Sabah burnuma gelen yanık kokusu yüzünden adeta yatağımdan fırladım. Daha gözümü doğru düzgün açmamışken mutfağa doğru koştum. Mutfaktaki manzara yüreğimi ağzıma getirecek kadar korkunçtu. Krep hamuru bulaşmış bir tezgah ve lavabo, sapı kırılmış bir krep tavası, fırında alev almış kruvasanlar ve yere dökülen yarım paket un. Kruvasanları alıp lavaboya döktüm ve sönmeleri için suyu açtım. Söndürdükten sonra tezgahı sildim ve yere dökülen unu süpürdüm. Bu işleri yaparken Yiğit girdi eve, sanırım dışarıya çıkmıştı. "Günaydın hayatım!" Aman Allahım bu kaosun arasında bu pozitif enerjisine inanamıyordum. Elindeki poşetten bir krep tavası çıkardı. "Ya, tava kırıldı da. Ben de yenisini almaya gittim.... birşey mi yandı?" Bunu fark etmen ne güzel. "Az kalsın ev yanıyordu.", parmağımla yanan kruvasanları gösterdim. Yiğit telaşlanarak tavayı elinden bıraktı ve kruvasanlara baktı. "Şaka yapmıyorsun değil mi?" O masum bakışı beni güldürmüştü. "Hayatım, kahvaltı işini bana bırak. Yoksa yarın evimiz diye birşey olmayacak." Dediklerim Yiğitin moralini bozduğu halde gülmeme engel olamamıştım. "Aman hemen dalga geç. Yemek konusunda siz kadınlar biz erkeklerden bir adım öndesiniz diye dalga geç."
Kahvaltıyı hazırladıktan sonra Yiğit ile yemek masasına oturduk. Ben ise Maşuk gibi Aşığıma bakıyordum. O mavi gözleri okadar güzeldi ki o gözlere uzun uzun bakmak istedim. O gözlerde koskocaman bir dünya vardı. Ve o dünyaya girebilen tek kişi bendim. O mavinin her tonuna dokunabilen, o tonları hissedebilen tek bendim. Onu seyrettiğimi fark eden Yiğit gözlerini benim gözlerime dikti. Istemsizce bir tebessüm belirdi yüzümde. Yigit bu bakışlarıma bir anlam verememişti. Ama sanki cevabı gözlerimde yazıyormuş gibi gözlerime baktı. Uzun uzun. Sanki birbirimize son kez bakıyormuşuz gibi baktık. Sanki o an geçtikten sonra sonsuza kadar kör olacakmışız gibi baktık birbirimize. "Lütfen, sana bakmama biraz daha izin ver." Bu sözler ağzımdan nasıl çıktı hiç bir fikrim yoktu. Yiğit ise şaşkınca bana bu soruyu sordu. "Yüzümü aklına mı kazımaya çalışıyorsun?" Doğrusunu söylemek gerekirse bunu biraz alaylı bir ses tonuyla söylemişti. Ama ben yinede istifimi bozmadım. "Hayır, bu senin gözlerini, senin tebessümünü, senin yüzünü görmediğim günlerin telafisi." Yiğitin yüzünde bir tebessüm belirdi. "Bana bakmaya devam edersen yakında nazar değdireceksin bu karizmatik kocana." Ikimiz birbirimize bakarak kahkaha atmaya başladık.
Kahvaltıdan saatler sonra göreve çıkmak için evden ayrıldık. Ben yine herzamanki gibi siyah kombinasyonumu giydikten sonra saçımı balık sırtı ördüm. Saçlarım iyicene uzamıştı, kalçama kadar geliyorlardi. Hazırlandıktan sonra salona gittim ve sehpanın üzerinde duran tabancamı aldım. Yiğit beni görür görmez ayağa kalktı. "Olmuş mu?" Yiğit evet manasında başını salladı. "Lara Croft gibi olmuşsun. Bu durumda ben Kurtis Trent mi oluyorum?"
Gizem: Olamazsın çünkü Kurtis ortadan kayboluyor.
Yiğit: Yoksa sen de mi Tomb Raider oynadın?
Gizem: O ne ki? Sen oyunun adını söyle ben sana her detayını vereyim.
Yiğit: Önceden bahsetseydin oyun konsolu alırdım.
Gizem: Hiç sordun mu ki?
Yiğit: En kısa zamanda oyun konsolu ve oyunlar alalım.
Gizem: Olur.
15 dakika sonra binaya varmıştık ve içerisi tam bir karmaşaydı. Silahımı elime alıp içeriye girdim. Yerde adamlarımız baygın yatıyordu ve eşyalar kırılmış, parçalanmış haldeydi. Kapının önünde ise bir not vardi. "Bu ilk ziyaretim olmayacak -Kartal" Endişe ile Yiğit'in gözlerine baktım. Yiğit büyük bir öfke ile ofisine gitti. O an çok kararlıydım. Bu kâbusu ancak ben bitirebilirdim.
Hava karardıktan sonra depoya gittim ve ordan üzerime kurşun geçirmez kıyafetlerimj giydim ve yanıma yedek mermiler aldım. Yiğite yakalanmadan binadan ayrıldım ve Kartalın villasına gittim. Kapıyı bana Kartal açmıştı. O herzamanki tiksindirici ifade vardı yüzünde.
Kartal: Demek ki sen geldin..
Gizem: Benimle beraber sonun da geldi.
Kartal: Öyle mi?
Etrafımı Kartalın adamları sarmıştı. Isşe olayın en zor tarafındaydım. Neredeyse 15 kişi etrafimda bir daire oluşturdu. Çatıda ise 5 keskin nişancı vardı. "Çok sert oynuyorsun, 1 kişiye karşı 21 kişi. Sence bu adil mi? Affet beni, senin gibi bir karaktersize adaleti sorduğum için." Kartal hic bozuntuya vermedi. "Kartal, dünyayı arkana alsan bile beni durduramayacaksın." Kartal kemerindeki tabancasini çıkardı ve bana doğrulttu. "Öyle mi?" Üç adım Kartala doğru yaklaştım. Kartala ani bir saldırıda bulunarak onun sersemlemesinden faydalanip silahını elinden aldım ve bir elimle Kartalı boğazından tutarak diger elimle ise başına silah doğrulttum. "Adamlarına söyle, geri çekilsinler" Isteğimin üzerine Kartal adamlarını geri çekti. Bunun üzerine ben Kartalı evin içerisine çektim ve kapıyı kapatıp kilitledim. Evde kimsenin olmadığından emin olduktan sonra Kartalı köşeye ittim ve acısından inleyene kadar tekmeledim onu. "Senin ölmene izin vermeyeceğim. Bana köpek gibi yalvaracaksın ama seni dinlemeyeceğim ben. BANA YAŞATTIKLARINI YAŞAYANA KADAR ACI ÇEKECEKSIN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!"
Kartal: B-bak konuşarak halledebiliriz.
Gizem: Ama ben konuşmayı istemiyorum.
Kartalı iki yakasından tutarak ayağa kaldırdım ve suratına bir yumruk attım. Tam yumruklamaya devam edecekken telefonum çaldı. Arayan Yiğitti.
Gizem: Alo?
Yiğit: Kızım senin Kartalın yanında ne işin var???
Gizem: Saçmalama-
Yiğit: GPS den nerde olduğunu görebiliyorum Gizem. Biz gelene kadar çılgınca bir şey yapma sakın.
Gizem: Kusura bakma Yiğit.
Telefonu aldım ve yere fırlattım. Kırıldığından emin olmak için defalarca botumun topugu ile ezdim. Sonra Kartalı yakasından tuttuğum gibi onu garaja sürükledim. Garajda bulduğum benzin şişelerini etrafa boşalttım ve Kartalın ellerini ve ayaklarını zincir ile bağladım. Adeta benzinle bir cember oluşturmuştum Kartalın etrafında. "Hatırladın mı? Bana da yapmıştın bunu." Cebimden bir çakmak çıkardım. O sırada Kartal bana yalvarmaya başladı. "G-gizem n'olur affet beni. Sana yaptıklarımdan dolayı pişmanım, yemin ederim." Merhametimden faydalanmaya çalışıyordu. "Pişman olmakta gecikmedin mi?" Çakmağı yakar yakmaz yere fırlattım ve hazırladığım benzin çemberi bir ateş çemberine dönüşmüştü. "Bakalım kendini kurtarabilecek misin?" Garajın kapısını kilitledikten sonra villadan çıktım. Çıkar çıkmaz Yiğit ve adamları ile karşılaştım.
Yiğit: Bu duman ne? Içeride neler oluyor?
Gizem: Bazı virüsler vardır ki, onları yakmadığın sürece yok olmazlar.
Yiğit: Sen kafayı mı yedin Gizem?! Ya içeriden sağ salim çıkamasaydın??
Gizem: Ölümü göze alaraktan geldim ben buraya
Yiğit: Iyi misin?
Gizem: Iyiyim.
Yiğit: Kuralları çiğnendiğinin farkındasındır umarım. Konseyden habersiz böyle bir kişiyi öldürdün.
Gizem: Öldürmedim, yaşıyor hâlâ. Ben nasıl kurtulduysam o da kurtulacak. Merak etme, konseye haber verdim birazdan burda olurlar. Kartalı almak için gelecekler.
Tam o sırada konsey üyeleri geldiler ve içlerinden 8 kişi garaj kapısını kırarak içeriye girdiler. Yangın tüpü ile ateşi söndürdükten sonra Kartalı alıp gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Karısı #Wattys2019
RomanceAilesi tarafından zorla Yiğit ile evlenmişti Gizem. İlk başlarda bu olayı kabus gibi görsede sonradan hayatında başına gelebilecek olan en iyi şey olduğunu anlıyor.