3.BÖLÜM - ROMA'DA TEK BİR GÜN

9.3K 879 82
                                    

Özge'yle tanışalım mı?

Özge geldiği otelin mimarisine baktı ve gülümsedi. Annesi de yanına gelip, koluna girdi.
“Büyüleyici değil mi?”
“Roma gibi,” diye fısıldadı Özge.

Gözlerini yumdu. “Roma’da tek bir günün ardındaki büyü gibi. Eşsiz ve unutulmaz...” diye mırıldandı içinden.

4 sene önce

ÖZGE

Evet işte hayallerimin şehrindeydim. Roma...
Buraya gösterdiğim üstün başarıdan dolayı babam ve annem tarafından ödül olarak yollandım. İkisi de çok yoğun çalışıyorlardı. Bu sene üniversitede ikinci sınıfı bitirmiştim. Hem de sınıf birinciliği ile.

Dokuz Eylül Üniversitesi Film tasarım ve Yazarlık bölümündeydim. Annem ve babamın bu meslekte yakından uzaktan alakası yoktu. Annem psikolog babam ise büyük bir marketler zincirinin sahibiydi. Bana hiçbir zaman karışmadılar. Hep hayallerimin peşinden koşmamı sağladılar. Başarımı onların desteğine borçluydum, başarmıştım da.

Ve işte arkadaşlarımla Roma sokaklarındaydım. Buraya sınıf arkadaşlarım Kemal, Mustafa, Jale ve Sibel ile gelmiştim. Mustafa ile Kemal ikizdi. Babaları tam bir Atatürk hayranıydı. En küçük erkek kardeşlerinin de adı Ata’ydı. Mustafa bizimle aynı bölümde değildi. Ama yine de çok samimiydik. Kısacası rüyalarımın şehrinde, en sevdiklerimleydim.

“Kemal, şurada da çek beni ya.”
“Kızım yeter ha, neredeyse her adımda çekiyorum zaten. Roma’nın tuvaletlerinde bile selfie çekileceksiniz neredeyse.” -Bazen abartıyor. Sadece otelin tuvaletini çekmiştim. Otantikti.

“Gıcıklık yapma be, çek işte. Her gün Roma’ya mı geliyoruz sanki.”
“Ver tamam.” Sonra Sibel’e dönüp benim duyacağım şekilde homurdandı, “Köfteci Arif ustaya hergün gittiğimizde farklıyız sanki, orada da dürümün resmini çekiyor, ‘Bugün günlerden acılı köfte’” diye taklidimi yaptı, sonra gülümseyip, bana göz kırptı. Ah hiç de kıyamaz.

Ah! Ölebilirim, önüme çıkan bina muhteşemdi. Piramit gibi bir şeydi. Taştı. Ama çok görkemliydi. Fotoğraf makinesi ile çekmeye başladım. Profesyonel olarak fotoğraf çekiyordum ve bu işte gerçekten iyiydim. Mükemmeldim. Egom da tavan yani. Roma’nın havasından mıdır nedir?

***

Güneş gözlüğünü takıp, şirketten çıktı ve şoförüne seslendi, “Jimi, araba.”
“Hemen efendim.”
Arabasını beklerken yan taraftaki hareketlilik dikkatini çekti, o tarafa baktığında sürekli fotoğraf çeken kızı fark etti. Kendi şirketinin fotoğrafını çekiyordu. Güldü. Kızı biraz daha inceledi. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Jimi’yi eli ile durdurdu.

“Merhaba,” dedi İngilizce ile.
Kız başını kaldırması ile gözlerinde kalp çıkması bir oldu. -Aman Allah’ım bu neydi böyle.

“Merhaba. Ama dilinizi biliyorum.” İtalyanca konuşmuştu.
Adam elini uzattı. “Alanzo Pietro.”
Kız da elini uzattı. “Özge Çerezci. Sizin gibi havalı değil ama,” dedi gülerek.

“Türk’sün,” dedi aksanlı bir Türkçe ile.
“Evet,” derken şaşkındı. “Türkçe biliyor musunuz?”
“Eh sayılır. Yani siz nasıl diyor bir saniye.” Elini çenesine koydu. “Hah çat pat.”

Kız kahkaha attı. “Aynen. Öyle diyoruz. Türkçe’ni yerim senin.” Sonunu kısık sesle söylemişti.
“Sanırım binanın fotoğrafını çekiyorsunuz.” Tekrar İtalyancaya döndü.
“Ah evet, süper bir şey.”

BİR ROMA MASALI * MASAL SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin