*Jisoo*
Sabah sabah yine uyku tutmamıştı.
Salona gidip televizyonu açtım.
Güzel bir film bulmuştum. Bir yastığı kucağıma alıp izlemeye başladım.
O sırada arkadan iki el boynuma dolandı. Boynuma dolanan elleri okşayarak "Günaydın Jinyoung." dedim.
Jinyoung yanıma oturdu ve "Günaydın. Bugün sen ve Min Jae nasıl?" dedi gülümseyerek ve karnıma bakarak.
Bebekten bahsediyordu...
Gülümseyerek "Çok iyiyiz." dedim.
"Seni öpebilir miyim?"
"Joo Hyun hala uyuyorsa neden olmasın? Biliyorsun biz öpüşürken onun bizi görmesini istemiyorum."
Jinyoung "Hmm peki o zaman."dedi ve dudaklarını dudaklarıma değirdi. Sonra da "Bugün seninle güzel bir gün geçirmek istiyorum Joo Hyun'u büyükannesine bırakırız. Ne dersin?" dedi.
"Olur. Uzun zamandır seninle baş başa vakit geçirmiyorduk." dedim.
Merdivenden küçük ayak sesleri gelmeye başladı.
"Tam zamanında uyandı..."
Odaya ayıcıklı gecelikleriyle saçı dağınık olan Joo Hyun geldi.
Joo Hyun dört yaşındaki kızımızdı ve tıpkı Jinyoung'a benziyordu.
Jinyoung gülümseyerek "Günaydın Joo Hyunieee." dedi ve onu kucağına aldı.
Ben de "Günaydııın." diyerek yanağına bir öpücük kondurdum.
"Ouuww saçların çok dağılmış Joo Hyunie. Gel saçını toplayayım. Tıpkı bir prenses gibi olacak." dedi Jinyoung.
Jinyoung onun saçını toplarken ben de kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim.
Beş dakika sonra krep harcını hazırlamıştım.
İlk krebi tavaya döktüm ve pişirmeye başladım.
O sırada Joo Hyun mutfağa geldi ve "Anne bugün hayvanat bahçesine gidebilir miyiiiz?" dedi.
"Hayır tatlım. Üzgünüm bugün babanla baş başa vakit geçireceğiz. Hem seni de büyükannene bırakacağız." dedim ve gülümseyerek Joo Hyun'a baktım.
Somurtuyordu "Ama siz benim istediklerimi yapmıyorsunuuz. Hem ben büyükannemleri hiç sevmiyorumm."
Şaka mıydı?
Dün sinemaya gitmiştik.
Önceki gün de lunaparka.
Ondan önceki gün de bir pasta atölyesine...
"Ama tatlım..."
Beni dinlemeden ağlayarak salona gitti.
"Babaaa..."
Şimdi de Jinyoung'a söyleyecekti.
Bir iki dakika boyunca salondan ağlama sesleri geldi ve sonra da kesildi.
Bir süre sonra da Jinyoung mutfağa geldi ve beni belimden kavrayıp kendisine döndürdü.
Tezgahla Jinyoung'un bedeninin arasındaydım.
"Seni bir kez daha öpebilir miyim Soo-ya?"
"Heey Jinyoung kendini kaybediyorsun ama..."
Beni dinlemiyordu bile ...
Çoktan dudakları dudaklarımdaydı bile...
Ensemden tutup beni iyice kendine çekiyordu...
Ben de kollarımı onun boynuna doladım.
Nihayet beni bırakmıştı...
"Jinyoung..."
"Zaten seni bir kaç hata sonra öpemeyeceğim Soo-ya... Görmüyor musun? Min Jae çok büyüdü..."
"Jinyoung düşündüğün şeye bak..."
"Hey krepler yanıyor." Jinyoung tavadaki krebi bir tabağa aldı.
Sonra da "Joo Hyun'u hazırlayayım. Onu büyükannesine bırakacağım." dedi.
"Onu nasıl ikna ettin? Ben de istiyorum o sihir gücünden."
Gülümsedi.
"Hmm o da benim babalık sırrım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Wind Drags Us... •Jinji•
Fanfic"Küçükken çimenlere uzanıp yıldızları seyretmeyi çok severdim Jisoo. Yıldızlara bakıp hayal kurardım. Hani bazen insanlar bulutlara bakıp hayal kurar ya... Ben de yıldızlarla hayal kurardım. Ve böyle mutlu olurdum. Beni yıldızlar mutlu ederdi Jisoo...