Bölüm 13

17 5 1
                                    


         Pazar günü öğlen gibi Kadir aradı. Yine konferans yaptılar. Biletlerini ayarladı herkes. Hemen hemen aynı saatte varacaklardı. Çarşamba günü saat 11 gibi yola çıkacaktı Mert. Bir buçukta orada olurdu. Diğerleri de aşağı yukarı o saatlerde. Kadir İzmit'ten, Hakan Eskişehir'den gelecekti. 

       Çarşambayı iple çekiyordu Mert. Ama bugün daha pazar. Çarşamba olunca da perşembe gelsin isteyecekti. Asıl derdi onu görmekti. Yeşim'i...

      Ders çalıştıktan sonra mola verdi. Oturma odasına gitti. Yumuşacık, belki dünyanın en rahat yeri olan turkuaz L koltuğa uzandı. Yanına çerez de almıştı. Yoğun ders çalışma temposundan sonra biraz tembellik yapmayı hak etmişti. Buna tembellik denemezdi pek aslında. Dinlenme diyelim. 

      Her neyse. TV'yi açacaktı. Çoktan koltuğa yerleşmişti fakat... İşte o an hüzünlü müzik çaldı sanki arka fonda. Kumanda... O, çok uzakta kalmıştı. Acıtasyonu kesip telefonuyla ilgilenmeye karar verdi. Whatsapp'a girdi. Yüzlerce mesaj vardı. Bir sürü guruptan ve birkaç kişiden mesajlar. En üstteki bildirimle başlamak istedi.

        Bu, yeni açılmış ve alındığından yeni haberi olan ilkokul arkadaşlarıyla olan bir guruptu ve ismi 1/D'ydi.  Araya giren soğukluğu esprili bir gurup ismiyle örtmek istercesine koymuşlardı bu adı sanki. Sadece beş-altı kişi vardı hala görüştüğü. Onların da zaten iksiyle aynı liseye gitmişti,  diğer üçüyle de  gerçekten yakındı. Diğerleri de ara sıra görüştükleriydi. Öyle ya da böyle 30 kişilik sınıftan 17 kişiyle bir yerlerden iletişim sağlanmış ve bir zamanlar 1/D öğrencileri olan bu gençler guruba alınmıştı.

    Son mesajlara hızlıca bir göz attı. Buluşma kararı alınmıştı ve henüz görüş belirtmeyenleri bekliyorlardı. Kim olduğunu zar zor hafızasının derinliklerini araştırarak ancak hatırlayabildiği biri:

 -Arkadaşlar, herkes geliyor mu? diye sordu.

-Evet, nerede buluşuyoruz?

-Bilmem.

-Kimler geliyor?

-Ben gelemiyorum.

-Ben gelirim.

-Hangi gün? bir sürü kişiden bir sürü mesaj. Akış çok hızlıydı. 

    Eninde sonunda on iki kişi net geliyordu. Yer, zaman vs. ayarlanmıştı. Mert de gidecekti. Samimi arkadaşları vardı.Eğlenceli olacağını düşündü. Ve dahası kimin ne yaptığını merak ediyordu. O kadar yıl sonra bakalım o çocuklar şimdi nasıl yetişkinler olmuşlardı. Bu düşünceleri  ve samimi olduklarından gelen özelden ''Kanka geliyo musun?'', ''Mert mutlaka gel, ben de gelcem'' vb. mesajlar üzerine o da guruba:

-Ben de geliyorum. dedi kısa ve net şekilde. 

        Pazartesi günü ayarlanan saate uygun zamanda hazırlandı ve evden çıktı. Önce kendi hala aynı mahallede oturduğu Burak ve Fatih'le aşağıdaki parkın önünde buluştu. Fatih Eskişehir'de elektrik elektronik mühendisliği okuyordu. Esikden beri sınıfın çalışkanlarındandı.Burak daha şımarıktı. O da İzmir'de  iç mimarlık okuyordu. Mert buluşana kadar onları azıcık bekletmişti istemeyerek. Fatih:

-Kardeşim nerde kaldın ya? Hayır uzak bir yerden de gelmiyon. dedi alacı bir tonda. Mert:

-Aleyküm selam beyler. dedi ufaktan imalı ve samimi bir sesle. Burak:

-Selamüm aleyküm. dedi gülümseyerek tokalaşırken. Fatih:

-Sizce kim ne yapmıştır şimdiye kadar. Mesela otuz ikili kuru boyası olan biri vardı...  dedi hatırlamaya çalışarak. Burak tamamladı:

-Buse miydi o kız?

-Aynen. Mert:

-Bence zengin koca falan bulmuştur. Güldüler. Sonra Burak:

-Şey ne yaptı acaba... böyle konuşarak yürüdüler. 

       Yaklaşık yarım saatlik sohbetli, eğlenceli bir yürüyüşün ardından buluşacakları kafenin önüne geldiler. Burası dekorunda açık renkli ahşap ve pastel renkler tercih edilmiş nezih ve hoş bir ortama sahip bir kafeydi. Beş-altı farklı yerde daha şubesi vardı. Haki yeşil ve krem renkli ışıl ışıl bir tabelası vardı. Dışarıda oturmak için bolca masa ve birkaç büyük salıncak vardı. İçerisi ılıman, az kalabalık, neredeyse sakindi. Pek gürültü yoktu.

      Üç arkadaş içeri girdi. Diğerlerini nasıl bulacaklarını daha önce düşünmedikleri, kafenin ortasında mal gibi dikilirken akıllarına geldi. Ne de olsa yıllardır görmedikleri insanlarla buluşacaklardı derken altı kişi bulunan bulunan bir masadan Selim'in el salladığını gördüler. ''Oh, tandık bir yüz.'' diye geçirdiler içlerinden

     Onunla zaten görüşüyorlardı. Tahmin ettiklerine göre buluşmayı da o ayarlamıştı. Çünkü organizasyonlar ondan sorulurdu.

     Köşedeki şimdiden kalabalık görünen masaya doğru yürüdüler. Herkesle selamlaşıp oturdular. Herkes birbirini hatırladıktan sonra birileri daha geldi, sonra birileri daha derken on üç kişi bir araya gelmişti  şimdi, bir zamanlar otuz küsür kişiden oluşan 1/D'den.

MertHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin