₈₁

271 38 24
                                    

jungkook'un eve gelmesi planlanandan on dakika kısa sürmüştü çünkü görünüşe bakılırsa otobüs rotası bu yıl belki onuncu kez değişmiş ve ilk defa jungkook'u evine çabuk bırakabilir olmuştu.

işte buna sevinebilirdi.

o kadar yorulmuştu ki oracıkta yere uzanıp gözlerini kapayarak uykuya dalabilirdi.

sabah ikinci dönemin ilk final sınavına girmişti ve sanırım bundan daha iyi geçemezdi, kendisiyle gurur duyuyordu. temel bilimlerin içine ne zamandan beri tarih de dahildi bilmiyordu ancak çalışırken canının bir kısmını çalışma masasında bıraktığına emindi.

ve dersler.

finaller başladıktan sonra ek ders almak hangi parlak zekalının fikriydi hiç bilmiyordu ancak tasarıma giriş dersinin hocasını bir kez daha görmek isteyeceği son şeyin bile arkasında geliyordu.

lanet adamın yılışık sırıtışıyla finalinden bir hafta önce iki dönemde anlatamadığı her şeyi bir derste anlatmış ve jungkook neredeyse ağlayacak bir ifadeyle sayfalarca notu çantasına sığdırmaya çalışmıştı.

sonra zaten hoseok... yatıştırılacağını ve iyileştirileceğini sanarak girdiği evden hırsla çıkıyor olması canını sıkmıştı.

tüm gün boyunca cidden tek istediği eve geri dönerek tek kelime etmeden yoongi'yi kucağına çekmek ve saçlarını okşayıp gülümseyerek kendisine bakmasına izin vermekti. sonra televizyondan saçma bir komedi filmi açıp en salakça şakalara gülerek uyuyakalabilirlerdi.

cidden, tek istediği buydu.

apartmanın asansöründen inmeden önce çantasına uznarak anahtarlarını çıkardı ve gülümsedi. günün sonunda gidebildiği ve her şeye rağmen başını yaslayıp gözlerini kapatabildiği bir yeri vardı. belki de her şeyden önce bunun için minnettar olmalıydı.

"yoongi! ben geldim."

kapıyı açtığında mutfağın ışığı açıktı, bu eve aylardır giren makarna ve mikrodalga tavuk dışındaki ilk şey olabilirdi. yoongi yemek yapmasını nereden öğrenmişti bilmiyordu ancak jungkook her şeyi iyi yapabildiğinden fazlasıyla emindi.

"yoongi?"

mutfağa girerek ocakta soğumaya bırakılmış tencerelere göz attı ve çantasını sandalyenin birine bırakarak ince ceketini çıkardı ve aynı sandalyeye astı, "neredesin?"

ne o, saklanıyor muydu kendisinden?

bunun düşüncesiyle yüzüne sevimli bir gülümseme yayıldı, çocuğu cidden seviyordu.

yeqon'un açtığı tonla güvensizliğin ötesinde birine bu kadar derinden bağlanabileceği aklının ucundan bile geçmezdi aslında, bir daha kimseyi onu sevdiği kadar sevebileceğini hiç düşünmemişti.

ama şimdi buradaydı işte, burnunun ucuna ksdar sevdiği bir adamın olduğu evinde yüzünde güzel bir gülğmsemeyle öylece duruyordu.

"yoongi.. sevgilim?"

çok yakışıyordu dudaklarına.

gelmeyeceğine emin olduktan sonra adamı bulmak için mutfaktan dışarı çıktı ve kendi odasına çıktı. arama uzun sürmedi, odasına gitmek üzereyken kapısı ve ışığı açık banyoyu görünce adımlarını oraya yönlendirdi.

"ben geldim."

keşke otobüs eski rotasından gitseydi.

keşke eve daha geç gelseydi.

"tanrım.."

keşke sadece yok olsaydı o an için çünkü yoongi'yi öylece yerde görmemek için her şeyini verebilirdi.

hide and seekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin