Bir gün babam bana, kalbine biri ulaşırsa ona ilk oraya iyi bakıp bakamayacağını sor, demişti. Başlası için kendimden vazgeçersem mutlu olamazmışım. Değer verdiğimden çok, değer görmeliymişim. En büyük dilekmiş sevmek ve en etkili zehir. Öyle bir büyüsü varmış ki, vakit vakti kovalarken masalların vazgeçilmezi, tüm kıskançlıkların mabedi haline gelmiş.
Lakin babam hiçbir zaman acıdan bahsetmedi. Annemden yana hiç acı çekmediğinden miydi bilinmez, yalnızca aşkın nasıl bir şey olduğunu anlatır dururdu bana. Acıdan hiç bahsetmezdi. Babam hiç acı çekmemişti.
Boynumdan aşağıya bir ürperti yayıldı, gözlerimi kırpıştırarak Sehun'a baktım. Vücudunun yarısı tuvalin arkasındaydı, elleri kibar ama ağır hareket ediyordu. Son olduğunu söylemişti. Çok az kaldığını ve biteceğini.
Onun manzarası bendim. Benim ki ise o. Bundan şikayetçi değildim. Dingin bir hava vardı dışarıda. Ben de öyleydim. Sakin ve uykuluydum. Gökyüzü bu gece cömert davranıyordu bize. Yıldızlarını Velnor'un üstüne sermişti.
Yıldızımız boldu bu gece.
Üstümde beyaz bir gömlek vardı. Gömleğin kolları yukarıya kıvrılmıştı ve kollarımdaki parmak izleri kendini belli ediyordu. Yakası göğsüme kadar çapraz iplerle inen gömleği Sehun seçmişti. Aynı gömleğin siyahı onun üstündeydi. Yine de farkım vardı benim ondan. Omuzlarıma mor kadife, altın işlemeli bir pelerin bırakmıştı. Tek omzunu düşürmüştü pelerinin ve dağınık bir şekilde bırakmıştı.
Beğendim demişti sonra da. Seninle böyleyken de sevişmek isterim.
Ne diyebilirdim ki? Açık sözlü bir adamdı. Gömleğimin iplerini dişleriyle sökmek istediğini ve onu üstümden kendisinin çıkarmak istediğini falan da söylemişti. Bunun gibi bir sürü ahlaksız teklifte bulunmuştu işte.
Tek yapabildiğim yanaklarımı kızartmak oldu.
Elfrad bileğimden asla ayrılmıyordu. Ona karşı olan samimiyetim ve ilgim değişmemiş olsa da Sehun ondan hiç haz etmiyordu. Bu sabah onu yastıkla boğmaya çalışırken görmüştüm. Evet, bunu gerçekten yapmıştı. Elfrad'ın başının üstüne yastığını bastırmıştı.
Ona ne yaptığını sorduğumda ise oyun oynuyoruz cevabını vermişti bana. Elfrad'ın hiç hoşlanmadığı bir oyun oynadıkları kesindi.
"Yorulduysan yarın devam edelim." diye mırıldandım gözlerimi gözlerine çevirip. Bakışları çok kısa bir an bana uzandı, ardından kaldığı yerden devam etti.
"Hayır, yorulmadım." dedi fısıltıyı andıran sesiyle. "Ama eğer sen yorulduysan bırakabiliriz."
"Hayır." dedim ve derin bir nefes aldım. Geçen birkaç saniyeyi içime doldurduğumda bana aynı dikkatli bakışlarını atmaya devam etti. Çizmesi gerekmez miydi? Evet, bana yalnızca bir süre bakıp çizmeliydi ama o, bakışlarını üstümden çekmedi. Hatta elindeki fırçayı su dolu kabın içine bıraktı. "Ne?" diye sordum. "Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VELNOR /HunHan
Fiksi PenggemarZamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. Hem akıl çağıydı, hem cahillik. İnanç devriydi. İnandıkları şey ise dönemin yeni Kral'ı Luhan'dı. Galaksinin, Batı Samanyolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede gözlerden uzak...