₅₄

398 49 149
                                    

"nereye gitmek istersin?"

"uzağa."

"evine bırakayım mı?"

"hayır."

"namjoon'a haber vereyim mi?"

"hayır."

"seokjin hyung'a?"

"hayır."

arabayı ani bir fren yaparak durdurdu ve vücudunu sakin kalmaya çalışarak yan koltuğunda ellerini önünede kavuşturmuş oturan jungkook'a döndürdü,

"ne yapmalıyım o ha-"

"hyung bana sarılır mısın?"

ah..

"ah jungkook.."

vitesin üzerinden uzandı ve ıslak gözlerini ona çeviren çocuğun önce yanağını okşadı, sonra da yapabildiği kadar yaklaşarak kollarını omuzlarının etrafına sardı. çocuğun başı reflektif olarak boyun girintisine saklandı ve hoseok gülümsemekle yetindi,

"ne oldu sana?"

çocuk omuz silkti ve yüzünü hoseok'un ceketine daha da bastırdı.

"yapamıyorum."

"seni kim yordu böyle?"

kafasını iki yana salladı ve kollarını adamın bedenine sardı, konuşmaya gücü yoktu. sadece uzanmak ve birkaç dakikalığına kafasında dönen her ne varsa kurtulmak, kulağa çok iyi geliyordu.

yarım saat sonra hoseok'un geniş apartman dairesinin salonunda aynı koltuğa sıkışmış oturuyorlardı. hoseok jungkook'u uzattığı bedeninin üzerinden göğsüne doğru çekmiş, jungkook adamın parmaklarını elleri arasına almıştı.

insanların parmakları hep hoşuna giderdi, kıvrımlarına, eklemlerine ve parmak içlerindeki desenlerine bakmak.. jungkook en çok hoseok'un parmaklarını severdi.

bir de üstünde uyumasına izin verdiği omuzlarını.

"anlatmak istiyor musun yoksa ebedi sessizliğimize geri mi dönelim?"

jungkook gülümsedi, "sadece insanlara fazla güveniyorum, hyung."

"hmm, kimmiş o insanlar?"

"değmeyecek tipler işte, canını sıkmana değmez."

hoseok bir elini jungkook'un parmakları arasından kurtarıp çocuğun yüzünde kalan gözyaşlarının izlerinde gezdirdi, "senin sıkmana değmiş ama."

jungkook tekrar gülümsedi ve yüzüstü dönerek hoseok'un gözlerinin içine baktı, "ben aptalım, benim gibi olma."

"hmm.."

hoseok bir şey dememişti, yanlızca küçüğün gözlerine bakıyor ve bir şeyler elde etmeye çalışıyordu. kollarını bel girintisinin üzerinde birleştirdi ve çocuğun yeni pozisyonuna ayak uydurdu,

"o seni üzen kişiyi dövebilir miyim o zaman?"

çocuk gözlerini kısarak güldü ve başını hoseok'un göğsüne koydu, konuşurken sesi basık çıkıyordu. "onu dövemezsin ki hyung."

"a ah kim demiş onu? güçsüz olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun sen bana?"

çocuk yeniden kıkırdadı ve uzanarak bir parmağını adamın yanağına bastırdı, "sen hayatımda tanıdığım en güçlü insansın hyung."

"e tabi öyleyim şu pazulara bakar mısın."

bu sefer kahkaha atarak kafasını kaldırmış ve yüzünde bir gülümsemeyle adama bakmıştı. hoseok'un gülümsemesi çok güzeldi mesela, bunu daha önceden fark etmiş miydi?

"teşekkür ederim hyung."

"hmm, bu teşekkürü neye borçluyum?"

çenesini eline yasladı ve kafasını hafifçe yana eğdi, "ne bileyim, son zamanlarda beni mutlu edebilen tek insan falansın."

"eh en sevdiğin hyung'unum sonuçta."

"öyle misin?"

hoseok bir eliyle çocuğun alnındaki saçları kenara çekti, "öyleyim tabi."

"benden iyisini bulursan üzülürüm ama."

"senden iyisini bulamam ki zaten hyung."

"lütfen gitme ama, gidersen de ben üzülürüm."

hide and seekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin