-18- (part 1)

1K 66 17
                                    

Yalnız arkadaş.

İrem'in LCW çekimlerin de düşmeyen var mı? Ben bayıldım şahsen.

Ben küçücükken hep anneannem, Mira ve ailesi ile her pazar kahvaltıya giderdik.

O pazarlar yaşadığım mutluluğun tarifi olmazdı benim için.

Karnım şişene kadar yer, yarım saat içinde o kadar şey yapardık ki acıkır tekrar yemek yerdik.

Anneannemi kaybettikten sonra evde yapardık kahvaltıyı pazar günleri ise ben malak gibi uyurdum.

Araba durunca kapadığım gözlerimi açıp etrafa baktım.

Burası bizim küçücükken geldiğimiz kahvaltı mekanımız değil mi ya?

Gölün kenarın da olan masalar, sandallar...

Hiç değişmemiş anılarımın dolu olduğu yer.

Arabadan inince Tuna da inip yanıma geldi.

Bakışlarımı ona çevirdiğim de havalı bir şekilde gözlüklerini çıkarıyordu.

Yapma ya!

Buralar kurt doludur şimdi.

"Sen burayı nereden biliyorsun?" diye sordum ona bakışlarımı ondan çekip etrafa bakarken.

"Mira sağ olsun," diyip göz kırptığın da Mira'ya kızmayı aklımın bir kenarına yazdım.

Şimdi karşımda ki Keskin erkeğine eriye bilirim...

Neyse.

Tuna biraz ilerden dönüp bana bakınca hemen yanına gittim.

"Anlıyorum demin ki hareketime göre eridin ama bu kadar belli ermeseydin keşke," diyip güldü alay barındıran sesi ile.

"Allah Allah ne alakası var be? Erimedim ben bir kere bir şey düşünüyordum!"

Gülüp kafasını salladı.

Ben kollarımı göğsümde birleştirip ilerlerken Tuna da arkam dan sesleniyordu. Yanıma koşup ellerini ellerime kenetledi. Ben birleşmiş ellerimize bakarken oda garson bey ile yer ve masayı konuşuyordu.

"Hadi gel," diyip beni gölün kenarın da olan bir masaya götürdü.

Oturduğumuz da ben etrafı inceliyor Tuna ise yine o her zamanki bakışlarını üzerime dikmiş bana bakıyordu.

Yüzüne baktığım da bakışlarının içinde şefkati görmem ile kafamı aşağı eğdim.

Bedenimde ki kan yanaklarıma hücum ederken ellerimi nereye koyacağımı bilmiyordum.

"Bakmasan ya öyle?"

Tuna gülüp geri yaslandı.

"Hoşuma gidiyor."

Derin bir nefes aldım o an.

Her şey durdu bir kaç saniye.

Nadir utanan insanlardan biriyim evet ama hiç bir zaman aşk ve sevgi yaşamamışken hatta hoşlanma hissi bile olmayınca pek bir erkeğin karşısında nasıl uyandığıma dâir bir bilgim yok.

İlk öpücüğüm bile kocama(!) ait.

Bir işçinin yanımıza gelmesi ile bakışlarımızı ona çevirdik.

"Efendim merhaba, kusura bakmayın rahatsız edeceğiz," diye başlayınca söze sakin ama insanlara karşı bir o kadar soğuk sesim ile konuştum,

"Estağfirullah, buyurun."

"Kafemizin 25ci yıl dönümüne göre misafirlerimize Rize de ki 5 yıldızlı ötel de iki kişilik 3 gün her türlü eğlence ve Rize'nin o eşsiz yeşilliğini keşif etme şansı veriyor. Katılmak için adınız ve soyadınız yeterli."

Bakışlarımı Tuna'ya çevirince Tuna bana baktı gülümseyip gözlerini açıp kapayınca kabul etmemi istemişti.

"Tamam." dedim düz bir ses ile.

"Adınız soyadınız lütfen."

"Tuna Keskin ve İrem Afra Iş-... Keskin." diyip düzelttim soyadımı.

Alışamadım daha.

Tuna'ya bir bakış attığımda güldüğünü gördüm.

Garson bey kafasını sallayıp "Afiyet olsun," diyip gittikten sonra biz de kahvaltımıza döndük.

Yemek boyunca tek kelime bile etmemiş ben Tuna'nın bakışlarına mâruz kalmış utancımdan yerin dibine girmiştim o ise benim bu halime gülmüştü.

Ah, İrem Afra sen bu duruma düşecek insan mıydın?

Beraber kalkıp gölün etrafın da dolaşırken ona sorduğum soruyla bana döndü.

"Seni nasıl kandırıp imzayı attırdılar?"

"Beni şirket ile alakalı olan bir çalışan imza gerekli diyerek imzamı almış."

"Peki beni nasıl tanıyordun? Yani karşıma çıkıp çıkıp kaybolmaların?"

"Senin şu gizemli havan beni meraka saldı bir ara. Şu bizim parkta gördüm seni oraya pek kimse uğramaz biliyorsun." diyip duraksadı.

Ona devam etmesi için bakınca boğazını temizledi sonra devam etti.

"İlgimi çektin. Karşına çıktım. Bunu da biliyorsun. Sonra numaranı buldum ve tam sana yazmak üzereyken bana bizim evli olduğumuzu söylediler öfkemden senin de canını yakmak istedim."

Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.

"Seni tanıdım ve özgürlüğüne düşkün olduğun bariz ortada. Canını öyle yakarım diye düşündüm."

"Başarılı oldun..." dedim sert sesim ile.

Elimi tuttu.

"Seni ilk o gece anladım biliyor musun?''

Kaşlarımı çatıp ona bakınca açıkladı.

"Hatırlıyor musun annenlerin geldiği gece içtin. O zaman yanındayım. Bana dedin ki 'Boktan bir haldeyim bu aralar. Sanki bok çukuruna batmışım da temiz bir yer arıyormuşum gibi.' O zaman senin öfkeni anladım. Güldüreceğime dair söz verdim kendime."

Durdu. Bana dönünce bende ona döndüm.

"Sana gülmek yakışıyor..."

Sarıldım ona sıkı sıkı.

"Teşekkür ederim."

Kafamı kaldırıp ona bakınca gülümseyerek bana bakıyordu.

"Dönelim?"

Kafasını sallayınca elimi tuttu ve birlikte arabaya doğru ilerledik.

Güzel maceralaaar biziii beklemeeez. Hehehehe aklımda şeytanlıklar dönüyor. Bakalım.

Mutsuz Son \ UlRemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin