18

4.3K 247 91
                                    

"Barıştık değil mi?"

"Barıştık..." Bana masumca bakan Jungkook'a gülümsedim ve kafamı boynuna gömdüm.

Huzur kokuyordu, bir insan huzur kokar mı? Ya da huzurun bir kokusu olur muydu?

Bu adam bunu başarıyordu işte. Boynundan aldığım bu koku huzurdan başka bir şey değildi.

"Yeri meselesini ben halledeceğim anlaştık mı? Sen sakın sıkma canını. Başkanla konuşup çözücem bunu."

Kıkırdadım." Sanırım menajerin olarak benim halletmem gerekiyor. Huh?"

O da güldü ve belime sardığı kollarını sıklaştırdı.

"Kızım kafa mı kaldı bende ya? Yemin ederim darmaduman oldum 15 saatte."

İkimiz de koltukta uzanmış yatıyorduk. Sanırım burda uyuyakalcaktık çünkü ikimizin de kalkmaya niyeti yok gibiydi.

"Hadi yatalım."

"Ne?" Gözlerim kocaman açılmış Kook'a bakıyordum. Ne diyordu bu?

"Şapşal şapşal bakma öyle. Uyumak anlamında söyledim. He ama sen dersen yatalım, neden olmasın?"

"Sapık bir tavşansın ya. " Güldü ve beni sinir etmeye devam etti.

"Çek şu gözlerini üstümden. Hem ben öyle bir şey ima etmemiştim. Bence sen istediğin için böyle yapıyorsun. İstiyorum ama belli etmeyeyim hesabı?" Göz kırpmış muzipçe bana bakıyordu.

Aish! Bu çocuk kesinlikle elimde kalacaktı. Kafasına vurdum ve koltuktan kalktım.

"Salaksın salak. Al yat sen burda, odama gidiyorum ben." Sinirle ayağımı yere vurdum ve uzaklaşmaya başladım.

Tam salondan çıkacaktım ki bir anda Jungkook'un kucağında buldum kendimi.

"Oy benim menajerim sinirlenmiş mi? Aigoo!" Eğildi ve burnuma küçük bir öpücük kondurdu.

Az önce ben bu çocuğa sinirliyim demiştim değil mi? Ahh, unutun gitsin. Kıkırdadım ve kollarımı boynuna doladım

"Hangi odaydı senin odan?" Boynundan çektiğim elimle sağdaki odayı işaret ettim.

Kucağında olmama rağmen hiç zorlanmadan kapıyı açtı ve odamdan içeri girdi. İyi ki odam düzenliydi...

Yaklaştığı yatağımın üzerine beni yavaşça bıraktı ve üstündeki tişörtü bir anda çıkarıverdi.

Tanrım bayılacağım şimdi... O ne öyle?

Yanıma geldi ve kendini yatağa bıraktı. Kollarını belime sarıp beni kendine çekti ve saçlarımın üzerine öpücük kondurdu.

Aşırı yumuş yumuş olmuştum. Onunlayken asla yüzümdeki gülümseme silinmiyordu.

O şapşal tavşan beni her hareketiyle kendine aşık ediyordu ve ben bundan gram şikayet duymuyordum.

"Seni asla bir şey için zorlamam, asla istemediğin bir şey yapmam. Biliyorsun değil mi?" Usulca başımı salladım.

"Seni hiçbir zaman üzmek istemiyorum. Yaptığım her harekette, söylediğim her sözde acaba incinir mi diye sürekli düşünüyorum."

Bu adam çok güzel seviyordu. Onun sevgisini alabildiğim için çok şanslıydım.

Ona aşık olduğum için çok şanslıydım.

"Jeongguk çok teşekkür ederim. Benimle olduğun için, sevgime karşılık verdiğin için çok teşekkür ederim." Kollarını belime iyice sardı ve göğsüne iyice sokulmamı sağladı. Çıplak göğsünden hissettiğim kalp atışları beni rahatlatıyordu.

"Seni sevmekten başka ne yapabilirdim ki?"

"Seni çok seviyorum."

"Seni çok seviyorum." Usulca gözlerimi Jungkook'un öpücüğü ve kalp atışı eşliğinde yumdum.

Uyandığımda Jungkook'un yanımda olmadığını farketmiştim.

Yavaşça gözlerimi ovuşturdum ve yatakta doğruldum. Acaba çok mu kötü yatıyordum, rahatsız olduğu için mi gitmişti yanımdan?

Yataktan kalktım ve salona doğru ilerledim. Salonda göremediğim yüz ile kaşlarım çatılmıştı. Gitmiş miydi yani?

Yok canım sende... Belki tuvalete gitti çocuk. Neler düşünüyorum ya?

Bir anda duyduğum tıkırtılarla adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Tam kapıdan içeri girecektim ki gördüğüm çıplak sırt ile olduğum yerde kaldım.

"Hyung ben bu sosu da döktüm, şimdi ne yapmam lazım?" Telefonla konuşuyordu ve işine o kadar odaklanmıştı ki kaşları hafifçe çatılmıştı.

"Hyung madem bilmiyorsun neden Jin hyunga sormamak konusunda diretiyorsun ki? Sor işte."

Biraz bekledikten sonra karşı tarafa tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Hyung lütfen Taehyung hyungu al telefondan eksik tarif verecek bana. Jimin hyungla bir oldunuz bana komplo kurmaya çalışıyorsunuz değil mi Tae hyung? Ya tamam kıyafetlerinizi giymiş, donlarınızı çalmış parfümlerinizi kullanmış bitirmiş olabilirim ama bu durum önemli."

Gülmemi engellemek için ellerimi dudaklarıma bastırdım. Sanırım evil maknae diye boşuna demiyorlarmış Kook'a...

"Ah tanrıya şükür Jin hyung... Tamam onu da döktüm..... E tamam o zaman, yapmışım ben bunu. Elimden de her iş geliyor he. Mina çok beğenecek."

"Tamam hyung kapattım ben birazdan uyanır Mina.... Tamam geç kalmam, hoşçakal..."  Yüzümdeki gülümseme silinmeden kapıdan içeri girdim. Beni gören Kook kafasını çevirdi ve ellerini bana uzattı.

"Gel bakalım uykucu. İyi uyudun mu?" Uzattığı ellerini tuttum ve kafamı salladım.

"Sen ne zaman kalktın peki?" Gözlerini düşünüyormuş gibi kıstı ve konuştu.

"Sanırım senden 1 saat önce. Hadi gel bak sana ne hazırladım?" Heyecanlı bir şekilde tuttuğu elimden çekiştirerek beni masaya doğru getirdi.

"Bak bakalım sevecek misin?" O kadar masum bir çocuk gibi sormuştu ki soruyu sanki önüme zehir koysa eline sağlık diyip içecek gibiydim.

"Hımm bakalım aşçı Jeongguk yemeği güzel yapabilmiş mi?" diyip yaptıpı yumurta rulosundan bir parça koparıp ağzıma attım.

Gerçekten çok lezzetliydi.

"Sanırım tarifi güzel vermişler he?" Sorduğum soruyla gözleri kocaman açılmıştı.

"Sen... Duydun mu?" Uslu bir çocuk gibi kafamı salladım ve yaptığı yumurta rulolarından yemeye devam ettim.

"Hem de en başından beri." Sinsice bana baktı ve yaklaşmaya başladı.

"Demek en başından beri..." Kıkırdadım ve devam ettirdim.

"Hı hı." Tam çubukların arasına sıkıştırdığım ruloyu ağzıma atacaktım ki Kook bir anda hem lokmamı yemiş, dudaklarıma yapışmasıyla da dudaklarımı yemişti.

"Hmm lezzetli yapmışım. Elime sağlık." Kıkırdadım ve omzuna sert olmayan bir şekilde vurdum.

"Hadi yiyelim bakalım." Karşılıklı oturduk ve sohbet edip gülerek kahvaltımızı yaptık.

"Benim çıkmam lazım güzelim. Yurda gidip hazırlanmam ve ardından da senin gelmenle şirkete gitmemiz gerek." Usulca kafamı salladım ve gülümsedim.

"Tamam o zaman. Sen çık geç kalma ben buraları toparlarım. Sonra yanınıza gelirim zaten." Keşke kameralara yakalanma derdimiz olmasaydı...

Gülümsedi ve sandalyeden kalkıp dudaklarıma öpücük kondurdu. Tam ayrılmıştı ki tekrardan dudaklarıma yapıştı.

Bir öncekinden daha tutkulu olan öpüşmemiz daha fazla ciddileşmeden dudaklarımı ayırdım.

"Biraz daha durursam her şey ayrı bir boyut alacak. Hadi kaçtım ben."

Gülümsedim ve arkasından el salladım. Tam bir şapşal tavşandı ve ben bu tavşana deli gibi aşıktım.

Manager|♧|Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin