12🍺YARIŞ

18.8K 746 430
                                    

Ne kadar yorum, o kadar erken yeni bölüm❤


Yorganımı üzerimden savuran Kasap'a bayık bir bakış attım.

"Burada da mı spor?" Uykulu sesim sonlara doğru kısılmış, yaralı bir ceylanın inleyişi gibi çıkmıştı.

"Hadi, hadi. Oyalanma." Dedi göz teması kurmadan, bir yandan da perdemi sıyırıyordu. Camdan sızıp, gözlerimi alaşağı eden güneş ışığına kısık sesli bir küfür mırıldandım. Elim refleks olarak yüzüme gitmişti ve doğrulmuştum.

"Zincir, nerede?"

"İşi çıktı, evde değil. Seni de bana emanet etti. Anlayacağın, tüm gün seninleyim."

Son cümlesi, ne günah işledim de başıma kaldın gibi çıksa da bozuntuya vermemiştim. Her zaman ki gibi göz teması kurmuyordu. Bu adamın sorunu neydi, hala çözememiştim.
Belki bugün hem kendisi hakkında, hem de Zincir hakkında fikir sahibi olabilirdim, bu yüzden şirin bir kız olmaya karar verip uslu uslu peşine takıldım.

"Bu evde bir spor odası olduğunu hiç zannetmiyorum." Dedim alayla piç sırıtışımı sergilerken. Küçücük evdi, spor odası olması imkansızdı ki zaten görmemiştim de.

Salona geçtiğimizde gözlerim sağ köşede ki karmaşıklığa kaydı. "Şimdilik, kum torbası ve dumbell'la idare edeceksin." Derken o da, köşede tavandan sarkıtılmış mor kum torbasına ve duvara monte edilmiş dumbell'lara bakıyordu. Yüzümü buruşturup, iç çektim. Zincir'in neden fit ve kaslı olduğu belliydi, azimliydi ve ev de yer olmamasına rağmen salonun bir köşesine spor malzemeleri koyarak 'spor köşesi' yapmıştı, Tanrım, bunu hangi obezite yapardı? Pekala, ben obezite değildim ama bende yapmazdım. Henüz o kadar delirmedim merak etmeyin. Ama aynen bunu yapan bir deliyle aynı evde yaşıyorum.

"Bari kahvaltı yapsam?" Dedim gözlerimi ovuşturup, uslu bir kız gibi gözükmeye çalışarak.

"Hayır." Sesi kesin çıkmıştı, odadan çıkarken kapıyı arkasından kapatıp, beni burada tek başıma bıraktı. Birkaç dakika öylece yerimde kaldım. Saat dokuzdu. Daha önceki spor saatlerime göre geçti, çünkü Zincir sabahın ilk ışınlarıyla, saat altı gibi uyandırıyordu uykumdan, bu konu da Kasap'a teşekkür etmeliydim.

Bakışlarımı dikdörtgen oda da gezdirirken, spor yapmış gibi davranıp, şu koltukta uyusam mı? Diye düşünmeden edememiştim. Şu an oda da tektim, öyle değil mi? Kasap'ın bir daha odaya uğrayacağını zannetmiyordum. Evet, evet. Fena fikir değildi.

Kapı aniden açıldığında, korkuyla yerimde sıçramıştım. İyi insan da, lafın üstüneydi cidden... Elinde ki tepsiyi sehpaya bırakıp, koltuğa oturduğunda kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun?" Derken sesim titremişti.

Kasap, istifini bozmadan çatalına batırdığı patates kızartmasını ağzına attı. Ellerimi belime yerleştirip, tek kaşımı kaldırarak onu izlemeye başladım. Ne yani, önümde yemek yiyecek ve benim yememede izin vermeyecekti öyle mi? Krizlik.

"Sana diyorum!"

Çayından hüpleterek büyük bir yudum aldığında, yutkundum. Acun Ilıcalı mısınız, Kasap Bey? Bu insafsızlık nereden geliyor böyle?

"Sporuna başlasan iyi edersin," dedi ağzındaki lokmayı yutmadan önce. "Yoksa mutfağın kapısını kilitleyeceğim."

Tabii ki hemen kum torbasının başına geçtim. Yemek önemliydi, mutfağın kilitlenmesi benim için travma olurdu. Zaten açlıktan olduğunu düşündüğüm bir baş ağrısı kendini göstermeye başlamıştı.

TUZAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin