BÖLÜM 31

6.8K 592 61
                                    

''Ee, ne düşünüyorsun?'' diye sordu Clare heyecanla.

Söylediği şeye odaklanmakta zorlanıyordum. Nefesimi kontrol altına almak için çabaladım ve birkaç adım ilerleyip hemen önümdeki bitkilere bakmaya devam ettim. Hayatımda ilk kez kuru ve canlı bir şekilde toprağa ekili bitki görüyordum. Kalbim tekledi, yavaşça yere çömeldim ve parmak uçlarımı nazikçe bitkinin yapraklarında gezdirdim. Elime değen yumuşak dokusu şaşkına çevirdi beni. Islak değildi, kupkuruydu ve capcanlıydı.

Tanrım!

''Çok güzeller'' diye fısıldadım, önümdeki bitki kafilesine bakmak için kafamı kaldırdığım zaman.

Clare ellerini omzuma koydu ve '' Evet, bu ufaklıklar birkaç hafta sonra bize domates verecekler'' dedi neşeyle. Hafifçe güldüm ve yaprakların arasındaki küçük yeşil tomurcuklara baktım. Sert tomurcuklar gittikçe büyüyüp kırmızılaşacak ve haftalar sonra yenilebilecek kıvama gelecekti.

Ayağa kalktım ve Clare dönüp ''Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim'' dedim.

Clare koluma girdi ve beni başka bir seraya doğru çekiştirirken '' Benim için büyük bir zevk, ayrıca daha çiçeklerin olduğu serayı görmedin. Orayı görünce bana teşekkür edersin. Ah! O kadar güzel çiçekler var ki, tüm gün oradan çıkmak istemiyorum. Eğer şehir planlayıcısı olmasaydım, kesinlikle seralarda çalışırdım. '' dedi.

Dışarısı dünden kalan fırtınanın izlerini taşıyordu. Birkaç sera zarar görmüştü ama cam duvarlar sayesinde bitkiler korunmuştu Yine de bu fırtınaların işleri zorlaştırdığı gerçeğini değiştirmiyordu. Buna bir çare bulunması gerekiyordu.

Dün Werner ile uzun uzun konuşmuştuk. Neler yapacağımızı ve bunu nasıl gerçekleştireceğimize karar vermeye çalışmıştık. Elbette bunu planlamak çok zordu. Oturup doğru düzgün düşünmek ve her şeyi gözden geçirmemiz gerekiyordu. Yine de birkaç şeye karar vermiştik. Öncelikle onunla muhafızlık konusunu konuşmuştum. Beni destekliyordu ve eğer bunu istiyorsam engel olmayacağını söylemişti. Ayrıca yardım etmemeye de söz vermişti. Torpil istemiyordum, kendi hakkımla bu unvanı kazanmalıydım.

Bir an ürperdim, muhafızlık sınavı beni biraz endişelendiriyordu açıkçası. Dün konuşurken neler olacağından da kısaca bahsetmişti. Werner bir kral olarak muhafız adaylarıyla birlikte kuzey dağlarının eteklerine kadar gelecek ve moral konuşması yapacaktı. O konuşma yaptıktan sonra muhafız adayları başlarındaki komutanlarla birlikte dağa tırmanacak ve sonra o komutanlar adayları bir geceliğine dağda yalnız başına bırakıp şehre yeniden döneceklerdi. Elbette birkaç birlik, kuzey dağlarının farklı yerlerinde konuşlanmış olacaktı. Bu sayede pes eden ve işaret fişeğini ateşleyen adaylara yardım edebileceklerdi. Geceyi dağda geçirmek benim için sorun değildi ama kurtlar cidden beni korkutuyordu. Aylar önce bize saldıran kurdun keskin dişlerini hala hatırlıyordum. Neyse ki kısıtlı miktarlarda olsa da bize silah ve gerekli tüm malzemeler verilecekti.

Clare kolumu sola doğru çekti ve '' Bu taraftan'' dedi nazikçe.

Derin bir nefes alıp düşünmeye devam ettim. Werner dün bana buluşmak için farklı bir yer ayarladığından bahsetmişti. Bu yer onun gizli evlerinden biriymiş ve benim olduğum kısımdaki evlere çok yakınmış. Akşamüstü Clare beni o eve kadar götürecekti, ardından planlarımıza orada devam edecektik. Açıkçası başka yerde buluşmak beni daha da rahatlatmıştı, Werner'ın geceleri evime gelmesi çok tehlikeliydi, birisi görebilirdi ve bu hiç iyi olmazdı.

''İşte geldik'' diye şakıdı Clare. Onun sesiyle birlikte düşüncelerime ara verip önümdeki devasa seraya bakmaya başladım. Bu sera diğerlerinden daha uzun ve daha genişti. İçerisi görünmüyordu ama buradan bile havayı kaplayan güzel kokuları alabiliyordum.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin