BÖLÜM 24

5.9K 627 77
                                    

Kafamı kaldırıp güneş ışığını hissetmeye çalıştım. Derin bir nefes çektim içime önce ardından kafamı yere indirip buz tutmuş gölün üzerinde gezdirdim bakışlarımı. Burayı seviyordum. Kocaman donmuş göl ormanlık alanın tam ortasındaydı. Etrafı büyük çam ağaçlarıyla çevriliydi ve bu güzel manzarayı istenmeyen ziyaretçilerden saklıyordu.

Aslında ben daha çocukken babamla balık tutmaya gelirdik buraya. Birçok insan da tıpkı bizim gibi önceden gölün tam ortasında açılmış birkaç büyük deliklerden balık avlamaya çalışırdı ama ben büyüdükçe balık sayısı da azaldı ve ardından hiç çıkmamaya başladı.

İç çekerek yere oturdum ve çantama koyduğum fasulye konservesini alıp elimle yemeye başladım. İçinde çok yoktu. Dün akşam yemek yerken benim payıma düşen parçaydı bu ama içimden o an yemek gelmemişti. Son bir aydır konserve tüketiyorduk ve hala alışamamıştım. Bu yüzden saklayıp gölü seyrederken yemeğe karar vermiştim.

İki ay önce avladığımız kurtlardan kalan et hala duruyordu ama onları bir anda bitirmek istemiyorduk, et sağlıklıydı ve güç veriyordu. Ayrıca alışveriş yapmasaydık bu çok göze batardı. Bu yüzden haftada bir kez et pişirip üç gün onu yeyip diğer günler aldığımız konserveleri tüketiyorduk. Ben de bu arada hurda toplamaya devam ediyordum. Hurdacılık işi de tamamen çökmüş durumdaydı. Çete üyeleri güvenliği sıkılaştırmışlardı ve eski şehre gitmek sandığımdan daha da zordu.

Elbette köyün yarısından çoğu eski şehre taşındığı için bu giden insanlar için önemli değildi ama ben ve benim gibi evini terk etmeyip çete üyelerine baş kaldıran kişiler için büyük bir olaydı. G bizi çok zorluyordu.

Derin bir nefesle elime aldığım fasulyeyi hızla ağzıma götürdüm ve parmaklarımda kalan fasulyeyi de yavaşça yaladım. Annem eskiden kibar yemem için beni zorluyordu ama o yoktu ve açıkçası şimdi umurumda bile değildi. Karnım açtı ve doyurana kadar yalamaya devam edebilirdim.

Fasulye konservesinin dibini de yedikten sonra köşeye koyup elimi karla temizledim ve gözümü yeniden göğe yükselen ağaçlara çevirdim. Huzurlu bir ortamdı ama bir kötü yanı vardı ki, aklıma gelmesini istemediğim şeyleri hatırlatıyordu bana. Kafamı hızla sağa sola sallayıp bu kötü düşünceleri ittim. İki ay geçmişti, ondan haber çıkmayalı tam tamına altmış gün. Onu unutmam gerekiyordu.

Yavaşça kolumdaki saate baktım. Ondan bana kalan birkaç hatıradan biriydi. Bunu her zaman kıyafetimin içinde saklıyordum. Pahalıydı ve en önemlisi manevi değeri vardı. İlk birkaç hafta bunu ona geri vermeyi unuttuğum için kendime kızmıştım. Sonraki haftalar ise belki geri almaya gelir diye umut etmiştim. Ama bu umudum birkaç gün sonra sona ermişti. O bir kraldı, bu saatten istediği kadar yaptırabilirdi. Düşünceleri yeniden kafamın içindeki karanlık kısma atıp saatin kaç olduğuna baktım. Neredeyse iki olmuştu ve ben sabahın ilk saatlerinden beri ormandaydım.

İstemeye istemeye doğruldum yerimden. Soğuk çok hissettirmiyordu kendini ama yine de daha fazla geç olmadan eve gitmem gerektiğini biliyordum. Şu sıralar akşam olmadan hava kararıyor ya da hızlıca bozuyordu, o anlara yakalanmak istemiyordum.

Çantamı hızla sırtıma atıp göle son kez baktım. Birkaç gün sonra yeniden gelecektim ama yine de her seferinde son kez görüyormuşum gibi hissediyordum. Sanırım ölümün yakınlarda saklandığını düşündüğüm içindi. Açlık yakındı, köy perişan bir haldeydi ve yakında o kişilere biz de katılacaktık. Boğazıma takılan yumruğu es geçip arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

Yine av bulamamıştım. Eh buna alışkındım ama bir sürü bitki toplamıştım. Karı eşeleyip sağlam olanları çantama koymuştum. Eve gidince onları şöminenin önüne koyacaktım ardından buzları çözüldükten sonra şöminenin yanındaki duvara bir ip yardımıyla asıl birkaç gün kurutacaktım. Sonra da tatsız tuzsuz yemeklerimize katıp lezzetli hale getirecektim. Karlı bir gündü benim için.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin