Bir Mektup Daha

411 44 11
                                    

Savaş'a onu sevdiğimi söyledikten sonra binlerce kez pişman olsamda ,yapmıştım artık bu aptallığı . Henüz çok erkendi ama...

Bilmiyorum belkide seni seviyorum dediğimde,karşılık vermediği için pişman oldum.

Neden vermedi ki ?

Sanırım o da duygularından emin değil ,bana yakın davransada.

Uyuyamıyordum yada bu anın tadını çıkartamıyordum. İçimdeki eksiklik izin vermiyordu buna.

Savaş'a hiçbirşey söylemeden kalktım yataktan. Utanmıştım çünkü yaptığım itiraftan.

Hızlı adımlarla indim merdivenlerden. Salona indiğimde babam ve hizmetli Aysun abla tartışıyordu.

Annem insanları sınıflandırırdı maddiyatlarına göre. Anneme göre ,Aysun abla en alt sınıftı . Bu yüzden izin vermezdi onunla konuşmamıza.

Babamla olan kavgaları tuhaf gelmişti bana, nerden buluyordu bu samimiyeti.

Beni fark ettiklerinde ikisininde sesi kesildi.

"Neden sustunuz ?"

"Susmasık kızım. Konuşmamız bitti."

"Kavgamız diyecektin heralde."

"Saçmalama ,ne kavgası?"

"Kavga ediyordunuz duydum baba."

"Hayır kızım konuşuyorduk,fark etmemişiz sesimizin yükseldiğini."

"Ne konuşuyordunuz peki ?"

"Aysun, annenin kolyesini çalmış. Annen öldü diye fark edilmeyeceğini düşündü heralde. Onun bir an önce evi terk etmesi hakkında konuşuyorduk."

"Haziran hanım,ben gerçekten birşey yapmadım. Oğlum Çınar, oynarken bulup getirdi herhalde."

Kendini savunuyordu Aysun abla doğal olarak. Ama buna gerek bile yoktu.

"Baba bu kadar peşin hükümlü olma.Belkide Çınar almıştır gerçekten,oyuncak sanıp. Ben inanıyorum ve gitmesini istemiyorum. Bu evde herşey annemin varlığındaki gibi olacak. Bende geri dönüyorum zaten ."

Son cümlemin ardından Savaş girdi salona. Muhtemelen duymuştur,ona artık yük olmayacağımı. Belkide sevinmiştir ,beni sevdiğini söylemedi ya beklerim ondan.

"Kızım çocuk ne anlar mücevherden? Bahane bunlar ."

"Haziran Hanım." diye söze atladı Aysun abla.

"Size yemin ediyorum. Sekiz yıldır burda çalışıyorum aklımdan bir kez olsun çalma fikri geçmedi."

"Sana inanıyorum Aysun abla. Baba sende boşver bence. Annem öleli bir gün olmuş, mal derdine düşecek halimiz yok ya."

"Haklısın kızım" der gibi bakıyordu babam.

"Şimdi ben kıyafetimi giymeye çıkıyorum daha sonra Savaş'ın evinden eşyalarımı alıp geleceğim."

Savaş söze atatıldı.

"Gitmeni istemiyorum."

"Nasıl istemiyorsun ?"

"Evimde kalacaksın."

"Savaş ne saçmalıyorsun?"

"Saçmalamıyorum . Sen bana aitsin. Senin evin benim. Bende kalacaksın."

"Bu evlilikte geçerli."

"İstersem yarın kıydırırım nikahı biliyorsun."

"Beni zorla o eve hapsetmeyeceksin heralde."

"İstediğin zaman gelip istediğin kadar kaldın . Bunun bir bedeli var. Ödeme yapmadan gidemezsin."

"Ne istiyorsun ?"

"Üç gün daha kalman yeterli bir ödeme olur."

"Kalmazsam."

"Kalacaksın."

"Nerden biliyorsun ?"

"Sen kimseye borçlu kalmayı sevmezsin çünkü."

"Beni tanımaya başlıyorsun."

"Öyle ."

Yaklaştı yanıma iyice.

"Çıkalım mı şimdi ?"

"Bekle hazırlanayım önce."

"Böyle gel. Gecelik daha çok yakışıyor sana. Ama dantelli olsa fena olmadı."

Oha. Hayvan herif .

"Solunda babam var Savaş. Sağında ise bir aile."

Babama bakmaya tenezzül bile etmezken gülümsedi.

Merdivenlerden tekrar çıkarken yukarı, "Baba" diye seslendi küçük Çınar. Şaşkınlığımın ardından arkamı döndüm . Çünkü Çınar'ın babası burda değildi ve o benim babama bakıyordu.

Ardından Aysun abla Çınar'ı kucağına alıp , " Babanı mı özledim kuzum sen ?" derken hızla çıktı salondan.

Garipti. Fazla aldırış da etmedim. Çıktım yukarı.

Siyahtı bugünün rengi. Annemin vedasını yalnızca bir renge sığdıracaktım, o tüm renklere aşıkken.

Kıyafetimi giydim ve her zaman ki gibi aynaya baktım.

Bugün kendime "Güzel oldum mu ?" sorusunu sormuyordum.

Bugün ki soru," Ne kadar mutsuzum olacaktı ?"

Ne kadar mutsuzdum ?

Mesela mutsuzluklarımı kamyonete koyup denize atsam,taşar mıydı deniz ?

Fazla söz hakkı vermeyecektim bugün iç sesime. Çok yoruyordu çünkü beni.

Makyaj yoktu bugün. Yapmamayı tercih ettim. Başka başka renkleri layık görmüyordum tenime.

Siyahın günüydü bugün. Gözyaşlarımın bile rengi siyahken, boğuluyordum ben karanlığın esaretinden.

Aşağıya indim. Savaş beni bekliyordu. Çok geçmeden çıktık evden. Arabası buradaydı. Binip Savaş'ın evine gitmemiz çok sürmedi.

Kapıyı açtığında sarı büyük bavulum karşıladı beni.

Onu boşaltmayı düşünmüyordum.

Üç gün boyunca bavulun içinden düzensizce idare edebilirdim.

Bavulu elime aldığımda ,Savaş dur işareti yaptı. Ardından " Ben taşırım
" diyip aldı bavulu elimden.

Çok ağırdı. Ama bu yük onun kaslı kollarına ağır gelmezdi.

Bavul elindeyken fark ettim, kalın damarlı ellerinin güzelliğini. Çok havalı görünüyordu,baştan aşağı her milimi.

Ne saçmaladığımı düsünüp yoluma devam ettim ve çıktım odama.

Ne çabuk sahiplenmiştim böyle.
Sanki yüzyıllardır buraya aitmişim gibi.

Odama girdiğimde aklıma takılan bir şeyi Savaş'a sormak için odasına gittim.

Kapı açık olduğundan çalma gereksiniminde bulunmadım.

Yatağının yanındaki komidinin üzerinden bir mektup almıştı.Şaşkın şaşkın bakınıyordu.

Zarfın üzerinde annem ve Savaş'ın ismi yazıyordu.

Anlaşılan annem bir mektupta Savaş'a bırakmıştı.

Mektubun ilk parağrafını okuyabildim sadece. O bile beni meraklandırmaya yetmişti. "Ne oluyor ya?" kafasındaydım şuan .

İlk parağrafı şuydu mektubun :

"Savaş;

Eğer bu mektup sana ulaştıysa,Haziran'a da ulaşması an meselesi demektir. Sakın sen Haziran'a okutma bu mektubu . o tüm gerçekleri öğrenmeden ."

Kısa bir bölüm oldu . Bu kadarını yazmaya vakit buldum. Umarım seversiniz. Benim içime fazla sinmedi ama inşallah sizinkine siner . Teşekkür ederim okuduğunuz her bir harf için
❤😍🤓

KÖTÜ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin