Belirtilerin başlaması çok uzun sürmedi.
Önce bedeni şiddetli bir şekilde titremeye başladı, sanki biri zayıf kollarından sıkıca tutup onu sarsıyor gibiydi. Uyuşmuş bedenimi kaldırıp yanına gittim ve kollarını sıkıca tutmaya başladım. Her ne kadar çabalasam da, sarsıntı benden çok daha güçlüydü. Yine de parmaklarımı zayıf kollarından çekemedim. Sonra titreyiş hafifledi ve ağzından boğuk sesler çıkmaya başladı. Vücudu başka bir şey yüzünden kasılmaya başlayınca kusacağını anladım. Koşar adım yatağın dibindeki kovayı alıp annemin yanına diz çöktüm ve onu yan çevirip kafasını yatağın biraz dışına çıkardım. Yarı kolda kusmaya başladı. Yatak ve yer kusmuk dolarken düşünebildiğim tek şey annemin ölüp ölmeyeceğiydi.
Kevin susmuştu ve bana cevap vermiyordu. Sorabilecek başka kimsem de yoktu. Bu yüzden annemi sıkıca tutup kovaya kusmasını sağladım. Dakikalar sonra midesine zar zor girmesini sağladığımız yiyeceği de çıkardı. Sonra boş boş öğürmeye devam etti. Bir süre onu orada tutup yatağa geri yatırdım ve nemli bir bezle ateşler içinde yanan yüzünü sildim. Bir ara normale döndü. O sırada hizmetçileri çağırıp çarşafları değiştirmelerini sağladım. Onlar gittikten kısa süre sonra belirtiler devam etmeye başladı.
Bu seferkiler çok daha kötüydü. Göz bebekleri birden bire yok oldu. Sanki gökyüzünü aralıksız kaplamış beyaz bulutlar gibiydi gözleri. Derin bir nefes alıp ondan birkaç adım uzaklaştım ve solgun yüzüne bakarak ayakta bekledim. Kollarım ister istemez bedenimi sarmıştı. Korkuyordum, hem de delice. Arkama bakmadan kaçmak istiyordum. Werner'a sığınmak ve bu olayları arkamda bırakmak için can atıyordum. Güçsüz hissetmeye başlamıştım kendimi. Savaş, tesisler, çeteler ve bir dizi görevler beni yıpratmıştı.
Kafamı hızla sağa sola sallayıp bu düşüncelerimden arındım. Karşımdaki benim annemdi ve halkıma karşı sorumluluklarım vardı. Bu makine tamir edilmeliydi, yoksa tüm şehir soğuk yüzünden yerle bir olacaktı.
Sonraki dakikalar sürekli saati kontrol edip annemin ateşini dindirmekle geçti. Birkaç kez daha kusmaya çalıştı ama midesinde hiçbir şey yoktu. Bu yüzden kusmaya bir şey bulamadı. Arada sırada bilinci az da olsa yerine geliyordu. Sanki sarhoş bir adam gibi oluyordu ama gözlerini ki kahverengilik geri gelmişti- hafifçe kırpıyordu. Bilincinin yerine gelmesi bir yandan iyiydi. O zamanlar ona çorba içirmeye çalışıyordum. Bilinci yarı kapalı olsa bile yememek için direniyordu ama ağzını elimde açıp zorla içiriyordum. Bir yandan da kötüydü, ne zaman uyanır gibi olsa ağlıyor ve inliyordu. Acı çektiği belliydi. Bu yüzden uyanmasını istemiyordum, bu bencilce olabilirdi ama ağlayışını duymak beni mahvediyordu.
On iki saat sonra ilaçlarını yeniden verdim ve yatağın kenarına oturup gözlerimi açık tutmaya çalıştım. Uykusuzluktan ölüyormuş gibiydi bedenim. Her yerim ağrıyordu. Kollarımda hissettiğim acı yüzümü buruşturmama neden oluyordu. Annemi tutmaya çalışırken incitmiş olmalıydım. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Saat sabahın üçüydü. Her saat başı Jonny ve diğerleri teker teker yanıma gelip nöbeti devralmak istediklerini söylemişti. Oları reddettiğime biraz pişman olur gibi oldum. Gözlerimi dahi zor açık tutuyordum.
Cass ve Alex'de ziyaretimize gelmişti. Alex olanlar için çok üzgündü, bunu yüzünden çok net anlayabiliyordum.Yine de bana yardım etmeye devam etmesi çok büyük bir incelikti. Sonuçta adamları benim yüzümden ölmüştü. Bunu söylediğimde biraz kızmıştı tabi. Dediğine göre bu hepimizi ilgilendiren bir savaştı.
İçeri geçip yatağın kenarındaki koltuğa oturdum ve bacaklarımı kalçamın altına alıp başımı koltuğun üstüne koydum. Annem sakince uyuyordu. Yüzü gözü ter içindeydi. Bir an kalkıp terini silmek istedim ama vücudum bana itaat etmedi. Gözlerimi kısa süreliğine kapatıp tüm gün boyunca yapmaktan kaçındığım tek şeyi yaptım, Werner'ı düşündüm. Yüzü aklıma gelir gelmez sert bir darbe karnımın tam ortasına hızla düştü. Onu o kadar çok özlemiştim ki! Sanki yıllardır birbirimizden uzaktaydık ama toplasan sadece bir hafta olmuştu. Dudaklarımı birleştirip ağlayışımı durdurmaya çalıştım. Neler yapıyordu? İyi miydi? Savaş çoktan başlamıştı, Alex bugün yanıma geldiğinde söylemişti. Çeteler çoktan saldırıya geçmişti ama Werner'la ilgili hiçbir bilgisi olmadığını söylemişti. Neyse ki benim burada olduğuma dair bir mektup göndermişti. Ayrıca bir ülkenin kralı öldüğünde o ülke düşmüş sayılırdı. Hala savaştıklarına göre sorun yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/164376885-288-k309833.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )
Science FictionNOT: Mavi Kubbeler/ Yalnız Prens hikâyesinin devamıdır. Ayrı ayrı okunabilir, karakterler ve mekan farklıdır. (Ama önce Mavi kubbeleri okumanızı tavsiye ediyorum.) Not :İlk kitap olan Savaşçı Kadın ve Kral tamamlanmıştır. İkinci kitap ola...