen. Ikimiz de mutfağa doğru koştuk. Haşlamak için tencereye koyduğum yumurtalar yanmıştı. "Bence biz ölmeden dışarıda yiyelim. bugün" Bir kaşını kaldırarak Yiğit bana baktı. "Ziyan oldu yumurtalar..tamam üzerimi giyiniyorum ben."

Kahvaltıdan sonra beraber işe gitmiştik. Zülfikar bey bizden önce gelmiş bir şekilde bizi bekliyordu. "Baba hayırdır? Herşey yolunda mı?" Yigit oldukça endişelenmişti. "Şimdilik yolunda oğlum. Size bir görev vermek için geldim. Önemli bir husus hakkında." Zülfikar bey önümüze bir dosya koydu. "Burda resmi olan kişiyi bulun. Bakalım neler ötecek." Yiğit fotoğraflara bütün dikkati ile baktı. "Bu Engin değil mi? Bizim çetenin eski üyesi?" Zülfikar bey oğlunun cevabını başını sallayarak cevapladı. "Bizim bilgilerimizi sızdırıyormuş şu son günlerde. Eğer düşmanlarımızı kendi arkasına alırsa taht savaşı için buraya geri gelebilir." Olayı pek anlamasamda dikkatle dinliyordum. "Baba, sen Gizem ile burada dur. Ben hallederim." Yiğit gidecekken onun kolundan tuttum. "Beraber gidiyoruz. İtirazlarını duymak istemiyorum." Yiğit elimi kolundan çekti. "Tehlikeli birisinden bahsediyoruz Gizem-" O sıra lafını böldüm. "Bu yüzden ben de seninle geliyorum Yiğit. Iki kişi olmamız tek kişi olmandan daha iyidir." Yiğit istemsizce beni de yanında götürdü. Harabe bir kulübeye gelmiştik. Yiğit sessiz ol manasında işaret verdikten sonra silahını eline aldı.

Kalbim sanki son atışlarını atıyormuş gibi hızlanmaya başladı. Nefesim kesiliyordu. Aniden Yiğitin arkasından siyah bir gölge belirdi. "Yiğit!" Feryadım gecikmişti. Silahin sesi beni irkiltmişti. Yiğit ise kanlar içerisinde yerdeydi. Gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Engin silahını bana doğrulttu. "Yenisin galiba, yüzün yabancı geldi." Engin yerde yatan Yiğite baktı. "Patronun için mi üzülüyorsun? Endişelenme, seni de onun yanına göndereceğim." Bu böyle bitmemeliydi. Kendimi yenilgiye bu kadar kolay teslim etmemeliydim. İnanıyordum, bunun üstesinden gelebileceğime. Elimi silahıma götürdüm ve silahımı çıkardım. Engine doğrulttum. "Istersen benim yerime sen git ne dersin? Sen daha çok seversin o ortamı." Engin için bir beklenmedik cevaptı bu. Bıyık altı güldükten sonra silahını Yiğite doğrulttu. "Aslında hayatta kalma şansı var, şimdi vurursam ölür." Neye karar vermeliydim bilemiyordum. Yiğit, umarım canın fazla acımıyordur, umarım burdan sağ salim çıkarsın. "Hadi ikimizi öldürdün, eline ne geçecek? O çetedeki insanların aniden senin emirlerini yerine getirmelerini mi? Neden taşıyamayacağın bir yükün peşindesin? Yaptığına aptallıktan başka bir şey denmez." Şans eseri Enginin boş bir anını yakaladım ve ona ateş ettim. Kurşun nereye saplandı bilemedim ama ilk işim Yiğit ile ilgilenmekti. Elimle onun başını hafifçe kaldırdım. Yaranın verdiği zarardan kan tükürüyordu. "Birazcık daha dayan. Canın çok yanıyor biliyorum ama dayanmalısın." Yiğitin konuşmaya dermanı yoktu. Dolu gözlerle bana baktı. O kadar uzun baktı ki sanki son kez bana bakıyordu. O bakışlarda bir vedanın izleri vardı. Yağmur damlası gibi süzülen gözyaşlarına baktım uzun uzun. Belki konuşamadık ama kalplerimizden neler geçtiğini ikimiz de biliyorduk. Elimi yaranın üzerine koydum ve kanamayı yavaşlatmak için bastırdım. "Ambulans yolda, birazdan gelirler." Yigit6 elini kaldırdı ve yanağıma koydu. "Elveda" Dudaklarından sadece bu kelime dökülmüştü. Duyduklarıma inanamıyordum.

"YİĞİT!!!!" Yiğitin uyanması için bin defa yalvardım. Belki beni duyuyordur diye her şeyi söyledim. Yiğitten bir tepki yoktu. Ambulans gelir gelmez Yiğit ile beraber hastaneye gittik. Orda onu ameliyata aldılar. Hastane koridorunda gözyaşları içerisinde beklerken kayınvalidem ve kayınbabam geldiler. Söyleyecek tek bir kelimem dahi yoktu. Ne deseydim? Özür dilerim, yapmam gerektiği gibi yapmadım mı deseydim? Birden gözlerim karardı ve kendimi dizlerimin üzerinde buldum. Kayınvalidem bütün endişesiyle yanıma geldi ve ayağa kalkmam için yardim6 etti. "Hepsi benim hatam." Ağzımdan sadece bunlar çıkabilmişti.

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Koluma takılan serum iğnesine uzun bir süre baktım. Kayınvalidem iceriye6 girdi. "Uyandın mı kızım? " Evet manasında başımı salladım. "Yiğit uyandı mı? O nasıl?" Kayınvalidem gözünden akan yaşı sildi "O iyi olacak. Ben oğlumu tanırım, kalbini söksen bile yaşamanın bir yolunu bulur o." O bile umudunu kaybediyordu zaman geçtikçe. Doktordan aldığım bilgilere göre 2 gündür uyuyormuşum, yüksek ateş de bununla beraber gelmişti. Serum iğnesini kolumdan çıkardım ve Yiğitin yattığı odanın önünde durdum. Acaba içeriye girmemin bir yolu var mıdır?" Doktorun ofisine gittim ve sadece bir defaya mahsus izin verilmişti. Ağır adımlarla odaya girdim ve gözyaşlarımı salıverdim. Yiğitin başucuna gelince yere diz çöktüm ve yalvarmaya başladım. "Yiğit, yalvarıyorum uyan. Annen için, baban için uyan. Benim için uyan. Sen burada uyanacağından emin olamadığın bir uykudayken hayat bize zor geliyor. Hala gözümün önünden gitmiyor çırpınışın. Ne olur bu yapayalnız kızı tek başına bırakma olur mu? Ben senin varlığına çoktan alışmışım yokluğuna nasıl alışayım? Sen benim ailem oldun, herşeyim oldun. İnsan hayatından bu kadar çabuk vazgeçer mi? Biliyor musun? Kulağımdan hala o 'elveda' deyişin gitmiyor. Bazen iyi olacağına dair umut veriyorum kendime, sonra o an canlanıyor aklımda.... Senin sesini o kadar çok özledim ki bilemezsin." Doktor kapının önünde çıkmam için işaret etti. Son kez Yiğitin elinden tuttum. Belki uyamır umuduyla. Belki "Gizem, ben uyandım" demesi umuduyla. Ama o uyanmadı, gördüğü rüya bu kadar mı güzel di de uyanmak istemedi? Acaba rüya da olduğunun farkında değil mi hala? Ey sevdiğim, ben perişan iken neden yanımda değilsin?

Mafya Karısı #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin