*Jisoo*
4 ay sonra...
Tam dört ay boyunca hiç yaşamadığım kadar güzel günler yaşamıştım. Jinyoung'la dört ay boyunca birlikte geçirdiğimiz vakitler çok eğlenceli geçmişti. Lunaparka gitmiştik, -tabii lunaparkta benim ayağım burkulunca sonra hastaneye gitmiştik- parka gidip salıncaklarda sallanmıştık, suyumuz çıkana kadar dance practiceları yapmıştık, o gün gittiğimiz sahile tekrar tekrar gidip deja-vu yaşadık, buradaki tüm kafelere ve eğlence merkezlerine gittik, boğazımız şişene kadar dondurma yedik. Tabii bu yaptıklarımızın hiçbirinden ailelerimizin haberi olmamıştı. Son olarak da dün sinemaya gitmiştik ve garip bir olay yaşamıştık.
Jinyoung'a dün neler olmuştu bilmiyorum. Ama galiba romantik bir film izlemek onu etkilemişti...
Dün Jinyoung durduk yere filmin sonlarına doğru "Jisoo sen daha önce hiç beni öpmedin." dedi.
Şaşırmıştım ve kızarmıştım. Jinyoung böyle biri değildi. Tabii o anın verdiği etkiyle ben de dudaklarımı Jinyoung'un dudaklarına değirdim.
Ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu...
Ben de böyle biri değildim.
Aşk beni kötü etkiliyordu...
Bu yaptığım utanç verici olaydan sonra "Jinyoung neden bana bunu böyle kalabalık bir yerde söyledin?" dedim.
Muzipçe gülümseyerek "Sen de yapmasaydın o zaman Jisoo Hanım." dedi.
"Çok memnun olmuş gibi gözüküyorsunuz ama Jinyoung Bey." dedim.
İşte böyle garip bir olay yaşamıştık...
Ve bugün de mezuniyet törenimiz vardı.
Hatta bitmişti.
Ve şu an Jinyoung bana söylemesi gereken şeylerin olduğunu söyleyip beni boş olan eski sınıfımıza getirmişti.
"Eee ne söyleyeceksin Jinyoung?"
"Jisoo, sen hayatımda aşık olduğum tek kişiydin. Hep de öyle kalacaksın. Öncelikle bunu bil.."
"Noluyor Jinyoung? Endişelendirme beni. Sanki ölecekmişsin gibi konuşuyorsun."
"Hayır Jisoo ölmeyeceğim güldürme beni. Ben sadece bundan sonra sadece telefonda görüşebileceğimizi söylemeye geldim."
"Jinyoung ne oluyor meraklandırıyorsun beni çabucak söyle şunu artık."
Ellerimi tuttu. Ve "Jisoo... Biz çok uzaklara taşınıyoruz. Kore'nin öbür ucuna..."dedi.
Jinyoung'un gözünden bir damla yaş geldi...
Jinyoung'a sarılıp kafamı omzuna koydum. Ben de gözyaşlarıma engel olamamıştım.
"Hayır Jinyoung. Bırakma beni.."
"Jisoo lütfen ağlama ağladıkça beni de üzüyorsun. Senin yanından daha fazla üzülerek ayrılmak istemiyorum."
"Jinyoung gitme lütfen lü-"
Jinyoung daha fazla konuşmama izin vermeden beni öptü.
Ve gözyaşlarımı silip "Seni çok seviyorum. Üzülme lütfen hep mutlu kal. Gülümsemek sana çok yakışıyor. Artık gitmem gerek Jisoo. Seni çok sevdiğimi aklından çıkarma..."
Koşarak sınıftan çıktı.
Sınıfta ellerim kollarım bağlı bir şekilde beni ağlamaya mahkum etti...
Son sözleri hala aklımda yankılanıyordu...
Üzülme lütfen hep mutlu kal. Gülümsemek sana çok yakışıyor...
Sınıfta ağlayarak "Nasıl Jinyoung nasıl? Sen olmadan nasıl mutlu olabilirim?" diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Wind Drags Us... •Jinji•
Fanfiction"Küçükken çimenlere uzanıp yıldızları seyretmeyi çok severdim Jisoo. Yıldızlara bakıp hayal kurardım. Hani bazen insanlar bulutlara bakıp hayal kurar ya... Ben de yıldızlarla hayal kurardım. Ve böyle mutlu olurdum. Beni yıldızlar mutlu ederdi Jisoo...