Tehlikeli dakikalar

1.3K 45 3
                                    

Yiğitin durumunu öğrenen düşmanlar bizim çeteyi ele geçirmek için planlar üstüne planlar yapıyorlardı. Aralarında bizim için casusluk yapanlar bize her an sıcak haberleri veriyorlardı. Bu gece büyük savaş başlayacaktı. Hepimiz silahlarımızı kuşanmış bir şekilde nöbet tutuyorduk. Korkudan titriyordum ve bu hiç de iyi değildi. Bu gece oldukça cesur ve korkusuz olmam gerekiyordu. Binaya atılan sis bombası savaşın başladığının habercisiydi. Boynumuza taktığımız bezleri ağzımıza tutarak etrafa bakındık. Her köşeden çıkabilirdiler. "Dikkat edin!" Herkes binanın diğer yerlerine dağılmıştı. Ben ise tek başıma avluda bekliyordum. Ortam çok sessizdi. O kadar sessizdi ki kendi nefes alışımı bile duyabiliyordum. "Tamam, birazdan burda olurlar.", diyerekten kendimi büyük kapışmaya hazırlıyordum. Aniden gelen adım sesleri beni ürpertmişti biraz. "Orda birileri var sanki?" Dalgayla uğraşacak bir halde değildim. "Kimsen çık karşıma." Sisin arasından uzun boylu birisi çıktı. Silahımı ona doğrulttum. "Kimsin?" Piskopatca bir gülüş atarak baştan aşağıya beni süzdü. "Böyle şirin bir kızın eline silah yakışmıyor ama." Bu sözler tetiği çekmem için yetmişti. "Birincisi bu şirin kız evli, ikincisi canına susamıyorsan sana gitmen için ikinci bir şans veriyorum." Havaya ateş ettim. "Düşünmen için 3 saniyen var." Her saniye için tavana ateş ettim. "Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun? Hangi cürretle? HADDINI BIL!!" Üzerime yürümüştü. O an onun kolundan çekip ensesinden tuttum. Kafasını duvara defalarca vurduktan sonra onu duvara doğru ittim. O an 3 kişi etrafımı sardı. Benimle uğraşan o uzun boylu çocuk ayağa kalktı ve ağzından akan kanı yere tükürdü. "Şimdi kapana kısıldın güzelim." Sinirlendikçe sinirleniyordum. "Kelimelerine dikkat et, ölüm fermanının yazılmasına sebeb olabilir." Piskopat imasıyla gülerken derin bir nefes aldı. "Farkında mısın? Sadece biz variz. 1 karşı 4 kişi " "Ne olmuş? Sayınıza değil marifetinize bakın. Görüntüm sizi yanıltmasın. " Elimdeki silahlarla dördünü de yaralamayı başarmıştım. Diğerlerine yardım etmek için arkami döndügümde içlerinden biri sağ koluma ateş etti. Kurşunun bedenime girişi öyle yakmıştı ki canımı, olduğum yerde kalmıştım dakikalarca. Elimle kanayan yaramı tutarken yine de onlara yardım etmekten vazgeçmemiştim. "Millet, PLAN B yi uyguluyoruz. Herkes hazır olsun." Hepimiz aniden binadan çıktık ve güvenlik sistemini hackleyerek bütün binanın kapılarını ve pencerelerini kilitledik. Herkes elindeki patlayıcı bombaları binaya attı ve birkaç molotof kokteyli de eşlik etti planımıza. 

Üzerimdeki tozu silkelerken kolum aklıma geldi tekrardan. Cebimde bulunan bez ile yarayı sardım. Diğerleri de tıpkı benim gibi kendi canlarıyla uğraşıyorlardı. Ambulans üzerine ambulans geliyordu. Ben ise binanın yıkılışını seyrediyordum. Ali geldi yanıma ve oturdu. "Gizem hanım, iyi misiniz?" Evet manasında başımı salladım. "Yaralandınız mı?" Sargı bezimi açtım ve yarayı gösterdim. "Ambulansla gidin siz, biz sonra tedavi edilsekte olur." Hayır manasında başımı salladım. "Siz bana emanetsiniz. Ben iyiyim." Ali beni ayağa kaldırdıktan sonra ambulansa götürdü beni. "Asıl siz bize emanetsiniz Gizem hanım." Ambulans ile hastaneye gittik. Orda tedavi edildikten sonra Yiğitin yanına gittim. Hala uyanmamıştı. "Yiğit, ben geldim." Onun bu halini görmek beni perişan ediyordu. Zaman makinem olsaydı o ana döner onun yerine benim vurulmam için herşeyi yapardım. "Uyanman için daha ne yapmalıyım?" Sesim titriyordu. Gözyaşlarım akmasın diye tavana bakıyordum. "Ben uyandım Gizem, artık ağlama." Hayal mi görüyordum yoksa bu gerçek miydi? Gözyaşlarına boğularak Yiğitin yanına yaklaştım. "Nasılsın? Bir ağrın var mı?" Yiğit kolumu tutarak "Koluna ne oldu?" dedi. Elini kolumdan çektim. "Şuan önemli olan sensin Yiğit. Ben doktoru çağırıp geliyorum hemen." 

Doktorlar geldikten sonra Yiğiti muayene etmeye başladılar. Bir kaç testten sonra Yiğit hastaneden ayrılmak için bir kaç sözleşme imzaladı. Eşyalarını topladıktan sonra eve gittik. Kayınvalidem ve kayınbabam Yiğiti görmeye geldiklerinde baya endişeliydiler. Onun iyi olduğunu öğrendikten sonra rahat bir nefes alarak evden ayrıldılar. "Şimdi anlat bakalım Gizem. Koluna ne oldu?" 

Gizem: Sen hastanedeyken düşmanlar bunu fırsat bilip saldırılarda bulundular.

Yiğit: Eee?

Gizem: Ne eesi? Öylece durup 'ne haliniz varsa görün' mü deseydim?

Yiğit: Onlar başlarının çaresine bakardı. 

Gizem: Bu arada binamızı imha ettik, yenisi lazım.

Yiğit: Onu nasıl becerdiniz?

Gizem: PLAN B ye göre hareket etmek zorunda kaldık. Yani düşmanları içeriye hapsedip binayı imha ettik. 

Yiğit: Iyi yapmışsınız. Sen dert etme yeni bir yer buluruz. Olmazsa binayı tekrardan inşa ederiz oraya.

Gizem: Öyle yaparız olmazsa.

Yiğit: Ne zaman oldu bu olay?

Gizem: İki saat önce.

Yiğit: Çok profesyonelsiniz Gizem hanım.

Gizem: Estağfurullah Yiğit bey.

Zaman su gibi geçip gitmişti ve Yiğit uyumak için odaya gitti. Ben ise kağıt işleriyle uğraşıyordum. Göz kapaklarım ağırlaşmıştı ve uyuklamaya başladım. "En iyisi kahve içeyim" dedikten sonra mutfağa gidip kendime bir fincan kahve yaptım. Kahvemden yudumlayarak yapmam gereken işlerle uğraştım. Banyodan gelen tıkırtılar dikkatimi dağıtmıştı. "Yiğit mi uyandı?" Etrafımdaki kağıtları sehpaya koyup banyoya doğru gittim. "Yiğit, uyandın mı?" Cevap gelmemişti. Banyonun kapısı açıktı. "Yiğit???" Yiğit beti benzi atmış bir şekilde banyodan çıktı. Oldukça halsizdi ve buz gibi terliyordu. "Yiğit? Istifra mi ettin yoksa?" Yiğit cevap veremeyecek kadar kötü durumdaydı. Yigitin3 koluna girdim ve onu yatak odasına götürdüm. Onu yatağa yaptırdıktan sonra mutfağa gittim ve sirke ile bez aldım. Sirkeli bezi alnına koyduktan sonra ecza dolabından termometreyi getirdim ve ateşini ölçtüm. 40 derece ateşi vardı. "Yiğit, kalk hastaneye gidiyoruz." Yiğit kolumdan tuttu. "Gerek yok, iyiyim." "Hastaneye gitmelisin." Yiğiti yataktan kaldırıp arabaya götürdüm. "Evde durmam daha iyi. Gizem, düşmanlar eve dahi saldırabilirler." Arabaya bindim ve arabayı çalıştırdım. "Sanki bu halin benim işime yarayacak Yiğit i? Parmağını kaldıracak dermanın bile yok. Bunun üzerine yaralanırsan tahtalı köye biletini almış olursun." Yiğit emniyet kemerini çıkardı ve arabadan indi. Peşinden ben de indim. "Yiğit! N'olur gidelim bak. Sana bir şey olursa ya?" Dudağımı büzerek Yiğitin peşinden koştum. "Madem hastaneye gitmemekte inat ediyorsun. O zaman ben ne dersem onu yapacaksın anlaştık mı?" Yiğit hayır manasında başını sallarken salondaki koltuğa oturdu. "Neden?" Yiğit sırtındaki havluyu çıkardı ve sehpaya koydu. "Alt tarafı ateşim çıktı. Sana yük olmak istemiyorum." O an telefonum çaldı. Arayan gizli bir numaraydı.

Gizem: Alo?

Gizli numara: Nasılsın güzelim?

Sesi bana tanıdık gelmişti. Bugünki karşılaştığım kişiydi. Ama o ölmemişmiydi?

Gizem: Sen gebermerdin mi?

Gizli numara: Peşinden koştuğum için hayır. Hayatımı kurtardın güzelim.

Gizem: Laflarını dikkatli seçme konusunda uyarmıştım seni.

Gizli numara: Tebrikler, Yiğit uyanmış.

Aniden Yiğit telefonu elimden aldı.

Yiğit: KIMSIN LAN SEN?!?!?!?!? 

Gizli numara: Aa aa Yiğit, beni böyle mi selamlıyorsun?

Yiğit: Bırak sana selamımı, günahımı bile vermem!

Gizli numara: Ilk defa eşini gördüm dün. Oldukça güzel birisi. Çok da yetenekli.

Yiğit: İşte bu yüzden o benim karım. Her şeyin en iyisine laik birisiyim.

Gizli numara: Dikkat et de kaybetmeyesin. İstediğimi elde eden birisiyim unutma. Bu arada adım Nihat. Nihat Yıldırım. Bir daha görüşme dileği ile.

Telefonu kapatmıştı. Yiğit büyük bir öfke ile telefonu yere fırlattı. Hasta halini unutmuş bir şekilde öfkeden patlıyordu.

Mafya Karısı #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin