3

7.9K 436 82
                                    

Sabah erkenden kalkıp yurda gelmiştim. Onları uyandırmam ve bir an önce yapışacak çekim için stüdyoya götürmem gerekiyordu. Kapıyı bana Bay Lee tarafından verilmiş anahtar yardımıyla açtım.

İçeri girdiğimde tıpkı dıştan görünüşü gibi içi de çok lüks olan salonla karşılaştım. Gerçi tabii lüks olacaktı. Şu an BigHit'in elindeki tek varlık BTS ti ve onlara bok gibi para kazandırdığı için -gerçi tek başına üç büyüklerin kazancını elde ediyor olması da bir ayrı konu- onlara iyi bakmak zorundaydı.

Aslında aralarındaki ilişki çoğu şirketteki idol-başkan ilişkisine göre çok çok iyiydi. Daha çok baba-oğul gibilerdi. Bang PD-nim in onlara değer verdiği belliydi ama onları çok yorduğu da inkar edilemez bir gerçekti.

Daha fazla düşünmeden içeriye doğru ilerledim. Seokjin Oppa çoktan kalkmış kahvaltı hazırlıyordu. Sevecenlikle gülümsedim ve yanına gittim.

"Günaydın."

"Günaydın Mina. Kahvaltı etmedin değil mi?" Kafamı onaylarcasına salladım.

"Tamam o zaman birlikte yaparız."

"Çok memnun olurum, teşekkür ederim. Üyeler uyandı mı? Ben aslında buraya kahvaltıya değil sizi uyandırmaya gelmiştim." Seokjin oppa gülümsedi.

"Namjoon uyandı, en son banyodaydı. Hoseok ise kalktı üzerini değiştiriyor. Diğerleri hala daha uyuyordur." Kafamı salladım.

"Ben o zaman gidip onları uyandırayım." Tam ben gidecekken kolumdan tuttu.

"Dur, Yoongi'yi ben uyandırırım. Sen girme odasına." Gülümsedim ve tamam dedikten sonra mutfaktan çıktım.

Sanırım küfür etme riskinden dolayı benim odaya girmemi istememişti. İstemsizce kıkırdadım ve odaların olduğu tarafa doğru ilerledim.

Taehyung ve Jimin' in odasının kapısını tıklattım. Ses gelmeyince içeri girdim ama odada yoklardı. Telaşlanmıştım. Hızlıca tekrar mutfağa, Jin oppa nın yanına gittim. Çoktan Namjoon ve Hoseok Oppa mutfağa gitmiş oturuyorlardı.

"Günaydın beyler. Taehyung ve Jimin odalarında yoklar, neredeler?" Sorduğum soruya Hoseok yanıt verdi çünkü diğer ikisi gülüyorlardı. Neden gülüyorlardı ki?

"Sen onları bulmak istiyorsan koridorun sonundaki odaya bak Mina." Kafamı salladım ve koridorun sonundaki odaya ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdim.

İçerisi full eğlence ile ilgili şeylerle doluydu. Playstation, projeksiyon makinesi, uno, twister, jenga, filmler, patlamış mısır makinesi, kocaman bir bilgisayar...

Burası resmen cennet gibiydi. Bir an için bu odada yaşayabileceğimi düşündüm. Tae ve Jimin'nin neden bu odada olduğunu anlamıştım.

Tae, Jimin'e sarılmış, Jimin bacağını Tae'nin üzerine atmış, ikisi de dağınık saçlarıyla mışıl mışıl uyuyordu. Gerçekten bu ikisi dedikleri gibi ruh eşleriydi birbirlerinin.

Gülümsememe engel olamadım ve suratımdaki ifadeyle yanlarına ilerledim.

"Çocuklar, kalkın hadi. Jimin,... Tae...." İlk uyanan kişi Jimin oppa olmuştu. Uykulu bir şekilde yüzünü buruşturdu. Yüzü uyumaktan şişmişti.

"Aish, Mina..."

"Günaydın. Hadi kalkıp kendinize gelin bir an önce. Artık Tae'yi uyandırırsın sen. Acele edin ama. Bugün çekim var."

"Tamam, uyandırırım. Sen Kook'u uyandır asıl. " Tamam dercesine kafamı salladım ve odadan çıkıp Jungkook'un odasına gittim.

Kapıyı tıklattığımda içeriden ses gelmemişti. Ben de uyuduğunu düşünüp içeri girdim. Yatağa doğru baktığımda tam da tahmin ettiğim gibi uyuyan Jungkook ile karşılaşmıştım.

Ancak tahmin etmediğim bir şey vardı. O da üstü çıplak bir şekilde uyuyor olabileceğiydi.

İstemsizce yutkundum ve yanına usulca yaklaştım. Gittikte manzara güzelleşiyordu sanki. Kalbim tamam dur artık, atma şöyle. Uyuyan Jungkook'u omzundan sarsmaya başladım.

"Jungkook... Jungkook, uyan hadi. Seni bekliyoruz ha-..." ve ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi Jungkook'un altında onun yatağında buldum.

Kalbim sanırım birazdan göğüs kafesimi yırtıp dışarı çıkacaktı. Yani böyle atmasının başka bir açıklaması olamazdı. Yutkundum ve gözlerimi kırpışıyordum.

"Şey ben şey için gelmiştim. Seni uyandırmak için. Ama şey oldu işte." Ben anlamsızca konuştukça o benim suratımda gözlerini gezdirmeye devam ediyordu. Gözlerim, yanaklarım, burnum ve en sonunda dudaklarım.

Ben tekrardan yutkunmuştum. Ama bu gerçekten istemsiz gelişmişti.

Karşı koyamıyor, onu üzerimden itemiyordum. Güçlü oluşundan değil, benim hareket kabiliyetimi kaybedişimden.

Biz öylece birbirime bakmaya devam ederken dışarıdan gelen ses -Yoongi oppanın küfür etmesi ve Jin oppanın gülme sesi - ile toparlandık.

"Şey, ben çıkayım, sen de hazırlan. Özür dilerim bu arada rahatsız ettiysem."

Jungkook gözleri kısık, kaşları çatılı bir şekilde bana bakarsen üzerimden kalktı. Ben de hızlıca kalktım ve odadan ayrıldım.

Kapının önüne çıktığımda derin bir nefes aldım. Tanrım, neler olmuştu az önce öyle? Kalbim yemin ederim çıkacaktı resmen yerinden. Gözümün önünden gitmiyordu onun görüntüsü.

Tamam herkesi etkileyebilecek bir çekiciliğe sahip ama benim bu kadar etkilemem normal miydi? Kafamı salladım ve üyelerin yanına ilerledim. Olmamış gibi davranacaktım. En azından kalp sağlığım için.

Manager|♧|Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin