''Sierra''
Kulağımın içinde yankılanan yumuşak sesle birlikte gözlerim aralandı. Saniyeler sonra yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geçtim ve '' Werner'' diye fısıldadım. Başım, bu ani kalkışım yüzünden birkaç saniye boyunca dönmüştü. Bu tatsız durumdan kurtulmak için gözlerimi kapatıp açtım,ardından ne olur ne olmaz diye yatarken taktığım kulaklığımı düzeltip Werner'ı daha net duyabilmek için pürdikkat dinlemeye başladım.
Werner kısık bir sesle''Uyandırdığım için özür dilerim ama... Sana ulaşmam gerekiyordu'' dedi yavaşça. Arkada boğuk sesler yükseliyordu ama konuşulanları anlamıyordum.
Sesindeki bir şey içimde korku yaratmış ve tüm uykumu kaçırmıştı. Birden bire gözlerim kocaman açıldı. Nefes almakta zorlanmaya başladım, çünkü neler olduğunu veya neden bana ulaşmak istediğini biliyor gibiydim ama dilim o sözleri söylemeye varmıyordu.
''Önemli değil... Nasılsın?'' diye sordum, sesim çatlamıştı. Dudağımı ısırıp daha fazla ses çıkarmamaya çalıştım. Gözlerime dolan yaşlar yanaklarımdan düşmesin diye gözlerimi bile kırpamıyordum. Sanki ağladığımı görecekmiş gibi hissediyordum çünkü. Aslında aramızda koca koca dağlar vardı. Birbirimizden çok uzaktaydık.
''Ben iyiyim, iyi olacağım da. Asıl sen nasılsın? Başını yine tehlikelere sokmuyorsun değil mi?'' diye sordu, sesi benimle dalga geçer gibi çıkmıştı. Elimle gözyaşlarımı silip hafifçe güldüm. Sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi benimle şakalaşıyordu.
Tanrım, bu adamı seviyordum!
''Henüz belaya sokmadım ama bu ileride sokmayacağım anlamına gelmez'' dedim gülerek.
'' Asla söz dinlemeyeceğini bilmeliydim'' dedi şakacı bir tavırla. Yine de bu şakacı tavrının altında büyük endişelerin yattığını çok iyi biliyordum. Onu çok iyi anlayabiliyordum da, ben de çok endişeliydim.
''Merak etme, burada güvendeyim'' diye yanıt verdim hemen.
Werner birkaç saniye bekledikten sonra ''Biliyorum... Tutunabildiğim tek şey de bu zaten'' dedi yavaşça. Ses tonu hüzün doluydu, sanki birazdan yapacağımız konuşmanın ne derece kötü olacağı sinyallerini verir gibiydi. Yavaşça yatağa geri yattım ve gözlerimi metal tavana dikip birkaç saniye sessizce bekledim.
Sonra ise o malum konuşmayı biraz ertelemek için ''Annem makineyi tamamen kapatmak istiyor'' dedim.
Werner hiç beklemeden nasıl diye sorunca ona tüm kule muhabbetini anlattım. Elbette yukarı çıkacak kişinin ben olduğumu söylemedim. Burada güvende olduğumu bilmesi onun için çok daha iyiydi. Ellerimi yüzüme götürüp akan yaşları yavaşça sildikten sonra derin bir nefes aldım, sonra yavaşça nefesi geri verdim. Bu alış verişler kısa süreli de olsa rahatlamamı sağlıyordu.
''Dikkatli ol Sierra'' dedi Werner hızla.
''Ben iyi olacağım, bebeğimiz de öyle'' dedim kesin bir dille, ardından ''Şuan ne yapıyorsun?'' diye sordum en sonunda. Sonra gözlerimi kapatıp söyleyeceklerini bekledim.
''Çadırdayım şuan... Eski şehri kuşattık, saldırı için şafağı bekliyoruz.'' dedi yavaşça.
Dudaklarımı birbirine bastırıp herhangi bir tepki vermemek için uğraştım. Werner, beni dinliyordu ama o oradayken ve birazdan savaşa gidecekken onu üzemezdim ama kendimi de tutamıyordum. Bu yüzden kulaklığı çıkarıp yastığımın altına soktum ve yastığın üzerine baskı yaparken ağzımdan kaçan hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. O ilk berbat nöbeti atlattığımda kulaklığı geri taktım.
Werner o sırada ismimi söylüyordu.
''Buradayım, sinyal gitmiş olmalı. Seni daha yeni duyuyorum'' diye yalan söyledim hızla. Sesim biraz boğuktu ama idare ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )
Science FictionNOT: Mavi Kubbeler/ Yalnız Prens hikâyesinin devamıdır. Ayrı ayrı okunabilir, karakterler ve mekan farklıdır. (Ama önce Mavi kubbeleri okumanızı tavsiye ediyorum.) Not :İlk kitap olan Savaşçı Kadın ve Kral tamamlanmıştır. İkinci kitap ola...