BÖLÜM 3 |MÜHÜR|

925 92 110
                                    

Düşüncelerim, ıssız koynumda bir nehir gibi akıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Düşüncelerim, ıssız koynumda bir nehir gibi akıyordu. Nehirde bazen taşa vuran su gibi düşüncelerim bölünse de, sonunda aynı yönü paylaşarak ilerlemeye devam ediyordu.

Dilimin etrafındaki sıvıda boğuluyordum. Damağımda türeyen otuz iki vida, otuz iki dişimi de minesine kadar delerek ağzımda yer ediniyordu sanki.

Saat öğle saatlerine gelirken güneş tam tepedeydi ve hâlâ bana bakan iki çift gözün baskısı altındaydım. Gözlerini asla üzerimden çekmiyor,  sanki her an kaybolacakmışım gibi büyük bir dikkatle bana bakıyorlardı.

Kaçmak için balkona çıksam Sehun'da benimle birlikte gelmek zorunda kalıyordu. Bileğimdeki mühür hâlâ kırmızıydı. Parmağını çektiği an, ortalığı harabeye çevirecek bir güç bize saldırıyordu. Sanki ben onunla güçlüydüm ve bu şeyi anca onun gücüyle durdurabiliyordum.

"Babam'da böyle olmamıştı." diye mırıldandım gözlerimi balkondan çekmeden. "Bu çok saçma."

"Babanız, annenizi yani omegasını bulmuştu çünkü." dedi Aias. Haklılığı sinirimi bozacak dereceye gelmişti. "Üstelik saçma değil, bir düzen var ve düzene göre işliyor."

Arafta kalmanın ne demek olduğunu yahut böyle bir şeyin olup olmadığını bile dün geceye kadar bilmiyordum ama tam şu anda araftaydım. Zihnimin içi boştu. Düşünemiyor, mantıklı bir çıkış yolu bulamıyordum. Aias'a göre mantıklı olan mühürlenmekti. Bu da bana mantıklı gelmiyordu.

"Elbet başka bir çözüm yolu vardır." dedim ayağa kalkarak. "Kahin efendi'nin yanına gidelim." Sehun'da benimle beraber ayağa kalkmış, suçlu çocuklar gibi başını yere eğmişti. Bu durumdan dolayı kendini suçlayıp suçlamadığını bilmiyordum ama suçlamalıydı.

"Ben onun yan..."

"Aias," dedim konuşmasına izin vermeden. "Kahin efendinin yanına gidelim."

Başını yere çevirip kapıya ilerlerken Sehun'u çekiştirdim. Bu durumdan şikayetçi görünmüyordu, hatta bıyık altından güldüğünü görmüştüm. Bordo renk pelerini omuzlarıma bıraktıktan sonra boyun kısmındaki kemeri taktım.

Elfrad kendini belime sardı. Sehun pelerinin şapkasını saçlarımın üstüne bırakırken ona bakmaktan kaçındım çünkü gözlerinin kırmızılığı hâlâ geçmemişti. Tıpkı benim gözlerimin sarılığının geçmediği gibi.

Kendimi saray koridoruna zorlukla attım. O yanımdayken nefes almam kolay olmuyordu. Üstelik eli bileğimdeydi ve sürekli baş parmağıyla bileğimi okşayıp duruyordu.

"Benden bu kadar rahatsız olduğunuzu bilmiyordum." diye fısıldadı Aias önden giderken. Gözlerimi gözlerine çok kısa bir an kenetledim. Nasıl bu şekilde ifadesini düz tuttuğunu merak ediyordum çünkü ben endişeden ölmek üzereydim.

VELNOR /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin