5. Bölüm: Kara Haber

75 49 5
                                    

"Afedersiniz, Starwood'a giden araç nereden kalkıyor?"

"Şurdan sağa dönün. Dört numaralı giriş."

"Tamam, teşekkürler."

Tekerlekli valizimi alıp resepsiyon bölümünden ayrılırken kızın tarif ettiği bölüme doğru ilerledim. Sert valiz tekerlekleri, fayans zeminden tıkırtılı sesler çıkartırken, üzerinde Starwood ve başka isimlerin de yazılı olduğu dördüncü girişteki tabelayı gördüm. Bölümden geçtikten sonra bilet satan gişeye gidip biletimi aldım. Parayı ödedikten sonra orda duran adamlardan biri valizimi aldı.

"Bu taraftan bayan."

Onu takip ettim. Beni birkaç otobüsün arasından geçirdikten sonra sonunda bineceğim araca getirdi. O, valizimi bagaca koyarken ben de otobüse binip oturacağım koltuğu aradım. İçerisi nerdeyse tıklım tıklımdı. Uğultuların arasından geçerken oturacağım koltuğu sonunda buldum. Koltuğumun yanı boştu. Elimdeki çantayı o boş yere koyduktan sonra cam tarafına geçip oturdum. O sırada cebimdeki telefon titreşimle çalmaya başladı. Çıkarıp ekranına baktığımda arayan kişinin Serap olduğunu fark ettim ama açmadım. Bir süre çaldıktan sonra arama kesildi.

Artık çok geç. Kimseyi görmek istemiyorum ve gittiğim yerde yapacağım ilk iş telefonu değiştirmek olacak.

Bugün yeni bir gündü. Başımı koltuğa dayadım ve gözlerimi kapatıp rahatlamaya çalıştım.

Dünkü satış işi benden yanaydı. Bu sabah anahtarı adama teslim ettikten sonra oradan sonsuza kadar uzaklaşmıştım.

Ama biraz da içimi huzursuz eden ağzımın içindeki tattı. O tatta bir gariplik vardı. Bir tür acımsı bir tat. Sanki...

Bu tat...

Evet. Şimdi anladım.

Serap'la buluşmadan önceki gece içtiğim viskinin tadı. İçmeyeli üç gün olmuştu ve bunu halen istiyordum. Bilmiyorum. O sanki bana ilaç gibi geliyordu fakat içkinin bana yarattığı bu etki, sonunda... yeterince mutsuz olmama neden olduğu zamanlar aklıma gelince bu düşünceden vazgeçtim. Olayların ardı ardına gelişmesi, beni bu yollara...

Lütfen Buket, lütfen.
Hiçbir şey düşünme. Sadece yolculuğuna odaklan.
Novada, MilanCole, Serap, içki... Hepsini unut ve ait oldukları yerde kalsın.

Gözlerimi açtığımda araç hareket etmeye hazırlandı ve o an içime heyecan dalgası yayılmaya başladı.

Gidiyordum. Novada'dan uzağa. Kendi çocukluğumun geçtiği yere. Yani Starwood'a.

Orayı görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Hafif eğimli bir arazide kurulmuş olan küçük şehir, bu ülkenin doğa kanunlarına en uyum sağlayan şehir olduğuyla da tanınır. Bir de asırlık ağaçlar, ünlü ormanları ve temiz havasıyla da tanınır. Evet, temiz havası. İşte benim de öyle bir alana ihtiyacım vardı.

Bekle beni Starwood.

Otobüs şehir merkezinden çıkmıştı artık. Ara ara, yola yakın kurulan kasaba evlerinin önünden geçiyorduk. Camın ardındaki dış dünyayı seyretmeye çalışırken gözüm yavaş yavaş kapanıyordu. Üstümdeki montu çıkartıp top haline getirdikten sonra cama dayadım ve yastık niyetine kullandım.

Önümde uzun bir yol vardı. Bir günlük bir yol. Dinlenme tesislerine kadar biraz uyumak istiyordum. Gözlerimi kapatıp, otobüsün hırıltılı motor sesine kulak verdim. Sonra uyudum.

______________

"... ve ihtiyaç molası."

Gözlerimi açtığımda otobüs durmak için tesise yanaşıyordu. Muavin uyarısını yaptıktan sonra herkes yavaş yavaş koltuklarında kıpırdanmaya başladı. Ben ise montumu toparlayıp üstüme giydim. Boğazım kupkuruydu. Tesiste birkaç şişe su almalıydım.

Daha sonra camdaki yansımam gözüme çarptı. Siyah kumral saçlarım biraz dağılmış gibiydi. Elimle düzeltmeye çalışırken o sırada otobüs yanaşıp durdu. Kapılar açılınca yolcular teker teker çıkmaya başladı. Ardında ben de dışarıya adımımı attım. Serin hava yüzüme vururken derin bir nefes alıp verdim. Gökyüzüne baktığımda güneş yeni batmış gibiydi ama dışarısı hâlâ aydınlıktı. Başımı tesisin giriş yerine çevirdim ve oraya giden yolcularla beraber gittim.

İçeride sıcak bir hava akımı vardı. Etrafıma bakınırken su alabileceğim bir yer bulmaya çalıştım. Sonunda abur cubur satan bir yer bulmuştum.

Dolaptan beş tane su alıp hesabı ödedikten sonra oradan ayrıldım. Çıkışa yönelirken yan tarafta kitap satan bir yer gözüme ilişti. Yolda giderken okuyabileceğim bir kitap. Bu iyi fikirdi.

Tezgaha yanaşıp kitaplara bakınırken, oranın sahibi de benim geldiğimden habersiz televizyondaki haberleri seyrediyordu. Ben de önümdekilere göz atarken Kaylıe Jones'ın Şimdi Konuş kitabını gördüm. Bunu en son ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum ama tekrar okumak istiyordum. Kitabın fiyatını sormak için adama dönecekken televizyondaki bayan spikerin söyledikleri, donup kalmama neden oldu.

"...Bluehouse'daki evden çıkan cesedin kimliği henüz belirlenemedi. Bir adama ait olan ve defalarca bıçaklandıktan sonra boğazı kesilmiş halde bulunan cesedin öldürülme nedeni araştırılıyor. Yetkililer şuan evin eski sahibi olan Buket Kara'nın bu cinayeti işleyip ve ardında kaçtığından şüpheleniyor."

SON YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin