*Park GyuYoung*
Bugün çok büyük bir mutluluk içindeydim.
Çünkü akşam için çok güzel bir planım vardı...
Jinyoung'un dizde oynamasını sağlamıştım.
Evet bugün çekimler başlıyordu. Ama benim başka planlarım vardı.
Planımın tıkır tıkır işleyeceğinden şüphem yoktu.
Yönetmeni arayıp bugün gelemeyeceğimi çünkü hasta olduğumu söyledim. O da çekimleri başka bir güne erteledi. Ve Jinyoung'a da haber vermemi söyledi.
Ama tabi ben haber vermeyecektim. Jinyoung'un sahile gelmesi gerekiyordu.
Akşam olacakları düşünürken bu akşamı heyecanla beklemeye başladım.
6 saat sonra...
Odama geçip üstüme kısa bir şort ve tişört giydim. Sonra sahile gitmek için bir taksiye bindim.
Sahile geldiğimde Jinyoung yalnız başına bir bankta oturmuş bekliyordu.
Yanına geçip oturdum.
Ve ona "Selam Jinyoung." dedim.
Bana "Aptal kadın. Her şeyi sen planladın değil mi?" dedi.
"Ouuw öyle deme ama Jinyoungie." dedim ve hızlı bir hareketle Jinyoung'un üzerindeki kısa kollu gömleğin kolunu sıvadım ve elimdeki iğneyi omzuna batırdım.
Anında bayıldı.
Bir taksi çağırdım.
Taksici baygın Jinyoung'u görünce taksiden inip onu taksiye taşıdı.
Taksiye binince de "İsterseniz sizi hastaneye götüreyim." dedi. Ben de "Hayır gerek yok. Ben doktorum. Hızlı bir şekilde evime gidebilirsek sevinirim." dedim ve evimin adresini söyledim.
Gerçekten de hızlı bir şekilde eve gelmiştik. Taksici Jinyoung'u eve kadar taşıdı ve sonra da parasını alıp gitti.
Jinyoung'u odama götürüp onu yatağıma yatırdım.
Ahh tanrım ne güzel Jisoo bu sefer çıldıracak...
Gömleğinin düğmelerini açıp gömleği çıkardım.
Saçını biraz dağıtıp ıslattım.
Sonra kendi saçımı da dağıttım. Ve çekmecemden mor rujumu çıkarıp boynuma birkaç morarıklık ekledim.
Evet makyaj konusunda fena değildim...
Sonra da dudağıma kıpkırmızı bir ruj sürüp Jinyoung'un omzuna bir öpücük kondurdum.
Jinyoung'un pantolonunun arka cebinden telefonunu buldum.
Onu tanırdım. Şifreyi yazmaya üşenirdi. Hep parmak iziyle açardı.
Parmağını telefonunun düğmesine değdirdim.
Evet tahmin ettiğim gibiydi. Telefon açılmıştı.
Şimdi her şey tamamdı. Geriye bir tek güzel bir fotoğraf çekip Jisoo'ya atmak kalmıştı.
Jinyoung'un elini sanki selfie çekiyormuş gibi havaya kaldırdım. Ve dik durması için yastıklarla destekledim.
Eline güzel bir açıyla telefonu yerleştirdim.
Ve zaman ayarlaması yapıp düğmeye bastım.
Kafamı güzelce Jinyoung'un üstüne koydum.
Üç saniye sonra selfie çekilmişti.
Selfie tam Jisoo'yu delirtecek türdendi.
Bu güzel selfie yi Jisoo'ya attım.
Çevrimiçiydi.
O yüzden hemen gördü.
Jinyoung: •Fotoğraf•
Jisoo: Ne diyeyim. Mutluluklar...
Jinyoung: Sağol. Çok güzel bir gün geçiriyorum. ;)
Jisoo: Belli. Senin adına sevindim. Ha bu arada dişlerin kuvvetli herhalde. GyuYoung'un boynundaki morarıklara bakılırsa....
Jinyoung: Evet öyledir. Sağol. ;)
Jisoo: Neyse ben sizi fazla tutmayayım siz ateşli gecenize devam edin. Umarım gecenizin geri kalanı DAHA ateşli geçer. Görüşürüz.
Jinyoung: Teşekkürler. Merak etme gecemizin geri kalanı DAHA ateşli geçecek. Görüşürüz...
Odada kahkahalarla gülüyordum.
Jisoo gerçekten ÇOK sinirlenmişti.
Günüm çok güzel geçiyordu...
Telefonumun çalmasıyla kahkahalarım bölündü.
Lanet olsun YounSun arıyordu...
Ve evet... Bir iki dakikalık telefon görüşmesi bu güzel gecemi bozmuştu...
Ama yine de Jisoo'yu çıldırtabilmiştim...
O yüzden mutluydum...
Yine o aptal YounSun pavyonda başını belaya sokmuştu.
Hemen üzerime bir ceket geçirdim.
Jinyoung'un telefonunu da tekrar cebine koydum ve hızla evden çıktım.
YounSun'a yardım etmeliydim ne de olsa kardeşim.
Aptal kardeşim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Wind Drags Us... •Jinji•
Fanfiction"Küçükken çimenlere uzanıp yıldızları seyretmeyi çok severdim Jisoo. Yıldızlara bakıp hayal kurardım. Hani bazen insanlar bulutlara bakıp hayal kurar ya... Ben de yıldızlarla hayal kurardım. Ve böyle mutlu olurdum. Beni yıldızlar mutlu ederdi Jisoo...