Merhaba🌸
Moraller biraz bozuk geldim. Bu benim severek yazdığım hikaye ama şöyle bir şey var...
İlk bölüm 2 bin den çok insan görmüş okumuş aynı şekilde ikinci bölüm de bin den çok ama diğer bölümler de okunma sayısı azalıyor ve vote yok deyilecek kadar az 24 bölüm de bile 106 izlenme var ama vote 36 tane yorum 7 tane. O yorumları yapan okuyucuyalara burdan bol bol kalp anacım.
Evet hikayeyi sevdiğim için yazıyorum. Vote için değil de, paylaşmak için. Sırf yazmak için yazıyorum. Ama böyle okunma sayısını görüp de vote az olması sıkıyor insanı 🙄
Umarım derdimi anlata bildim ❤
Bölüm fikrim geldi gidem de yazam dedim sjwjzjwka
İyi okumalaaar❣🎈
☆
2 gün sonra...
Her dünün bir yarını. Her gecenin bir sabahı. Her doğumun bir sonu. Her kışın bir yazı olduğu gibi her mutluluğun da bir göz yaşı vardır.
Korkuyorum.
Bir yer de okumuştum. Beynimizin bir kötü fonksiyonu varmış. Kötü şeyleri uzun süre düşünürsek o bunu kendine çekerdi.
Bu yüzden güzel düşüne biliriz sanırım.
Denizin kenarın da durmuş o kokuyu içime doya doya çektikten sonra gülümsedim ve üşüdüğümü fark edip eve geçtim.
İçeri girdiğim de gülüşme seslerini duymam ile kaşlarımı çatarak direk salona doğru yol aldım.
Evimize alışmıştım artık. Düzenimiz vardı. Ailem vardı. Belki Mira ve Ali de burada yaşar...
Ne güzel olurdu.
Bunu onları da evlendirdiğimiz de düşünürüz.
"Ooo taze gelin, hoş geldin", Mira'nın dediği söz ile gözlerimi devirip yarım ağız güldüm.
Tuna'nın yanında ki yerimi alırken beni çoktan kolunun altına almış göğsüne çekmişti.
"Miracım canım sen kalk hadi bak bakalım beynin nikah masasının orada mı diye?"
Bu dediğim ile herkes gülerken Mira bozulmuştu biraz.
Olsun o kadar...
Utandırmasaydı.
Balayına gitmek istemedim çünkü soğuk aylardayız ve her ne kadar bahar kokusu yavaş yavaş esse de ben yaz da gitmeyi tercih ettim. Sonuçta yaz da deniz var, kum var, güneş var.
Aslında mevsim ayırt etmem o kadar da. Sonuçta mesela kışın beyaz karı var. Baharın ilk çiçekleri. Kuşların uzun aradan sonra gelişi. Sabahları yeni den cıvıltıları. Sonra yaz gelecek. Enerji mevsimi. Yaz da insan geceleri uyumasa bile o güneş seni o kadar doldurur ki enerji ile bütün gün kendini güzel ve ferah his edersin. Sonra bir de son bahar. Sarı yapraklar... Yol da yürürken hafif kışı çağıran rüzgarın insana verdiği ürperti. Hafif yağmur. Ne bileyim... O kadar güzeldi ki her şey.
Ama anneannem den sonra kış da siyaha büründü. Yaz da. Yaklaşıyor kaybettiğim gün. O çok sevdiğim yaz günü kaybettim onu evet... Peki yazı neden mi bu kadar çok seviyorum.
Ne kadar acılarının üstüne gidersen acıların o kadar hafifler. Acımı yaşadığım mevsim de arıyorum mutluluğumu. Paramparça olduğum güneşin altında sakladım belki gülüşümü diye seviyorum bu mevsimi. Belki o da beni sever de verir bana benim yaşam kaynağımı.
Saçlarımın arasın da derin bir nefes alışını his edince gözlerimi kapadım sonrası küçük bir öpücük ile sonuçlandı.
Tuna'nın sevmemin nedenlerinin biri de aslında o gözlerin de ki güneşin içinde bulunan mutluluk. O bana onları verdi. Sevgiyi. Korunmayı. Şefkati...
Seviyorum.
"Aşk böcekleri? Hu huuu?"
Mira'nın bize taktığı isim ile yüzüme tiksinmiş bir ifade takarak ona baktım.
"Geri zekalı diyesim bile gelmiyor. O ne biçim isim kız?"
Herkes gülerken ben de dayanamayıp gülmüştüm.
"Hadi geç oluyor biz kalkalım artık yenge."
"Sen otursaydın biraz Aliciğim?"
Bu dediğim söz ile Mira'nın kaşları havalanırken ben de Aliye göz kırpıp güldüm.
"Gidelim biz gidelim." diyip Mira önden önden trip atarak yürüdü.
Gür bir kahkaha atıp arkasından koşup beline sarıldım.
"Yerim seni lan!" diye cırlayıp yanağına büyük bir öpücük kondurdum.
Oda gülüp bana sarılınca barışmış olmuştuk.
•
Yatağımız da kafamı sevdiğim adamın göğsünden kaldırıp yüzüne gülümseyerek bakarken kapadığı gözlerini açıp yüzümü inceledi.
"Seni nasıl seviyorum biliyor musun?" diye bir soru yönelttiğin de bana "Nasıl?" dedim ben de onun gibi.
"Koklayarak seviyorum seni. Kokunla yaşayarak anı", diyip saçlarımı okşadı.
"Gözlerine bakarak seviyorum seni. Yeşillerin de asırlarca kaybolarak...
Utangaçlığınla seviyorum seni her utandığın da o kızaran yanaklarını doya doya okşayarak..." diyerek yanağımı okşadı. Gülümsedim. O da güldü.
"Gülüşün ile seviyorum seni. Her güldüğün de dudağının kenarın da berilen o izlere her defasın da sebep olmayı seviyorum..."
Sonra iki parmağını dudağıma doğru getirip dudağımın üzerini okşadı.
"Aşkla seviyorum seni. Her defasın da aşkla o dudaklarını öpmekle..."
Dudaklarımız yavaş yavaş bir birine yaklaşırken gözlerimiz çoktan kapanmış kendimizi anın akışına bırakmıştık ta ki...kapı çalana kadar.
"Sizin ben..." diye kendi kendine söylendiğin de Tuna gülüp ayağa kalkıp odanın kapısını açtım.
Öykü abla biraz tedirgin gözler ile bana bakarken kaşlarımı çatıp ona soran gözler ile baktım.
Tuna da yanıma geldiğin de artık Öykü abla yutkunup bana adımı seslendi. Ama böyle sakin ve korktuğunun belli olduğu bir ses ile.
"Ne oldu yenge?"diye ben sormadan benden önce sordu Tuna.
"İrem aşağı da misafirin var..."
Kaşlarımı çatıp Öykü abla dan önce kapıya doğru yürürken Tuna da Öykü abla da peşimden geliyordu.
Merdivenler den inip önümü kesen Ömer abi bana doğru döndü. Tedirgin gözleri ile.
Biraz daha inip kapıda ki duran insanı görmem ile şok için de gözlerim büyümüştü...
☆
Biraz da reklam yapam
ulremcitayfa0502 profiline girip kitaplarına bi bakın derim🌸Bu arada Tuna'nın İrem'e söylediği şiir tarzın da sözler tamamen bana ait. Şiirin ismini de "Seni nasıl seviyorum biliyor musun?" koydum sjsjsjwkwk
Hadi ben kaçar ❣
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutsuz Son \ UlRem
Teen FictionBende böyle olmayı seçtim işte. İnsanların karanlığına karşı içimdeki ışığı seçtim. Benim hayatım, benim kararlarım olan dünyayı seçtim. İREM AFRA IŞIK... *** "Mutsuz son olur mu sevgilim?" Sor...