10🍺ANKA

19.5K 848 665
                                    

SINIR: 150 OY 400 YORUM

Medya: Gündüz.

Fısıltım çizik bir plağın dönerken çıkardığı ses gibi zihnimde derin bir yankı uyandırdı, şu gördüğüm ela gözlerin, zihnimin bana oynadığı bir oyun olmasını o kadar çok istiyordum ki. Deprem enkazının altında kalan küçük yaralı bir çocuk gibiydim, elini uzatıp, çekip çıkaran yoktu. Herkes acılı acılı, ağlayarak izliyordu sadece. Bir kahramanı aradı gözlerim, ya da beyaz atlı prens. Geldi mi dersiniz? Hayır, aksine o, beni en yaralı günümde, en çaresiz hâlimde bırakıp gitti.

Peki o beyaz atlı prens, bir gün, ansızın, hiç beklemediğiniz bir anda gelirse ne olur?

"Kuzgun?" Dedim tekrardan, emin olmak içindi belkide. Ancak o bana bakmıyordu, donmuştu sanki. Gözleri karanlıkta takılmıştı, ben ise ela gözlerine.

"Kuzgun geldin mi, bu sen misin?" Birkaç adım attım ona doğru, şu an diğerleri umrumda değildi. Ben sadece beş yıl önce, abimin ölümünden sonra ansızın terkedildiğim erkeğe bakıyordum. Sorguluydu bakışlarım, neden gittiğini, neden bıraktığını, en önemlisi de neden haber vermediğini sorguluyordum. Ve neden burada, neden Güzdüzle olduğunu...

Kafası yavaşça bana döndü, ela gözleri şimdi daha netti ve evet, bu oydu.

İçimi zelzeleye veren hissin sahibini şimdi bulmuştum, bu benim Kuzgunumdu.

Şaşkınlık aradım gözlerinde, aynı benimkilerde olduğu gibi sevinç, hüzün ya da özür. Ama o kaşlarını çattı ve sanki düşmanıymışım gibi dikti gözlerini. Bu kaşlarımın arasındaki çukurun daha da büyümesine neden olmuştu.

"Evet, benim." Pürüzsüz sesi mekanda eko yaparken, yutkundum. Sesi bir betondan farksızdı, en önemlisi mesafeliydi. Gözlerinde gölgelenen ucu alevli özlemi gördüm belli belirsiz, ancak asla benimki gibi değildi, kurduğum düşlerin yanılsamasıydı belkide. Bileğime, kuyruğu çıngıraklı bir yılan gibi sarmalanan iri parmaklarla bakışlarım arkama döndü. Zincir kaşları çatık çiğ bir sinirle beni kendine doğru çekmiş ve bakışlarını Kuzgun'a sabitlemişti. Ona, aynı bana baktığı gibi bir bakış atıp kolumu kurtarmaya çalıştım ancak onun gücüne engel olmak mümkün değildi. Yanıma geldiği için diğerlerinden birkaç adım uzak, Gündüz ve adamlarına, en önemlisi Kuzgun'a daha yakındık.

Yanımdaki varlığını umursamadan, tekrar Kuzgun'a döndüm, bana değil Zincire bakıyordu ve kimsenin polisleri umursadığı söylenemezdi. Ortamda öylesine kör bir hava dalgalanıyordu ki polis olduğu gerçeğin önünü kolayca kapatıyor, duvar örüyordu.

"Arkama geç." Sesi sert ve tehditkârdı, ancak bakışlarımı Kuzgundan ayıramadım. Bana kavonaza saklayıp, hüzünlü günlerimde kullandığım gülüşlerimi hatırlattı.

O benim çocukluk arkadaşımdı.

Ben, abim ve Kuzgun, hep beraber oynar, dolaşır, birbirimizi koruyup kollardık. Ancak abim beş yıl önce kanserden öldüğünde, ortalıktan kaybolmuştu. Bir daha haberi gelmemişti, bizde haber alamamıştık. Şimdi onu burada görüyor olmak gençlik yıllarıma sürükledi beni. Abimi hatırlattı tekrardan, okuldakilere ahkâm kesişlerimiz, ağır abi havalarında takılmalarımız, çoğu zaman oynadığımız el kızartmacalar...

"Neredeydin?" Dedim Zincire rağmen, ela gözler yine yeşillerimle buluştu, ona bakmayı o kadar çok özlemişim ki, şimdi anlıyor ve görüyordum.

TUZAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin