Hava hiç iyiye gitmiyordu.
Kar yavaş yavaş yağıyor ve soğuğun az da olsa kırılmasını sağlıyordu. Yine de hava fazlasıyla kapalıydı ve bu durum fırtınanın habercisiydi. Derin bir nefes alıp verdim. Verirken ağzımdan buhar çıkıyor ve yağan karların arasına karışıyordu. Dişlerim ise soğuk yüzünden gıcırdıyordu. Üzerimdeki kıyafetler beni sıcak tutuyordu fakat yüzüm için aynı şeyi söyleyemiyordum.
Adımlarımı yavaşlattım ve etrafımı kaplayan dağlara bakmaya başladım. Geçitten çıkalı çok olmamıştı ama Kevin'nın da dediği gibi mağaranın diğer tarafına, yani ilk geldiğimiz tarafa doğru açılan bir geçitten geçmiştik. Bu sayede ne o hastalanmamıza neden olan mağarayı kullanmış, ne de mağaraya giden dik yamacı tırmanmak zorunda kalmıştık. Şimdi ise mağara geride kalmıştı. Geriye bakınca çok küçük gözüküyordu.
İlk geldiğimiz gün gökyüzünü kaplayan şimşekler ise görünürlerde yoktu. Açıkçası dışarı çıkana dek onların varlığını dahi unutmuştum. Neyse ki Kevin'a ulaşabiliyordum ve merakımı gidermek için ona sormuştum. Kulaklıktan yükselen sesi, beni bir an şaşırtsa da ayak uydurmuştum. Makine yüzünden o dehşet verici sesler yükselip, gökyüzü yarılıyormuş gibi olmuştu. O şimşekleri makine yaratıyordu ve bu tehlikenin boyutlarını görmemi sağlıyordu.
''Ne kadar kaldı?'' diye sordum çevremdeki buzlanmış ağaçları izlerken. Geniş bir alandan yürüyüp, sık ağaçların olduğu kısmın ucuna kadar gelmiştik. Buradan geçtiğimizi hatırlıyordum fakat askerlerin beklediği yere ne kadar yaklaştık hesaplayamıyordum.
''Sık ağaçları geçtikten sonra varacağız'' dedi Arthur. Bu sefer yolu uzatmamıştık, buna gerek yoktu. Yine de geçitten çıkarken çok tedirgin olmuştum. Sanki birileri bir anda ortaya çıkıp bizi enseleyecek diye korkmuştum ama öyle bir şey olmamıştı.
Tıpkı Kevin'ın da dediği gibi, biz varır varmaz geçit kapısı açılmış ve çıkınca da kapanmıştı. Fakat bu seferki, diğerleri gibi yuvarlak kapaklı ya da yüzeyin üzerine saklanan bir kapı değildi. Tıpkı girişi gibi, kapı iki yana açılarak bizi dış dünyayla bağlantılı bir mağarayla buluşturuyordu. O hastalık bulaştıran mağaradan çok daha küçüktü. İlk başta şaşırmıştım, sonuçta bu mağarayı herkes görebilirdi ama sonra geçit kapısı kapandı ve her şey rayına oturdu. Kapının iç kısmı metaldi ama mağaraya bakan tarafı tamamen taşlarla kaplıydı, tıpkı mağaranın bir parçası gibi oluyordu. Böylece kimse bir şey anlamıyordu.
Sık ağaçların arasına daldık ve yürümeye devam ettik. Her adımda ayaklarımın altından çatırdılar yükseliyordu. Buzlanmış dallar sert ve tehlikeliydi, yürürken onlara tutunmaya çalışıyordum ama avucumun içinden kayıp duruyorlardı. Yine de ilk gelişimize göre rahat hareket ediyorduk. Kıyafetlerimiz bizi fazlasıyla koruyordu.
Bir ağacın dalına yapışıp buzlanmış zeminde yavaş yavaş yürümeye devam ettim. Bazı yerler kar yerine buz doluydu, ben henüz düşmemiştim ama Oliver iki kez yere kapaklanmıştı. Bunun bana olmasını istemiyordum, bu yüzden dikkatlice yürüyordum.
''Tanrım, burası berbat bir yer'' diye söylendi Oliver. Ona doğru dönüp kıs kıs güldüm. Bana kötü bakışlar atıp ''Siz bana gülüyor musunuz küçük hanım?'' diye sordu sahte bir sinirle. Omuz silkip yoluma devam ederken Oliver homurdanmaya devam etti.
Ormandan çıkınca o tanıdıklık hissi doldu içime. Askerleri, ilerideki küçük tepeciğin arkasında bırakmıştık. Heyecan tüm bedenimi sararken çantamın kulplarına sıkıca sarılarak yürümeye devam ettim. Neredeyse varmıştık. Neredeyse...
Jonny yanıma gelip ''Şu asker... Kuzey sınırlarında devriye atan hani. Onu pek gözüm tutmamıştı'' dedi yavaşça. Açıkçası ben de öyle düşünüyordum. Bu yüzden yolu değiştirerek tesislere ulaşmaya çalışmıştım. Olur da takip ediliriz korkusu sarmıştı her yanımı. Yine de Alex onlara güveniyor olmalıydı. Elbette içlerinde çürük yumurtalar da çıkabilirdi. Bu Alex'in suçu olmazdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/164376885-288-k309833.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )
Science FictionNOT: Mavi Kubbeler/ Yalnız Prens hikâyesinin devamıdır. Ayrı ayrı okunabilir, karakterler ve mekan farklıdır. (Ama önce Mavi kubbeleri okumanızı tavsiye ediyorum.) Not :İlk kitap olan Savaşçı Kadın ve Kral tamamlanmıştır. İkinci kitap ola...