₈₆

251 35 34
                                    

jungkook artık ağlamayacaktı.

dün buna yoongi'yle gece yarısı öylece yatarlarken karar vermişti.

jungkook'un yatağı rahattı ve sıcak mayıs ayında yorganı üzerinden yere ettıkları çarşaf açık camdan esen hafif rüzgardan serindi. ikisi de öylece uykularının gelmesini bekliyor ve birbirlerinin yanında olmanın tadını çıkarıyorlardı.

bir de tavanındaki parlayan yıldızları seyretmenin.

bu çocuğun uzun zamandır aradığı huzur parçacığı olmalıydı çünkü gözleri yavaşça kapanıyor ve dudaklarına kondurduğu anlamlandıramadığı gülümsemeden kurtulamıyordu. tek istediği sonsuza kadar gece olmasıydı, belki böylece kafasındaki tonla düşünceyi camdan aşağı atıp yatağının ve yoongi'nin sıcağına geri dönebilirdi.

yoongi'ye yeqon'la olanlardan bahsetmemişti. bahsetmeyi de düşünmüyordu, aralarında sorun çıkarmak istemiyordu. ona güveniyordu, içten gelen ve nedenini bilmediği bir güvendi bu ve halinden fazlasıyla memnundu aslında.

yoongi onsan uzaklaşsın istemiyordu.

yeqon onun da her şeyin içinde olduğunu söylediğinde bunu bekliyormuş gibiydi, sanki hep biliyormuş gibi. sadece neden ondan sakladığını merak ediyordu.

onu kıracak olsa bile doğruyu söylemek en iyisi değil miydi zaten? bu konuda annesine güvenecekti.

her şey kötü gitse de kalbinizin huzurda hissettiği yer eviniz olmalıydı, değil mi?

jungkook'un evini terk edesi yoktu.

jungkook'un yatağı rahattı ve sıcak mayıs ayında yorganı üzerinden yere ettıkları çarşaf açık camdan esen hafif rüzgardan serindi.

ikisi de birbirlerine kaçamak bakışlar atıyor ve istemsizce gülümsüyorlardı. bu, çoğunlukla olan bir şeydi zaten; film izlerken, öylesine otururken veya karşı karşıya yemek yerken edindikleri bir huydu ve jungkook'un ne kadar hoşuna gittiğini tahmin etmeniz için dahi olmanıza gerek yoktu.

fazla aşıktılar.

ancak bu gün, yoongi'nin davranışlarında olağanın dışında bir şeyler vardı. bakışlarını hızla kaçırıyor ve yerinde kıpırdanıyordu. yanaklarındaki kızarıklık karanlığa rağmen göz ardı edilemezdi ve arada sessizce iç geçiriyordu.

hasret duyuyormuş gibiydi.

aynı yatakta, yanı başında yattığı adamın kalp atışlarının parmak uçlarındaki sızısına hasretti.

"yoongi."

yoongi çocuğun bir şey istemediğini fark etmişti, o yüzden gülümsemekten başka bir şey yapmadı.

bu da edindiği başka bir huydu, bazen sadece adamın adını duyabilmek için olmadık zamanlarda yavaşça yoongi'nin adını söylüyordu. hiçbir beklenti ya da soru gibi değildi bunu söylerkenki ses tonu, sadece yumuşak ve istekli.

ardından yanına dönerek gözlerini kapatmış ve ve bir kolunu yoongi'nin belinin üzerinden atarak çocuğu hafifçe kendine doğru çekmişti. uykusu yoktu, sadece görmese bile yanlız olmadığını hissetmek hoşuna gidiyordu.

"gi?"

"efendim güzelim."

"her şeyi düzelteceğim."

hoseok'a gitmeden önceki akşam yoongi'ye her şeyi anlatmıştı.

yavaş yavaş, kimseyi suçlamadan ve olayı bir kez daha dinler ve inceler gibi tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı.

hide and seekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin