1,5 ay sonra
Öğle yemeği molasındayken Yugyeom sürekli kız arkadaşından bahsedip duruyorken bizi güldürüyordu, en azından Seokjin ve ben gülüyordum ancak Bogum öğle yemeğini yerken de şimdi de konuşmuyor ve somurtuyordu. Ara sıra bana değen gözlerine gözlerim değiyordu ve gülümsüyordum. Gülümseyişime hafif dudaklarını kaldıracakken bundan vazgeçip yine başka bir yere bakıyordu.
Seokjin bana bir sürü saçma sapan şeyden bahsetmişti. Jungkook diye birisinden falan ve arkadaşlarımdan. Garip gelmişti ve kahkahalarla gülmüştüm buna. Anlattığında göre denek olarak seçilmişim ve o sırada beni kaçırmışlar falan, cidden akıl alır gibi değildi. Düne kadar bununla hep dalga geçmiştim ancak dün bana bir kutu getirmişti. Ayakkabı kutusu gibi duruyordu ve rengi siyah üzerindeki yeşildi. Kutuyu açmamıştım ancak bu gece açmayı planlıyordum çünkü bu sabah kutuyu açıp açmadığımı sorduğunda açmadığımı söylemiştim ve karşılığında kafama bir fiske yemiştim. Bana aynen şöyle demişti. 'Dediklerimin şaka olmadığını anlayacaksın bunları sırasıyla izlersen.'
Öğle yemeği molası bittiğinde Hyerim bizi olay yerlerine yönlendirmişti. Ben, Bogum, Kyungsoo, Jim, Hongjoo ve Betty ile polis arabalarına atladığımız gibi gazlamıştık. Ciddi bir şey olduğunu söylemişti, bir kaçırılma olayıydı ve hızlı olmamız gerekiyordu. Bogum ile ben ayrı bir arabada, diğerleri de ikili ayrı arabalarla oraya vardığımızda silahımı elime alıp kapıyı açtım ve yere eğildim. Saldırgan psikopat, kızı kol altına sıkıştırmış ve kafasına silah dayamıştı. Etrafındaki insanlara doğru da silahı doğrultup insanları korkutuyordu.
"Bogum, Betty'nin yanına ve sonra da saat iki yönü."
Bogum kafasını sallayıp dediğimi yaparken dikkat dağıtmam gerektiğini biliyordum. "Bırak silahı, kızı bize ver." Silahımı ona doğrulttuğumda ağlayan kızın ağlama sesinin şiddeti artmıştı çünkü saldırgan kıza vurmuştu.
"Yaklaşmayın vururum." Yavaşça ona doğru ilerledim ve silahı bırakmasını söyledim, bırakmıyordu. Arkadan Bogum göründüğünde hızlı bir iki adım atmıştım ve Bogum adamı boynundan kavradığı gibi geri çekmişti. Saldırgan neler olduğunu anlamadan bağırmıştı ve o anda kızı tutup kendime doğru çekip sakinleşmesi için sarılmıştım.
Hongjoo yanıma gelip hemcinsi olan kızı aldı ve saçını okşadı. Bogum kelepçelediği adamı yürüterek arabaya soktu ve ben de bindim ardından. Ben arabayı kullanırken o adamı zapt etmeye çalışıyordu. Amacını çözememiştik ama neden yaptıysa cezasını çekecekti.
Hızlıca sürmem sonucunda on beş dakikaya karakola varmıştık ve adamı nezarethaneye atmıştık. Bogum alnını ovalayıp duruyordu ve ben de cebimdeki ağrı kesiciden bir tane alıp götürmüştüm ona.
"Başın ağrıyor gibi duruyor, al bunu iç."
Gülümseyip almıştı ve su olmadan hapı yutuvermişti. "Taehyung, aslına bakarsan sana bir şey sormak istiyordum."
Gülümseyip kafamı sallamış ve sorması için komut vermiştim. Gülümsemiş ve omzuma dokunmuş, patpatlamış sonra da elini geri çekip parmaklarını çıtlatmıştı.
"Ben, acaba benimle bir randevuya çıkar mısın diye soracaktım."
Bogum benim arkadaşımdı, ya da ben öyle sanıyordum.
Arkadaş olarak görüyordum ancak o bana böyle bir teklifte bulunduğuna göre beni sadece arkadaş olarak görmüyordu. Çok kibar bir şekilde sormuştu ve onu kırmak da istemiyordum.
Hem zaten hayatımda birisi de yoktu.
"Ah, tabii. Saati ve yeri mesaj atarsın."
"Oh, gerçekten mi? İstersen seni alabilirim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rainism'taekook
FanfictionKaçırdığı deneği kendisi kullanacaktı, tabi aşık olmasaydı.