Unutanlar için;
Kuzgun: Bade'yi ansızın beş yıl önce terk eden çocukluk arkadaşı.
Gündüz: Zincir'in düşmanı.
Zümrüt, Kasap, Çakal, Atlas, Tankurt: Grup üyeleri.Medya:Atlas
๑
İlkokul yıllarımda öğretmenimin tüm sınıfa boş kağıt dağıtıp, özgürlüğün tanımını yapmamızı istediği günü hatırlarım. Bana göre özgürlüğün tek bir tanımı vardı; kuşlar. Kuşlar uçup, tüm kötülüklerden uzaklaşır ve gökyüzünün tüm güzelliklerini tadarlardı. Onlara bir sınırlama yoktu, istedikleri şekilde, istedikleri zamanda süzülebilirlerdi gökyüzünde... Ben de bir kuş kadar özgürdüm fakat uçmayı bilmiyordum. Öğretecek kimsem yoktu çünkü. Kuşlar özgür olurdu öyle değil mi? Fakat ben her gün aynı yerde uçabilen, diğer kuşların özgürlüğünü izleyen, onlara imrenip, uçmayı daha da arzulayıp her gün yere çakılan, uçmaya hasret, uçmaya, özgürlüğe aşık fakat uçamayan, kanadı değil ruhu kırık kimsesiz bir kuştum.Tenine değen parmaklarım karıncalanmaya başladığında, ela gözlerine tırmanan saf şefkati gördüm. Gözleri derin bir okyanustu ve ben bu okyanusun kıyılarına şimdiden çarpmaya başlamıştım.
"Biliyorum, her şey üst üste geldi ama zamanımız yok. Merak etme sana yolda her şeyi, ayrıntısıyla anlatacağım." Kelimeleri birer enkazdı, ben ise bu enkaz altında seçim yapmak zorundaydım. Bir tarafım, Ne bekliyorsun, bu son şansın! Diye kükrerken diğer tarafım sorguluydu, kafası o kadar çok karışıktı ki oturup haykırarak ağlamak istiyordu.
"Hadi." Diye fısıldadı tekrardan, güven verici ses tonuyla. Alt dudağımı dişleyip etrafı kolaçan ettim.
"Nereye gideceğiz?" Diye fısıldadım mesafemi korumaya çalışarak. Hiç kızmayın, birleşen ellerimizi görmezden gelirsek gayette mesafeliydim.
"Bunları yolda konuşalım." Derken bahçenin dışında kalan henüz yeni farkettiğim arabaya doğru ilerlemeye başladı. Sıcacık elleri, ellerimin arasında olmasaydı duraksayabilirdim ancak sessizce ona eşlik ettim. Şu an güvenebileceğim tek kişi oydu, bana kızmayın. Sonuç olarak onu tanıyordum, çocukluk arkadaşımı tanımadığım bir gruba değişmezdim. Kuzgun da küçüklüğümün izlerini görüyordum. Ona baktıkça abimin çehresini hatırlıyordum.
Arabaya binerken son kez arkamı yokladım, Zincir ve diğerlerinden tık yoktu. Bu duruma şaşırmıştım, normalde iki dakika odama çekilsem kapımı yumruklamaya başlardı Zincir. Neyseki bitiyordu, kurtulacak ve başta Zincir olmak üzere, ruh hastası grubu ve Gündüzü polise şikayet edecektim.
Karanlık, dönemeçli orman yolu ürkmeme sebep olsa da, kollarımı vücuduma sarıp Kuzgun'un titiz hareketlerle direksiyonu kavrayışını izledim. Çok fazla olgunlaşmıştı. En son, lisede ki halini gördüğüm için şu an kendimi oldukça garip hissediyordum.
Cılız olmasına engel olamadığım bir sesle, "Neden gittin?" Diye mırıldandım. Bakışları çok kısa bir an bana dönsede, tepkisi silikti, dediğim gibi çok kısa bir andı.
Ekledim, "Burada, Gündüzle ne işin var?"
Belli belirsiz kaşlarının çatıldığını farketsemde durmadım. Cevaplanması gereken o kadar çok soru vardı ki, zamanımın yetmeyeceğinden korktuğum içindi telaşım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUZAK
Fantasy"Eğer dediklerimi yapmazsan," eliyle tavana astığı cesetleri gösterdi. "Onlardan bir farkın olmaz, yarın seni de mumyalar buraya asarım ve... viskimi yudumlayıp başka talihli aramaya başlarım." 26.01.2019 ❧