Yakın Arkadaş

226 26 19
                                    

Haziran'ın ağzından devam..

Hava kararmıştı ve ben hala yürüyordum. Bu yolculukta tek yoldaşım gözyaşlarım olmuştu. Savaş'ın bana bıraktığı tek miras. Gidecek hiçbir yerim yoktu. Ne bir arkadaşım, ne de bir akrabam. Sadece babam vardı. Ona da gitmeyi hiç istemiyordum. Sonuçta çok yara açmıştı o da, hayatıma giren bazı erkekler gibi.

Bir ağacın dibine oturmuş, ne düşündüğümü bile bilmeden sadece düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp, başımı ağacın gölgesine yasladığım da duduğum sesle aniden doğruldum.

"Şşşt güzellik!?"

Gözlerimi hemen o pis serserinin gözlerinden alıp ses etmeden arkama dönmemin ardından yürüdüm. Alkollü birer sapkındılar. Biliyordum ki cevap versem beni rahat bırakmazlardı, bu yüzden sadece sustum.

"Sana diyoruz kızım, baksana." derken kalın bir ses, ardından başka bir adam kolumdan tuttu ve kısok bir sesle,

"Nereye gidiyorsun bebeğim?"

"Bırak beni." Kolumu çekmiştim.

"Sakin ol."

Sonrasında kurtardığımı sandığım kolumu tekrar tuttu.

"Bırak beni bırak."

Hızlıca ittirmemin ardından onu, düştü. Ben de diğer adamı umursamadan aceleyle koşmaya başladım. Arkada kalan adam yetişmişti bana, saçlarımı kavrayıp çekti beni, kendine doğru.

"Nereye gidiyorsun güzelim. Saat daha çok erken."

Ağlamak istiyordum. Tek hissettiğim lanet sonsuz bir acıydı.

Bir el belirdi saçımı acımasızca çeken adamın kolunda.

Savaş, Savaş mı gelmişti?

"Selam ben Doruk." dedi ve bir kafa çaktı karşımda duran meymenetsiz adama. Geri çekildim hemen,ara dayağı yememek adına. Savaş'tan daha az kaslıydı ama uzun sürmemişti o iki şerefsizi yere sermesi. Belkide sarhoş oldukları için bu kadar kısa sürmüştü.

Adının Doruk olduğunu söyleyen adam, siyah saça, kirli sakala ve koyu kahve renkli gözlere sahipti. Keskin yüz hatları ve kaslı kollarıyla uyum içindeydi esmer teni.

Şimdi yanıma yaklaşıyordu Doruk.

"İyi misin?"

Önce biraz duraksadım, onunla konuşmamın doğru olacağından emin değildim ama yine de 'güvenilir biri olmasa beni niye kurtarsın ki?' düşüncesiyle cevap verdim ona.

"İyiyim. Teşekkür ederim."

Yırtıldığını fark etmediğim elbisemin arkasını örtmek adına ceketini verdi. Muhtemelen elbisemin yırtılma sebebi ağaç dibinden aniden ayağa kalkmamdı. Biraz tereddüt ettim ama en sonda giymiştim, uzun ve siyah deri ceketi.

"Tekrar teşekkür ederim."

"Teşekkür etmeye ara verdiğin zaman, teşekkürün kabul edilecektir. "
En sempatik haliyle konuşuyordu.

İki üç saat boyunca benimle birlikte sahilde yürümüş, yabancı olduğu için tüm dertlerimi anlatmıştım ona. Aldığımız içkiyi yudumlarken serseri gibi hissetmiştim. Biraz daha delirmekten zarar gelmezdi, sonuçta o tekrar görmeyeceğim bir yabancıydı.

Elimdeki şişe bitmiş ve ben resmen ikinci kez sarhoş olmuştum. Elimdeki şişeyi hızlıca yere fırlattım. Ve baammm!!! Kırılmıştı.

"Delisin sen."

"Savaş sağolsun."

Başım çok dönüyordu, bunu yere düşüp kafamı çarpınca anladım.

~~^^

KÖTÜ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin