"Neden mi görünmez olamıyorsun?"
Aklıma gelen şeyle bir süre duraksadım.
"Bir saniye,senin ismin ne?"
Oğlan biraz garipsese de cevap verdi. "Namjoon"
Gözlerimi açtım, açtım ve açtım. Eğer insan olsaydım şu an göz kapaklarımın yırtılacağına emindim.
"Ne? Neden bana öyle bakıyorsun? Ayrıca neden adımı sordun ki?"
"Seninle beraber gelen bir çocuk olduğunu biliyorsun, değil mi?"
"Elbette biliyorum."
"Peki çocuğun adını biliyor musun?"
"Seokjin demişlerdi. Ama neden soruyorsun ki? Neden benimle gelmiş anlamadım. Benim gücüm var ama onun yok. Zavallı."
Durdum. Ona o çocuğun ben olduğumu söylemeyi planlıyordum. Fakat zavallı demesi, işleri değiştirmişti. O da herkes gibiydi. Bir tek ondan umudum vardı, artık o umudum da yere bırakılan bir bardak gibi parçalara ayrılmıştı.
Onunla daha fazla konuşma gereksinimi duymadım, iğreniyordum çünkü.
İnsanlardan, yaşamdan, olabilecek her şeyden iğreniyordum.
Herkesten nefret ediyordum. Beni teselli etmeye çalışırken kendileri beni üzen ailemden, okulda ezik damgası vuran çocuklardan, benim yaşamamı sağlayan Tanrı'dan.
Ve en çok kendimden.
Kendime ve herkese nefret kusarken aklıma anılarım geldi, histerik bir şekilde güldüm.
*Flashback*
Sıramda otururken, birden kafama kağıt geldi. Nereden geldiğini sorgulamadım, birinin zihin gücüyle yolladığını adım gibi biliyordum çünkü.
Kağıdı emin olamayarak açtım, içinde bir şeyler yazıyordu. Okumaya çalışırken kağıdı ters tuttuğumu fark edip, aptallığıma göz devirdim. Kağıdı çevirip okuduğumda, şaşırdım. Şaşırdığım şey kâğıtta yazanlar değildi, ben bu notları okumaktan bıkmışken onların bıkmamış oluşuydu.
"Hey ezik, bizimle kapışmaya ne dersin? Bir güç müsabakası.
Ah pardon unutmuşum, senin gücün yoktu değil mi?"
Evet, her ne kadar onları sevmesem de haklılardı. Yaşamayı hak etmiyordum, onların dediği gibi.
Ani bir kararla sıramdan kalkıp merdivenlere koşmaya başladım. Merdivenleri ikişer üçer çıkıp çatı katına ulaştım. Kapalı kapıyı açarken zorlanmadım, kilitli değildi çünkü.
Dremin'in her zamanki hafif rüzgarı saçlarımın arasından geçip sanki beni sakinleştirmeye çalışıyordu, fakat kararımı vermiştim. Bu işkenceyi biraz sonra sonlandıracaktım.
Yavaş adımlarla çatının ucuna ulaştığımda mimiksiz olan yüzüme bir gülümseme yerleşti. Huzurlu veya mutlu bir gülüş değildi bu, daha çok psikopatça bir gülüştü.
Aşağıya bakarken beni fark eden öğrenciler umursamadan devam ediyordu. Bu beni fazlasıyla sinirlendirmişti. Adım attım, ayağımdan birisi aşağıdaydı.
Dengemi kaybettim.
Bilmeden yaptığım bir şey değildi gerçi.
Bu sefer gerçekten huzurla gülümseyerek havada süzüldüm.
Kendimi bir bardağa benzettim,
Birçok kez çatlamış,
Ve şuan düşerek son darbe vurulan.
Belki de bir aile kavga ederken fırlatmıştır bardağı, belki de benim gibi artık çatlamaktan ve kendi kendini sarmaktan yorulmuştur, bilemiyorum.
Yere düşmeyi beklerken, birden evimde uyanmıştım.
Hayır, bu bir rüya değildi. Sonuna kadar gerçekti.
Ne olmuştu bana?
Yazardan:
Seokjin'in bildiği anı böyleydi, haydi gelin bir de gerçek anıya bakalım.
Artık dolmuş taşmış olan Seokjin, çatıdan kendisini bırakmış, havada süzülüyordu. Kendini bardağa benzetmişti, bu benzetmesine gülmüştü evren. O bir bardak kadar değersiz değildi, sadece henüz kendisi bilmiyordu bunu.
Evren onun ölmesine tabii ki izin vermeyecekti. Daha önünde öğreneceği gerçekler, yaşayacağı acılar vardı. Evet, evren acımasızdı. En baştan beri acımasızdı.
Seokjin havada süzülürken, evren diğerlerinin görmemesini sağladı. Evren işine burnunu sokanlardan hoşlanmazdı.
Evren rüzgara emir verdi, Seokjin'i bir bebek gibi sarması için. Seokjin'in bilinci o sırada kapanmış, öldüğünü düşünüyordu.
Rüzgar evrenin emrine uydu, sardı Seokjin'i. Seokjin'in annesinden daha şefkatliydi rüzgar. Onun göstermediği şefkati göstermiş, hayali kollarını sarmıştı Seokjin'in güçsüz bedenine.
Evren Seokjin'in görünmemesini sağlamaya devam etti. Az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi onu evine kadar rüzgar aracılığıyla götürdü, yatağına yatırdı.
Gerçek anı böyleydi, fakat bunu Seokjin asla öğrenemeyecekti. Çünkü ona gücünün olmadığı söylenmişti.
*Flasback End*
########
Sahil kenarında oturuyordum, hayatın bana kahkahalarla gülüşünü oturmuş sadece izliyordum. Şanslı insanlara o kadar imreniyordum ki, bir gün onları sinirden parçalayabilirdim.
Uzaklardan bir ıslık sesi duydum, melodisi güzeldi. Gözlerimi kapatıp yaklaşan sesi dinlemeye başladım. Gözlerimi sesin sahibi yanıma oturana kadar açmadım.
Kahverengi saçlı, gülümseyerek bana bakan çocuğu izledim bir süre. Ama bakmadım, gördüm, izledim. Çünkü bana iğrenmeden baktığını fark ettim. Bu bakışa alışık değildim, sorgularcasına ona baktım.
Elini uzattı, "Selam ben Taehyung" dedi. Nezaket gereği elini sıktım. "Ben de Seokjin"
Onu umursamadım. Uzun zaman önce birini umursamayı bırakmıştım.
Sene 2009, Ocak 9
Yaş=17Eskisine kıyasla daha mutluydum.
Çünkü evimi değiştirmiş, ailem olacak insanlardan kurtulmuştum. En yakın ve tek arkadaşım Taehyung'un evine gitmiştim. Burada beraber yaşıyor, okula beraber gidiyorduk. Mutlu olmamın bir sebebi daha vardı, Namjoon.
İlk karşılaşmamızda ondan iğrenmiş, nefret etmiştim fakat lanet vicdanım yüzünden şuan onunla bir sorunum yoktu. Sık sık karşılaşıyor, şu elektrik çarpma olayını yaşıyorduk fakat ilkine göre biraz azalmıştı.
Oturduğum koltuktan sıkılarak kalktım. Taehyung'a seslenip bir şeyler yapmak istediğimi söylemiştim çünkü olduğum yerde oturmak çok sıkıcıydı. Yapabileceğimiz şeyleri düşünürken "Namjoon'u da alalım nereye gideceksek" demiştim. Karşımdaki bedenin yüzünün ilk başta aşıldığını gördüm, ya da ben öyle sandım. Bir saniyeden kısa sürmüştü bu ifade.
Taehyung birden kafasında ampul yanmış gibi aklına gelen fikirle gülümsedi, bana döndü ve biraz kaos yaratacağımızı söyledi. O an mutluluktan ağlayabilirdim.
Kaos.
En sevdiğim!
Üstümüzü kısa sürede giyerek Namjoon'a haber verdik. O da kısa sürede hazırlandığında nereye gideceğimizi sadece Taehyung biliyordu. Ben sadece kaos yaratacağımızı biliyordum, ve bu bana yeterliydi.
İnsanların yaşadığı dünyaya geçitin olduğu yere geldiğimizde heyecanla yerimde zıpladım. Gerçekten kaos yaratacaktık!
Saatlerdir bunu yazıyorum bitti sonunda
Güzel mi değil mi bilmiyorum
Neyse uykum var ben kaçar
*817 kelime*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dremin | Namjin
FanfictionHerkesin bir gücü olan Dremin dünyasında, bir tek Seokjin'in gücü olmadığı düşünülüyordu. Ama kimse gerçeği bilmiyordu, Seokjin bile.