Dönem bitiyordu nihayet. O bavulu toplamanın sevinci ayrıydı. Evini, ailesini çok özlemişti ve annesinin yemeklerini de. Öğrenci milletine en güzel hediye ev yemeği olabilirdi, bir de para hesabı yapmadan yaşamak. Geçen hafta artık makarna gördükleri yerde kusacak hale gelmişlerdi. Yeni bir şeyler denemeleri lazımdı. Ucuz ve yeni bir şeyler. Bim'e gittiler, hazır bir şeyler aradılar. Buldukları şey bilinmedik bir markanın tavuk adana kebabıydı. Fiyatının 3,75 tl olması son derece güven tesis ediyordu. Ama bunu önemseyemeyecek kadar bıkmışlardı hatta çok karlı bile hissetmişlerdi. Eve gelip tavada ısıttıktan sonra ciddi ciddi beğenerek yediler.
Bavul hazırdı. Bir aylık bir tatil için kızlara olsa olsa bunun 10 katı yetebilecek boyutta bir bavuldu. Mert içinse ihtiyacı olan her şeyi barındırıyordu hatta bir ay için taşımaya değmezdi. Sonra rahat bir kot pantolon; üstüne bol, lacivert bir sweatshirt giydi. Saçlarını düzeltti, parfümünü sıktı. Son kontrollerini yapmaya başladı. Bilet, cüzdan, şarj aleti, telefon, kitaplar. Her şey tamamdı.
Kadir de yola akşam çıkacaktı, bilet işini son güne bırakmış, ancak 19.00 için bilet bulabilmişti. Bu vakti dersler için uzunca bir süredir ara vermek zorunda kaldığı lol oynayarak geçirecekti. Bir tıp öğrencisi olarak bu bağımlılık yapan oyunu oynamak büyük bir hata olacaktı. Mert:
-Ben çıkıyorum Kadir. dedi odadan çıkıp mutfakla bitişik oturma odasında -tüm ev zaten normal bir oturma odası kadardı- lol kasan Kadir'e yönelerek. Kadir ayağa kalktı:
-Hayırlı yolculuklar kanka, Allah'a emanet ol. derken tokalaştılar. Mert:
-Sen de kardeşim, görüşürüz. dedi ve evden çıktı.
Ankara'nın trafiği ve ulaşımı son derece sıkıntılıydı hele toplu taşıma apayrı bir eziyetti. Dolmuşta nefes alacak yer kalmamışken bavuluna hakim olmaya, bir yandan ayakta ve hayatta kalmaya çalışıyordu. Bir zaman sonra oturabilince de yaşlılar kınayıcı bakış ve sözlerini esirgemeden tepesinde dikiliyordu insanın. Bazıları kınamanın ötesinde sövüyordu bazen. Genç dediğin 7/24 oturan, asla yorulmayan insanüstü varlıklardı zaten. Yegane görevleri ise ne olursa olsun, ekmek almaya gidip gelmek ya da gezip tozmak için binmiş de olsa uslu ve saygılı bir genç olup yaşlıya yer vermekti. Yaşlı tabiri ekmek almaya semtin bir ucundan diğer ucuna giden emekli amcayı da, gün yapmaya giden teyzeyi de kapsıyordu. Koca yürekli Mert yine yer veriyordu. Çünkü bu psikolojik baskı, suyun kaldırma kuvvetinden daha güçlüydü.
Saat birde tüm zorluklara rağmen aştideydi. Şehirler arası otobüslerde verilen 50 kuruşluk kekleri sevmiyordu. 3,75 tl'ye tavu adana kebap yeyip bu kekleri beğenmemesi ayrı bir ironiydi. Terminaldeki büyük bir pastaneye girdi. Oldukça kalabalıktı. Canlı renklerle dekore edilmiş ve iyi iş yapan bir yerdi. Dört tane ekler ve bir soğuk latte aldı. Hippi tipli elemana parayı ödeyip eklerin heyecanı ve mutluluğuyla pastaneden çıktı. Bavulunu otobüsün devasa bagajına koyup huzurla oturacaktı koltuğuna.
Peronuna gidiyorken karşısında, ileride o mavi gözleri yeniden gördü. Elinde bir kitap ve sürüklediği minicik bir bavul vardı. Bunlar sadece ayrıntılar. Heyecanını ve mutluluğunu sigara bitince üstüne dökülen birkaç damla su gibi söndüren şey kızın yanındaki uzun boylu, kolunu kızın omzuna atmış ve onunla birlikte gülen 25 yaşlarında gösteren oğlandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mert
Ficção AdolescenteMert' in sınav sonucu açıklanıyor. Üniversite maceralarında onu neler bekliyor? Not: Yayımlanan bölümler en taslak halinde. Üstünden defalarca geçilmesi ve bazı düzeltmeler yapılması gerekiyor. Yine de eğlenceli ve sürükleyici olduğunu düşünüyorum...