15🍺ÖPÜCÜK

26.1K 996 951
                                    

+300 oy bekliyorum.💕

Medya:Zincir

Kapıya artarda sıralanan yumruklarla bakışlarımı Atlastan alıp kapıya çevirdim.

Bu kimdi şimdi?

Dizinin en heyecanlı yerinde araya giren reklam gibi olmuştu.

Ama ben bu dandik reklamı pek önemseyeceğimi sanmıyordum.

"O, kim?" Diye sordum ısrarcı ses tonumla. Atlas, bakışlarını benden çekip, arkasına yaslandı. Uyanık kalmaya çalıştığının farkındaydım, ama pek başarılı olduğu söylenemezdi, gözleri kayıyordu. Kendini zor tuttuğu belliydi. Onun beni takmayışını umursamadan, sorumu yenilemiş ancak yine yanıtsız bırakılmıştım.

O bakışlarını tavana dikip derin soluklar alırken, "Kimden bahsediyorsun?" Diyerek omuzunu dürtmeye başladım. Dümdüz tavana bakıyor, sertçe yutkunarak çıkık adem elmasının kıvrak dansını gözlerimin önüne sunuyordu.

Sinirle alt dudağımı ısırdım. Birçok şeyi ima etmiş ve beni meraklandırmışken şimdi neyi kastettiğini anlayamamam, canımı sıkmıştı. Uyuşturucunun etkisinde olmasaydı böyle bir konu bile açmazdı, biliyordum. Ama sonuç olarak hâla kendinde değildi ve bazı şeyleri ona söylettirebilirim diye umuyordum.

"Bana kimden bahsettiğini söyle."

"Söyleyemem." Dedi inler gibi. Gözleri mi buğulaşmıştı onun? Belki de puslu zihnimin aldatıcı oyunuydu.

Derin bir nefes aldım. "O, kim Atlas?" Dedim bende her bir kelimenin üzerine basa basa. Kapıyı ısrarla yumruklayıp, zile basan kişi umrumda değildi. Şu an sadece Atlas ve ben vardık. Bir de "o" diye kastettiği kişi.

Âniden, "Kapıya bak," Dedi ondan hiç beklenmedik bir sertlikte. Duraksadım, "Kapıya bak." Diye yeniledi bir kez daha. Sesi yeni bilenmiş bir bıçak kadar keskin ve uyarıcı çıkmıştı. Gözleri kızarık, kaşları çatıktı.

Yutkundum.

Biraz şaşkınlık, biraz da korkuyla geri çekildim ve yavaşça ayaklandım.

Son kez ona dönüp, "Bunu konuşacağız." Derken beni pek umursadığı söylenemezdi. Hatta duyduğundan bile şüpheliydim. Düşünceli gözüküyordu. Gönlüne pusu kurup sol tarafını sızlatan kişiyi merak ettim. Belki de her şeyin suçlusu oydu.

Delikten bakma ihtiyacı duymadan kapıyı açtım. Evet, benim için büyük bir hata olmuştu. Hazırlıksız yakalanmıştım.

Kabul etmeliyim ki bugün de çok ufacık, mini minnacık bir yaramazlık yapmıştım. Umarım bunun da yüz kızartıcı bir bedeli olmazdı. Ancak gördüğüm insafsız yüz, bunu bana bas bas bağırıyordu. Ellerini iki yanında yumruk yapmış, parmak boğumları sıkmaktan beyazlamıştı. Âdeta öfke saçıyordu. Arkama bakmadan kaçma isteği gün yüzüne çıkmıştı bile. Dudaklarım onu görmenin etkisiyle aralandı.

Ne demeliydim, ne yapmalıydım...

"Zincir, ben..." Dudaklarıma dokunan parmakları hissettim, konuşmama izin vermedi. Soğuk parmak uçlarından dudaklarıma nükseden çekim o kadar gözle görünen cinstendi ki nefesimi tutmuştum. Sinirli olmasını neye bağlamalıydım? Uslu dur, deyip uslu durmamam, cezalarına aldanmamam, paspasın altına koyduğu anahtarı fark etmem? Ya da kapıyı geç açmam?

"Anahtarı nasıl aldın?" Dedi soğuk bir sesle. Her an patlamaya hazır bir volkan gibi gözüküyordu. Bu beni korkutsa da dik durmaya özen gösterdim.

TUZAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin