5.BÖLÜM - EVDEKİ HESAP NEREYE UYMAZDI? LOKANTAYA MI?

7.9K 936 97
                                    

KISA FAKAT EĞLENCELİ BİR BÖLÜM OLDU =)

Valerio öğlen biten toplantıdan çıkıp, otelin havuza bakan terasına çıktı. O asistanı kafasını çok kurcalıyordu. Sinirden deli ediyordu onu. Dikkati dağılmasın diye de onun toplantıya girmesini istemedi. Çünkü ortağı olacak o Alanzo da iyi değildi. Tamam fazla çapkındı! Ne diyordu ya, kızı kıskandığına inanamıyordu.

“Saçmalık!” dedi kendi kendi ile alay eder gibi. O kimseyi kıskanmazdı... -Yani o öyle sanıyordu.

Yüzünü elleri ile sıvazladıktan sonra derin nefes almak istiyordu ki nefesi kesildi. Sera minicik bir bikini ile sere serpe yatıyordu. Önündeki kadehi eline alıp, sıktı. Ardından bir yudumda içip, tekrar yerine koydu ve koşar adım aşağı indi.

Onu serbest bırakmamalıydı. Yanından ayırmamalıydı. Ne yaptığını sanıyordu Allah aşkına?
Havuz kısmına ilerledi, o sergilediği bedenindeki etleri lime lime doğrayacaktı, madem hanım efendi yanmak istiyordu, onu yakmasını da bilirdi. Ama güneşte değil, kendi bedeninde. Bu düşüncelerle kızın yanına gelmiş ve tepesinde durmuştu bile.

Sera gelen gölgelikle elini gözüne siper edip, gözlerini kısarak gelene baktı.
“Ah, bay Valerio güneşimi kapatıyorsunuz.”
“Özür dilerim bayan Uzer, ama ben size serbestsiniz derken bu minicik şeyle bedeninizi teşhir edebilirsiniz demedim. Hangi sözümü yanlış anladınız merak ediyorum. ‘Serbestsiniz’ kelimesini mi? İtalyancanız iyi diye biliyordum. Ayrıca ben odanızda biraz dinlenebilirsiniz dedim. Şimdi toplantı bitti, tabi doğal olarak sizin de ‘serbest’ zamanınız tabiki. Lütfen şimdi derhal odama gelin notları hazırlayalım.”

“Sen ve sıkıcı notların. Ayrıca sanane yani. Sanki sana mı sergiliyorum bedenimi? Belki de hayatımın aşkını arıyorum. Allah’ım ya.” Tabiki bunları Türkçe söyledi.

Valerio her kelimede sinirleri gerildi. İyi ki Türkçe bildiğini söylememişti. Yoksa ona saydırdıklarını duyamazdı. Tane tane konuşulan tüm kelimeleri anlıyordu. Ama bir kere ona “Kalas” diye bağırmıştı. Onu anlamamış, çevirisine bakmıştı. Yakında hepsini bir bir yedirecekti ona.

Odaya geçtiklerinde Sera üstüne baktı. Kahretsin ki bikininin üstüne giydiği elbisesi yere düşmüş ve sırılsıklam olmuştu. O yüzden şuanda bikini ile adamın karşısında dikiliyordu.
“Ya üstümü değiştirseydim?” diye söylendi.

Adam bir şey demeden dolabı açtı ve ona bir tişört attı.  Onun için de iyi değildi böyle oturması.
Tam suratına gelen tişörtle kız “Öküz,” diye mızıldandı.

Valerio içinden ‘ben sana şimdi gösteririm öküzü’ diye geçirince, aklına gelen şeyi yapıp, üstündeki tişörtü bir çırpıda çıkardı ve yatağa oturup bilgisayarını kucağına aldı. Siyah çerçeveli gözlüğünü de takınca akıllara zarar bir görüntü çıkmıştı ortaya.

Sera ağzı açık adamı izliyordu. “Oha, oha, oha! O kaslar ne be? Bereket versin, azıcık da millete bıraksaydın. Ah ah Ebru Yaşar ne güzel diyordun sen ‘Seni anan benim için doğurmuş canım, hamurunu benim için yoğurmuş’. Bu hamurdan değil, çamurdan yapılmış heykel mübarek. Bu adamı çamurun içinde düşündüm de bir an... Düşünme Sera! Ayrıca, sen patronsun yani ayıp denen bir şey var. Üstsüz üstsüz asistanının önünde oturulur mu canım? Şimdi benim babam Hayriye hanımın önünde üstsüz mü oturuyor, yok.” Kendi üstüne baktı ve bir an Hayriye hanımı bikini ile babasının karşısında düşündü. Bu düşünce onu güldürmüştü.

Adam gülerek başını sağa sola salladı. Dengesizdi bu kız. Hoşlanıyor mu, nefret mi ediyor anlayamıyordu onu? Başını kaldırıp, gözlüklerinin arkasından kıza baktı.
“Gelecek misin, kendi kendine konuşmaya devam mı edeceksin bayan Uzer?”

BİR ROMA MASALI * MASAL SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin