“Geliyor mu Stella?” diye sordu Taner adama bakarak.
“Evet, giyiniyormuş. İner şimdi.”
“Şükür giyiniyor,” dedikten sonra pek bir emin olamadı. “Ya emin misin giyindiğine, ben pek emin olamıyorum.”“Efendim. Ben hızlı konuşunca anlamıyorum,” dedi İngilizce ile.
“Ben de siz bir şey giyinmeyince sakin olamıyorum,” diye homurdandı başka tarafa bakarak.
O sırada Stella koşarak çıktı otel kapısından ve Taner’i o anda öksürük krizi tutup abisine sinirle döndü, “Yalancı! Hani giyiniyordu. Bu mu giyinik hali?”Valerio kaşlarını çattı, “Ya ne diyorsun?”
İngilizce ve tane tane söyledi, “Ne biçim giyim bu? Sizin ülkede kumaş kıtlığı mı var? Yani öyleyse söyle, pamuk fabrikamız var bizim. Kumaş yollarız.”
Stella neşe ile bindi arabaya ve “Selam,” dedi şakıyarak.“Selam,” diye homurdandı Taner. “İştah kalmadı yemin ederim.”
Birlikte göl manzaralı bir kebapçıya gittiler. İçeri girdikleri an garsonların hepsi “Hoşgeldiniz Taner bey,” diyerek masaya kadar eşlik ettiler onlara.
“Hoşbulduk.”“Ne arzu edersiniz efendim?”
“Misafirlerim İtalya’dan geldiler. Ona göre özenle hazırlanmış bir masa istiyorum.”
“Merak etmeyin efendim kebaplarımız günlük etle hazırlanıyor. İçecek olarak ne alırsınız?”İkiliye bakıp, “Rakı?” diye sorduğunda, ikisi de “Olur,” dediler.
Garson gittiğinde keyifli bir sohbet başlamıştı. Taner okulundan ve işinden bahsederken, Valerio da kendi işinden bahsediyordu. Stella ise karşısındaki adamı hülyalı bakışlarla izliyordu. Türk erkekleri gerçekten çok başkaydı ona göre ve bu gece bu Türk onun olacaktı.***
Alanzo gergin bir şekilde arabadan indi. Buraya Özge’yi getirmek pek de iyi bir fikir değildi ama er ya da geç geleceklerdi. Sadece az hasarla atlatmayı temenni ediyordu.
Dönüp kızın da kapısını açtı ve gülümsemeye çalıştı. Özge inip karşısındaki koca malikaneye baktı. Buraya değil bir aile, tüm İzmir sığardı her halde.
“Burada bir tek ailen mi kalıyor yoksa sülalen mi?”Alanzo kısık bir kahkaha attı, “Annem, büyük annem, kız kardeşim, abim, yengem, yengemin kız kardeşi, yeğenlerim.”
“Maşallah. Bir ben eksiktim tam oldum,” deyip kıkırdadı.
Kıza elini uzattı ve içinden derin bir nefes alıp verdikten sonra eve doğru yürüdüler. Kapıya geldikleri an kapı yardımcıları tarafından hızla açıldı.“Bay Pietro, hoşgeldiniz. Anneniz sizi gördüğüne çok sevinecek,” derken meraklı bakışları birden kıza takıldı.
“Neredeler?”
“Büyük salonda.”
“Tamam,” kızın elini tutup, birlikte ikinci kata çıktılar. Büyük salona giden koridorda yürürlerken ikisinin de içinde farklı endişeler vardı.Kapının önüne geldiklerinde kapıya bir kere vurup, yavaşça açtı ve içeri geçtiler.
“Herkese iyi akşamlar,” dedi ciddi bir sesle.
Özge adamın birden ciddileşmesini anlamasa da buz gibi bakışların sahibi ile ürktü. Bu annesi olmalıydı.“Hoşgeldin Alanzo,” dedi annesi kızı süzerken. “Misafirimiz olacağını haber vermedin.”
“Misafir değil anne, eşim,” derken yengesinin kız kardeşine bakmamaya çalışıyordu. Ama bütün gözlerin ona döndüğünü hissetmişti.
“Ne?” diye bir nida koptu annesinin ağzından.Abisinin kaşları çatılırken, etrafta bir sessizlik hüküm sürünce kız kardeşi kıkırdamaya, sonra da kahkaha atmaya başladı. “Kusura bakmayın ama surat ifadeniz gerçekten çok komik,” deyip ayağa kalktı ve abisine sarıldı, “Tebrik ederim abicim,” diye sesli bir şekilde bağırırken sessizce, “Ayvayı yedin,” diyerek fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ROMA MASALI * MASAL SERİSİ III - FİNAL
Romance'Ben buraya kendi masalımı yazmaya geldim, onun yüreği benim masalımı sahiplendi.' Kendi küçük dünyasında, ailesinin, sevgilisinin ona kurduğu, hazırladığı o hayattan kurtulmaktı tek niyeti. Kaçtı... Kaçılabilecek en olmadık yere, Hayallerinin baş k...