Bölüm 32 ' CCTV
(Medya: V - Winter Bear)#########
Yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmeden birbiri sıra attığım adımlar ile. Evet, yürüyordum ama tamamen fiziksel olarak. Bulunduğum anın içinde değildim. Jungkook'un beni delip geçen kelimeleri sarf ettiği sahneyi tekrar tekrar yaşıyordum. Yüzündeki ifade zihnime öylesine kazınmış ki gözlerimi saliselik kapatıp açtığım o kısacık anda bile görüyordum.
Sıcak hava yavaş yavaş etkisini yitirirken esmeye başlayan hafif rüzgar ile derin bir nefes çektim. Günlerdir ciğerlerime hava gitmiyor gibiydi. Derin bir nefes daha aldığımda başımı, batmaya yüz tutmuş güneşin arkasında bıraktığı renkleri görmek için yukarı kaldırdım. Maviye karışan sarı, turuncu ve pembeler. Tanrım neden bu kadar güzeldi?
Hayranlık içinde gökyüzüne bakmayı sürdürürken çalan telefonumla bu kısa ama tatlı manzaraya veda etmek zorunda kaldım. Ekranda yazan isim ile tüm vücudum gerilmişti. Beklediğim bir aramaydı. Hatta biraz da gecikmiş.
"Alo?"
"Selam Jimin. Nasılsın?" Sesi her zamanki gibiydi. Hiç tanımıyor olsanız mutlaka ne kadar kibar biri diye düşünürdünüz. Kim Nam Joon ikinci kişiliğini yaşamakta çok başarılıydı. Ve şu an ikinci kimliği muhattap olmak iyiye işaretti.
"Bildiğin gibi," dedim. Onun nasıl olduğunu merak dahi etmiyordum. Duyduğum derin bir iç çekişin ardından, "Bana hâlâ kızgın mısın?" diye sordu. Dalga geçiyor olmalıydı. Bunu mu soruyordu şimdi? Hastaneye kaldırılan sözde arkadaşı polise karşı yine deşifre olmamıştı. Jungkook'un hiçbir sorun çıkmadan taburcu edilmesi gibi konuşacak daha önemli şeylerimiz vardı.
"Bunun hakında konuşmak istemiyorum. Neden aradın?" dedim. Aslında bakarsanız sormaması tuhaf bir şekilde rahatlamama sebep olmuştu. Ama bunun ne kadar mantıksız olduğu konusunda düşünmeden edemiyordum.
"Böyle yapma Jimin. İkinizde arkadaşımsınız. Evimde kalmak istediğini söylediğinde reddedemedim. Biliyorsun hatırladığı kimse yok," dediğinde gerçekten kahkaha atmak istemiştim. Sergilediğini sandığı samimi tavrı midemi bulandırıyordu. Ondan arkadaşım diye bahsediyor oluşuna katlanamıyordum. Yüzüne karşı söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki yine de sustum. Jungkook için sustum. O lanet olası, sevdiğim adama zarar vermesin diye sustum. Susmak canımı ilk defa yakarken dilimin ucuna gelen zehirli sözleri geri yuttum.
"Sebebi ne olursa oldu bu yaptığını unutmayacağım," dedim. Artık aramızdaki sınırı ona hissettirme niyetindeyim. Hap alışverişi yapmamız dışında herhangi bir iletişimim olsun istemiyordum. Min Ho hyung da artık Namjoon ile görüşmemi onaylamıyordu. Nedenini bilmiyordum ama sanırım işime gelmişti.
"Jimin bir yerlere gidip konuşmaya ne dersin? Böyle telefon da olmaz." Çatallı sesi sonlara doğru sertleşmişti.
"Hayır istemiyorum. Kapatmam gerek," dedikten sonra, "Peki Jungkook bu sefer nasıl sıyırdı paçayı?" diye sormuş, olduğum yerde tüm hareketlerim duraksamıştı. Nefes bile alamıyordum. Sormamasını çok istemiştim ama bu yalnızca ütopik hayal gücümün bir isteğiydi. Elbette soracaktı.
"Bu hastane ile ilgili bağlantılarım olduğunu söylemiştim. Tanrı'ya şükür ki kazadan sonra buraya kaldırılmış," dedim. Yalan söylediğimi anlamaması için konuştuğum süre zarfınca ses ve nefesimi kontrol altında tutmaya çalıştım.
"Açıkçası şu bağlantılarını merak ediyorum Jimin. İki seferdir oldukça işe yarıyorlar."
"Yakında seni tanıştıracağım merak etme. Hoşuna gideceğinden eminim," dediğimde yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirmiştim. Bağlantım polisti ve onlarla karşı karşıya geleceği günü iple çekiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHY ' Regret // jikook
Fanfiction"Aşk, intikam için kıvranırken dahi ondan vazgeçememek miydi? " Üniversite öğrencisi Park Jimin, uysal karakteri ve parlak zekası ile gitgide popülerleşirken kendisini hiç beklemediği bir anda, acımasız bir ihanetin ortasında bulur. Artık yapması g...