satır arası yorumları kalp ben
Bölüm sonunda buluşalım.
๑
Hisler, tek bir kelimesiyle denizin üstündeki dalgalar gibi kabarırken ona inanamaz gözlerle baktım.
"Saçma saçma konuşma." Sesim, beklediğimden daha tiz çıkmıştı. Zincir tehditkâr bir alayla kaşlarını kaldırdığında bakışlarımı kaçırmak zorunda kalmış, dış kapıyı açan Zümrüt'e kaymıştı.
"Gelmek istiyorum." Diye fısıldadım Zümrüt'e, kurtar beni der gibi. Ancak o bana son bir bakış atıp elini havada umursamaz bir tavırla salladı ve kapıyı ardından hızlıca çarptı.
Sertçe yutkunup, Zincir'in varlığını unutmaya çalışarak ayaklandım. Amacım, koşar adımlarla ondan uzaklaşıp başka birileri eve gelene kadar kendimi odaya kilitlemekti ancak bu pek de mümkün olmadı.
"Nereye böyle," Diye seslendi, koltuktan kalktığını fark etmemi sağlayan gıcırtılar duydum. "Daha fıstık kıracaktık."
"Sağ ol, karnım aç değil."
Cıkladı, "Bu yenilen bir fıstık değil ama," bakışları edepsizce bedenimde dolaşırken, "Ha yenilen kısımları da var tabii." Diyerek ekleme yapmıştı. Ona anlamaz bakışlar attım. Bu adamın ruh hâli gerçekten tuhaftı, bana çok yabancıydı ve ona sanki çok iyi bir arkadaşımmış gibi güveniyor olmam garipti doğrusu.
Elbette ne demek istediğini, neyi kastettiğini çok iyi biliyor ve anlıyordum! Ancak şu durumda anlamamazlıktan gelmek daha sağlıklı olacaktı.
"Başım ağrıyor ayrıca çok uykum var. Cidden Zincir... benimle oynama."
Beklenmedik şekilde şuh bir kahkaha attığında hem şaşkınlık hem de korku dolu gözlerle baktım. "Oynama mı? Bunu en başında yaramazlık yapmadan önce düşünecektin... Artık sabrımı fazlasıyla taşırdın."
"Ne yapabilirim? Hayır yani bir çete tarafından kaçırılıyorum ve uslu uslu oturup boyun mu eğmem..." bitirmeme izin vermedi.
"Bu evreyi geçtiğimizi düşünüyorum, aynı şeyleri gerizekâlıya anlatır gibi tekrar mı söylemeliyim?" Tepki vermedim, buna karşılık "Ben de öyle düşünmüştüm." Diye mırıldandı kendi kendine. Bu sırada birkaç adım atıp tam önümde dikilmişti. Boy farkı sebebiyle kafamı yukarı kaldırmak zorunda kaldım.
"Şimdi... Benim omuzlarım ağrıyor." Dedi yüzünü buruşturup omuzlarını sarsarken.
Tek kaşımı kaldırıp, bana ne bundan dercesine bir bakış attım.
Eli tişörtünün eteklerine gitti ve acımasız ses tonuyla konuştu.
"Masaj yap."
"N-nasıl?" Diye mırıldandım şaşkınlıkla. Bu adam ne saçmalıyordu? Onun o heybetli omuzlarına dokunup, sıkmamı, yoğurmamı falan? Masaj yapmanın açılımı buydu değil mi tam olarak? Ah...
Tişörtü kafasından çıkartırken, "Bayağı masaj işte. Çok gerildim bugün biliyorsun, biraz rahatlamam gerekiyor." Demişti.
Sesindeki alaycı tını kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bu sırada tişörtünü top hâline getirip koltuğun üzerine fırlattı.
"Ben yapamam masaj falan. Bileklerim ağrıyor..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUZAK
Fantasy"Eğer dediklerimi yapmazsan," eliyle tavana astığı cesetleri gösterdi. "Onlardan bir farkın olmaz, yarın seni de mumyalar buraya asarım ve... viskimi yudumlayıp başka talihli aramaya başlarım." 26.01.2019 ❧