1.BÖLÜM - HER İNSAN KENDİ MASALINI YAZAR, AMA KAHRAMANINI SEÇEMEZ!

11.2K 913 96
                                    

1.BÖLÜM'e hoşgeldinizzzz =)

Her insan kendi masalını yazar, ama kahramanını seçemez. Çünkü o da kendi masalının hazırlıklarını yapıyordur. İşte ‘Kader’ denilen şey de tam burada devreye giriyordu.
İki farklı masalın yollarının kesişip, tek bir mutlu sona bağlanmasında.
Ona da ‘AŞK’ deniliyordu ve uğruna canlar veriliyordu...

BAŞLIYORUZ...

Ben Sera Uzer. Doğma, büyüme ve tüm yaşam ve sosyal aktiviteleri, özel hayatı da dahil, burada yani Adana’da geçen zavallı bir kızım. Öyle zavallı dediğime bakmayın. Aslında çok da zavallı değilim.  Yok yok zavallıyım.

Tamam istediğim bölümü okumuş olabilirim ama bu bölümü bitirmem ailemin beni istediğim yere gönderip, çalışmama izin vermelerine yetmiyordu. Altı üstü Roma’ya gitmek istiyordum. Harika bir iş bulmuştum.

Evet hayatım şimdi tam da bu iş yüzünden değişmişti. Abimin baskısı ve artık özgür bir kız olduğumu aileme göstermesi sonucu ailemi zar zor ikna etmiştim. Söz konusu eğitim olunca abim için akan sular dururdu. En zoru da bunu beni deli gibi sevdiğini söyleyen ve uçan kuştan bile kıskanan adama anlatmaktı. Caner...

O benim sevgilimdi. Her şeyimdi...
Ve işte tam da o andayım, dehşet verici değil mi?

“Ne demek Roma’ya gidiyorum Sera? Sanki yan sokağa gidiyormuşsun gibi konuşma benimle!”
Evet sondaki ünlemden anladığınız bağırmaktı sanırım. Ama bağırmıyor kükrüyordu resmen! Bugüne kadar ona hiç hayalimden bahsetmemiştim. Haklıydı. Birden karşısına çıkıp, ben Roma’ya gidiyorum demek çok garipti. Bende olsam böyle- kimi kandırıyorum ben olsam bene yani ona asla izin vermezdim. Yani ben o olsaydım.

“Bebeğim, sadece iki sene. Hem eğitim hem iş. Bu benim için kaçırılmaz bir fırsat.”
Evet gayet iyiydim değil mi?
“Kaçırılmaz fırsat ne ya? Ben senin için neyim? Önüne kaçırılmaz fırsatlar çıktığında hemen vazgeçe bilinen erkek mi? Yoksa zaten hiç olmayan hayalet mi?”

“Saçmalama Caner.”
“Sera ailene, arkadaşlarına hiç kimseye benden bahsetmiyorsun. Yaklaşık iki yıldır sadece şu kafede buluşabiliyoruz.”

“Durumu sen de gayet iyi biliyorsun Caner. Aileme deyim de ertesi gün nikah için gün al de mi?” -Ona da gün doğardı.

“Benim için hiç sakıncası yok. Ayrıca sana kaç kere ailemi de alıp geleyim dedim. Ama sen hep beni ‘okulum’ diye durdurdun Sera. Şimdi bütün engeller bittiğinde karşıma geçmiş iki sokak öteden bahseder gibi Roma’dan, sanki iki haftalık bir zaman diliminden bahseder gibi de iki seneden bahsediyorsun. Sana inanamıyorum.”

Evet beni seviyordu. Hem de çok. Ben de onu seviyordum. Peki beni durduran neydi biliyordum. Bir şeyler eksikti. Bir kitapta okumuştum.

“Eğer aşıksanız, her şeyi uçlarda yaşarsınız. En çok onu sever, en çok onu kaybetmekten korkarsınız. En çok onu arzular, en çok onu özlersiniz. Hayatınız tüm en’lerinin öznesi hep odur. Çünkü o EN BÜYÜK AŞKTIR.”

Hayır, ben bu duyguların en’ini bırak, azını bile yaşamıyordum. Hiç bir zaman Caner’i kaybetme korkusu yaşamamıştım. Çünkü hep o beni kaybetmekten korkardı. O yüzden Caner hep benimdi. Onu arzulamamıştım. Yani tensel bir temasımız olmamıştı. Bunu da hiçbir zaman düşünmemiştim. İlk gecemin özel olmasını isteyenlerdendim. Onunla bir-iki kere öpüşmüştük ama hoşlanmamıştım ve ona karşılık vermediğim için üçüncüye yeltenmemişti.

Şimdi diyeceksiniz ki neden o zaman onunlasın?
Bilmiyorum. Seviyorum ama yeterli olmayan şeyler vardı. Ama yine de hayatımın geri kalanını onunla geçirmek isterdim. Yani tek isteğim sabırlı olması ve beni beklemesiydi.

BİR ROMA MASALI * MASAL SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin